selamun aleyküm hocam

devletin verdiği öğrenim kredisinde  devlet bu parayı geri alırken beyaz eşya fiyatlarına endeksliyerek geri alıyor.biri bana bunun altına değerinin vurulup onun üzerinden alınacağını söyledi.altın dışındaki şeylerle değer kaybının hesaplanamayacağını söyledi.acaba beyaz eşya üzerinden zarar taksimi caiz mi. ayhan kulaç

*******

Ve aleyküm selam.

Enflasyon farkını tam ve isabetli olarak tesbit edip faizden kurtulabilmek, sadece beyaz eşyayı baz alarak yapılan hesapla mümkün olmayacağı için, bu muameleye fıkhî açıdan caizdir diyebilmek mümkün olmaz. Hesabı piyasanın tamamı üzerinden yapmak gerekir. O bakımdan söz konusu muamelenin cevazı ve hakkaniyeti ancak;

Kredi miktarının tahsili esnasındaki kâğıt değeri üzerinden değil de, satın alma değerinin esas alınmasıyla mümkün olabilir. Yani kredi alınırken alınan miktarın satın alma değeri neyse, geri ödeme yapılırken de yine aynı değer üzerinden olmalıdır. Dolayısiyle bunu sadece beyaz eşyaya endekslemek tam ve sağlıklı bir netice vermez, bu muamele faizden uzak olmaz.

Ancak devlet, topyekün enflasyon hesabı yapmadığına ya da uygulama güçlüğüne binaen yapamadığına binaen, geri ödemeyi pekala altın gibi bir sabit değer üzerinden tahsil edebilir. Böylesi daha doğru, daha isabetli, hukuka daha uygun olur.

Ya da devlet, talebenin (muhtacın-fakirin) lehine olarak, müftâ bih olan İmâmeyn’in (rahımehumallah) kavline göre değil de, İmam-ı Azam (rh.) hazretlerinin kavliyle hareket edip, kredinin geri ödemesini de aynı rakam üzerinden tahsil edebilir. [İzahı aşağıda gelecek.] Bunun için çaba sarf etmeye değmez mi? Biraz uğraşın, gayret edin ve netice almaya çalışın. Hayırlı bir iş yapmış olursunuz. Çabalarınızdan bizi de haberdar ederseniz memnun oluruz. Belki olumlu bir netice alır, umuma faydalı olursunuz.

Fakaaat… sistem bunun caiz olup olmadığını, nasıl yapılmasının daha doğru ve daha âdil olabileceğini size de bize de sormadığına, sormayacağına nazaran, beşerî bir sistemin yırtığına yama yapmak da herhalde ne İlahi sistemin ne de Müslümanların vazifesi olmasa gerek. Öyle değil mi?

Şimdiki halde size ve sizin durumunuzdaki herkese tavsiyemiz; imkan nisbetinde kredi ve faiz muamelelerinden uzak kalmaya gayret edip, fetva yönüyle (dâru’l-harp hukuku bakımından) caiz olabilecek durumlarda bile -mecbur kalmadıkça- takva ve azimet yolunu tercih etmenizdir.

***

Borç-alacak ve enflasyon meselenin fıkhî bakımdan tahliline gelince…

Paranın tedavülden kalkması veya değer kaybetmesi halinde nasıl hareket edileceği hususunda da Hanefî imamları arasında farklı görüşler vardır. İmam-ı Âzam Ebu Hanife’ye (rh.) göre;

Alınan borcun rakam olarak aynı miktarı verilmelidir. Paranın değeri ister yükselsin isterse düşsün; borçlu, aldığı paranın mislini (aynı miktarı) verir. Yüz lira borç aldıysa yüz lira ödeyecektir.” [İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, IV, 174; Kasânî, Bedâyiu’s-Sanâyi’, 7, 394]

İmam Muhammed ile İmam Ebu Yusuf’a (rahımehumallah) göre ise,

Borçlu, aldığı borcun mislini (rakam olarak miktarın aynını) vermez; ödeme esnasındaki kıymetini / değerini verir.” Yani borçlu borcunu ödemeyi rakam değeri üzerinden değil, parayı aldığı zamandaki satın alma değeri üzerinden yapar.

Fetvânın da bu kavle göre verildiği bildirilmektedir.

Buna göre, birisine bir seneliğine iki bin lira borç veren kimse, aradan bir sene de geçmiş olsa, yine bu miktar alacağının olduğunu bilmelidir. Fakat ödeme esnasında borçlu, paranın yıllık değer kaybını nazar-ı dikkate alarak ona göre bir fazlalık verirse, aldığı borcun kıymetini vermiş olacağından İmameynin (rahımehumallah) içtihadına göre amel etmiş, hem de alacaklının hakkını üzerinde bırakmamış olur. Yani fazlalık baştan şart olarak koşulmamış, sadece borçlu alacaklıyı düşünerek zararını telâfi etmeye çalışmış olur.

Bu meselede şöyle bir yol da tercih edilebilir ki, bu en sâlimi ve en sıhhatlisidir. Borç verme, günümüz şartlarında altın üzerinden olabileceği gibi, döviz yoluyla de yapılabilir. Böylece faiz şüphesi de ortadan kalkmış olur.

Buna göre, borç alıp verirken ya döviz alınıp verilir veya altın alınıp verilir yahut sâbit değeri olan ticarî mallar dikkate alınır, onlar alınıp verilir. Bunların haricinde bir sene sonra fazlalık belirtilerek verilen borç doğrudan faize girer, dolayısıyla caiz olmaz.

Go to top