s.a muhterem hocam. Allahın izniyle önümüzdeki haftalarda çocuğumuz olacak. doğduktan sonra hangi duaları okumalıyız. akika kurbanı ve de saçlarının ağırlığı nisbetince gümüş olayını da anlatabilir misiniz? ayrıca artık evde çocuk olacağı için oyuncak ve benzeri türü şeyler mutlaka bulundurulacak evde. oyuncak bebek veya bu tür resimli şekilli oyuncakların evde bulunmasında bir mahzur var mıdır? şu an mesela yastık bebek filan getirdiler hediye olarak.teşekkür ederim şimdiden..

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Doğum öncesi maddi-manevi hazırlıklar, alınacak tedbirler

Doğum, yerine göre hayatî tehlike arz eden bir ameliyat olabilir. Böylesine ciddî bir vak’a, elbette hem maddi hem mânevi tedbirler gerektirir. Önce maddi tedbirler alınır, yâni gereken ebeye, doktora gidilir, muayenesi temin edilir; bundan sonra sıra manevî tedbire, yâni duaya gelir.

Nasıl sadece doktor kesin şifaya vasıta değilse, sadece dua da öyle kesin şifaya sebep olmaz. Zira ikisini de Rabbimiz emretmekte, hem maddî, hem de manevî tedbiri dinimiz istemektedir. Birini icra edip ötekini ihmal eden, elbette yarım iş yapmış olur. Tek kanatlı kuşun uçtuğu kadar başarı temin edilir.

Maddî tedbirden sonra alınacak manevî tedbiri, yâni okunacak duayı, Efendimiz (s.a.v.) şöyle tavsiye buyurmuştur:

"Doğum yapacak hanımın sıhhat ve kolaylıkla doğumunu yapması niyetiyle, Önce Âyete'l-Kürsî okunur, sonra Felâk ve Nâs sûreleri okunur. Bunlardan sonra da şu âyet okunur:" . إِنَّ رَبَّكُمُ اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ ۗ أَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْأَمْرُ ۗ تَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ

Meali: “Muhakkak ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir”! [A'raf suresi, 54]

Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) kızı Fâtıma (r.anha) validemizin doğumunda, bu dua makamında bu sure ve ayetleri okutmuş, netice sevindirici şekilde huzurlu ve sıhhatli bir doğum olarak tecelli etmiştir, Mübarek nesil Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin efendilerimiz (r.anhuma) böyle dualarla dünyaya gelmişlerdir. Kolay doğum için ayrıca bkz. http://halisece.com/sorulara-cevaplar/1321-kolay-dogum-icin-dua.html

Sıhhatli bir doğum haberini alınca Allah'a şükretmek, konu-komşuda bulunan yoksullara yardım etmek, münasip olan bir cömertliktir.

İçki içmek, içirmek, kumar oynamak, ahlâk bozucu eğlenceler tertip etmek ise nimete karşı nankörlük mânâsına gelen bir anlayışsızlıktır. Büyük günah olduklarını söylemeye zaten hacet yoktur.

***
Çocuğun kulağına ezan ve kamet okumak

Ebu Râfi (r.a.) anlatıyor: "Hz. Hasan (r.a.) dünyaya geldi zaman Rasûlullah’ın (s.a.v.) onun kulağına ezan okuduğunu gördüm". [Ebu Davud, Sünen, Edeb, 107; Tirmizî, Sünen, Edâhî,16; Ahmet b. Hanbel, Müsned, VI, 9, 291]

Rasûl-i Ekrem ve Nebbiyy-i Muhterem’in (s.a.v.) doğan çocuğun sağ kulağına ezanı, sol kulağına da kametin okunmasını tavsiye ettiğine dair rivayetler de vardır. [Bkz. Gazalî, İhya, II, 55; Zeynü'l-Irâkî, Tahrîcu Ehâdisi'l-İhya, İhya ile birlikte]

Çocuk dünyaya geldikten sonra ilk fırsatta âlim ve sâlih bir kimse çağrılır, çocuk kucağına verilir. Sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okunur. Sonra da şöyle dua etmesi sağlanır:

"Allah'ım, bu yavruyu İslâm fidanlığında biten güzel bir fidan olarak büyüt, İslâmî hayatta ebedî ve sabit kıl."

Bu sıralarda çocuğuna bakan anne-baba, İbrahim aleyhisselâmın oğulları İsmail ve İshak'a (aleyhimesselâm) bakarken okuduğu şu duayı okurlar:

. الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى الْكِبَرِ إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ ۚ إِنَّ رَبِّي لَسَمِيعُ الدُّعَاءِ

Meali: "İhtiyar halimde bana İsmail'i ve İshak'ı lütfeden Allah'a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir." [İbrahim suresi, 39] Yani bu dua ile kişi; bana bu evladı ihsan eden Allah'a hamd eder, minnet ve şükranlarımı takdim ederim, demiş oluyor.

***

Çocuğa yedirilecek ilk gıda (tahnik)

Yeni doğan çocuğa tatlı bir şey çiğneyerek ağzına vermek, dudağına sürmek Sünnet-i seniye’dir. Bunu sâlih bir kimsenin yapması ise menduptur. Kuru üzüm ve şeker gibi tatlılarla yapılabilirse de, kuru hurma ile yapmak müstehaptır, daha faziletlidir.

Hazret-i Âişe (r.anhâ) vâlidemiz der ki:

“Yeni doğan çocuklar Rasûlullah'a (s.a.v.) getirilirdi. O da bunlara mübarek olmaları için duâ eder ve ağzında yumuşattığı hurmanın suyunu çocuğun ağzına sıkardı.” [Müslim, Sahih, Edeb, 27, Hadis no: 2147; Ebu Davud, Sünen, Edeb, 116, Hadis no: 5106]

Görüldüğü üzere Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), yeni doğan çocuğun midesine ilk inen gıdaya dikkat etmekte ve bunun ana sütünden başka bir şey olmasını istemektedir. Nitekim çeşitli rivayetler, bu ihtimamı sadece kendi torunları için göstermeyip bir usûl / prensip olarak bütün Müslüman çocuklarına uyguladığını ifade etmektedir.

***

Çocuğun saçının tıraş edilmesi ve ağırlığınca gümüş sadaka verilmesi

Rasulullah (s.a.v.) buyurdular ki: "Her çocuk, akika kurbanı ile rehinelenmiştir. Bu kurban, (doğumunun) yedinci günü, onun adına kesilir. (O gün) saçı da traş edilir ve çocuğa isim de verilir." [Ebu Davud, Sünen, Edâhî 21, Hadis no: 2837, 2838; Tirmizi, Sünen, Edâhî 23, Hadis no: 1572; Nesai, Sünen, Akîka 5, 7, 166]

Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.), Hz. Hasan (r.a.) için akîka olarak bir koyun kurban etti ve: “Ey Fatıma!’ dedi, ‘Çocuğun başını tıraş ettir ve saçının ağırlığınca gümüş tasadduk et!’ Bu emir üzerine saçı tarttık, ağırlığı bir dirhem veya buna yakın bir şeydi”. [Tirmizî, Sünen, Edâhî, 20, Hadis no: 1519]

Cafer İbnu Muhammed (r.a.) babasından o da Hz. Fatıma'dan (r.a.) rivayet ettiğine göre, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in, Zeyneb'in, Ümmü Külsüm’ün (r.anhum) saçlarını tarttı. Bunların ağırlığınca gümüş tasadduk etti. [Mâlik, Muvatta, Akîka 2, (2, 501)]

Sünnet olan saçın kesilmesidir. Ancak saçı kesmeden de saçın ağırlığınca sadaka verilebilir, bunun da elbette sevabı vardır. Tam sünnete uygun olan ise, saçın kesilip ağırlığınca sadaka verilmesidir.

***

Doğum kurbanı

İslamiyet gelmezden önceki cehalet devri insanlarına kız çocukları dünyaya geldiği haber verilince üzülür, karamsarlığa düşerlerdi; oğlan çocuğu haberi verilince ise, sevinip kurban keserlerdi. Kestikleri kurbanın kanını da yavrunun yüzüne, başına sürerler, bu âdeti devam ettirirlerdi.

İslâmiyet gelince, Rasûl-i Ekrem (s.a.v.), bu âdetlere çekidüzen verdi. Kötülerini kaldırdı, iyilerini de ıslah ederek devam ettirdi.

Nitekim, cahiliyye devri insanlarının yalnız oğlan çocukları için kestikleri kurbanı, kız çocuklarına da teşmil eden Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), [Ebû Dâvud, Sünen, Edâhî 21; Tirmizî, Sünen, Edâhî 17; Nesâî, Sünen, Akîka 3] onların çocuğun başına kan sürmeleri yerine, misk ve za'feran gibi güzel kokular sürmelerini tavsiye buyurdu.

Bu sebeble Müslümanlar, çocukları dünyaya geldiğinde Allah'a hamd ve şükür maksadıyla isterlerse kurban keserler; çoluk-çocuk, eş-dostla güzel sohbetler yapar, tatlı ziyafetler hazırlarlar… Bu çocuk ister oğlan, isterse kız olsun, durum değişmez. Sadece oğlan için sevinç alâmeti gösterip, kız için üzüntü ve memnuniyetsizlik izhar etmek, İslâmî bir anlayış olmaz. Olsa olsa, cahiliyye devri insanlarına lâyık bir zihniyet olur.

Kaldı ki, evlâdın hangisinin daha hayırlı ve sadık olacağı da belli olmaz. Bazen oğlan faydalı olacak sanılır, ama o tam tersine yaramaz çıkar; ihtiyarlıkta anne-baba kıza sığınır, ondan fayda görür.

Fıkıh kitaplarında “Akîka, Nesîke” adıyla geçen bu çocuk kurbanını kesme günü, muayyen değildir. Bazen çocuğun doğuşunun yedinci günü kesilir, bazen yedi yaşına kadar müddeti uzatılır.

Akîka kurbanının sünnet olduğunu söyleyen diğer mezheblere mukabil, Hanefilere göre mubahtır. Malî durumu yerinde olan keser, olmayan da kesmez. Ne kesen ve ne de kesmeyen bir suâle maruz kalmaz; fakat kesen, mutlaka bunun manevi mükâfatına nail olur.

Bu kurbanın kemiklerinin kırılmayacağını söyleyenlere mukabil, kırılmasını tavsiye edenler de vardır. Çocuk mütevazi olsun, diye kemiklerinin kırılması tefe’ülen (hayra yorup uğur sayma niyetiyle) tercih edilebilir. Her ikisi de caizdir, niyete bağlıdır.

Kurban kestikten sonra, etinden eş-dost, akraba, bilhassa fakirler istifade etmeli, belli bir sevince vesile olmalıdır.

Ayrıca çocuğun İslâmî ahlâk ve sıhhatli bir hayat üzere olması niyetiyle, civarda bulunan muhtaçlara hususî yardım yapılır. Sadaka verilir. Bu sadakanın miktarını, sadakayı verenin malî durumu tayin eder. Herhalde verilen miktar, bir kimsenin işine yaramalı, bir ihtiyacını karşılamalı, yahut onunla bir eşya alınabilmelidir.

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) böyle yapmıştır: Bu sadakanın sevabı hürmetine, çocuğun islamî bir anlayış içinde ömür sürmesi niyaz edilir, kaza ve belalardan mahfuz kalması dileğinde bulunulur.

***

Çocuğun sünnet ettirilmesi

Doğumla başlayan bir mükellefiyet daha vardır… O da oğlan çocuğunun sünnet ettirilmesidir.

Sünnetin belli yaşı yoktur. Muhite, çocuğun sıhhatine, beden yapısına göre değişebilir. Herhalde yedi yaşını geçmemeli, bülûğ çağına kadar yaklaşmamalıdır. Çünkü, bundan sonra mahremiyet devresi başlar. Haramlık söz konusu olur.

Sünnet zamanında icra edilen merasimlerde, evlâdı kendilerine ihsan eden Allah'a isyan manasına gelebilecek bir taşkınlık ve şaşkınlıkta bulunulmamalı; bir takım günahlar işlenip, haramlara düşülmemelidir.

Şayet, gerek çocuğun doğumunda, gerekse sünneti sırasında, bir takım günahlar işlenir, haramlar irtikab edilir; içki içmek, kumar oynamak, kadın-erkek karışık eğlencelere dalmak gibi isyanlara sapılırsa, en azından nankörlük edilmiş, nimete karşı küfranda bulunulmuş olunur.

Bunun bir mânâsı, kendilerine çocuk ihsan edip, o güne erişmeyi nasip eden Allah'a karşı nankörlükte bulunmak… Bir nevi, "Sen bize böyle evlat ihsan edip lûtufta bulundun ama, biz de sana isyan edip nankörlükte bulunuyoruz" demektir.

Mü’minler, böyle bir hataya düşmemeli, sünnet merasimlerinde hatim veya mevlid okutmayı, eşe-dosta yemekler yedirip, muhtaçları giydirmeyi esas almalı; içki içmek, kumar oynamak gibi nankörlük mânâsına gelebilecek kötülüklere sebebiyet vermemeli, şükür gününde nankörlüğe sapmamalıdır.

***

Sorunuzun son kısmı: “…evde çocuk olacağı için oyuncak ve benzeri türü şeyler mutlaka bulundurulacak evde. oyuncak bebek veya bu tür resimli şekilli oyuncakların evde bulunmasında bir mahzur var mıdır? şu an mesela yastık bebek filan getirdiler hediye olarak…”

Bu tür oyuncakların evde; çocuğun oynaması, eğlenmesi, cinsiyetine göre yetişmesi maksadıyla alınıp bulundurulmasında bir mahzur olmaz. Müsterih olunuz. 

Go to top