Hocam selamun aleyküm sizi önemli bir sorum var işin içinden çıkamıyorum herkese de anlatamıyorum bu olayı ve sizin de tavsiyelerinize ihtiyacım var şöyle ki ; babam annemi aldatıyor bunda süphe yok ben babam uyurken okudum tüm mesajlarını o kadınla , ve bi müddet araştırdım kadını ve bir de kızı var kocası yok diye öğrendim . Şimdi hocam ben hep dua ediyorum babamla o kadını Allah a havale ediyorum babam etrafında sevilen iyi bir müslüman olarak bilinir ki ben de hep öyle bilirdim yurtlarımızdan evvel çoğu şeyi ondan öğrendim şuan bu halde olması beni harap ediyor. Hocam ben babamla o kadını Allah a havale ediyorum hep dua ediyorum ama anneme de çok acıyorum ben de bişey yapmalıyım acaba o kadını arayıp bu işi bırakmalarını yoksa kızına nasıl bir kadın olduğunu söylemekle mi tehdit etsem belki öyle yaparsam bırakır babamın benim bildiğimi bilmesini de istemiyorum , belki onla da kunuşurum ama bi evlat babasıyla nasıl konuşabilir ki bunu ben bana karşı rezil olmasını istemiyorum bi an önce hatasından dönmesini istiyorum, belki ben affetmem ama o eskiye dönsün tekrar normal bi aile olalım yeter. Başınızı ağrıttım ama birine danışmam gerekiyordu , yukarda saydıklarım arasında bişeyler yapmalıyım hocam ama ne yapmalıyım nasıl bi yol izlemeliyim bilemiyorum , bi tavsiye yada yol göstermenize ihtiyacım selam ve dua ile.. İbnül Emin 

*******

Ve aleyküm selam.

Anlattığına göre kadın dul. Nerden biliyorsun, belki de baban onunla nikahlı olabilir. Buna da sen dahil kimsenin bir diyeceği olamaz. Öyle değil mi?

O halde öncelikle meseleyi aceleye getirmeden, dallandırıp budaklandırmadan, oraya buraya yaymadan sükûnetle iyi ve doğru bir şekilde öğrenin. Eğer ortada bir yanlışlık varsa da en münasip dille-yollarla düzeltmeye, onları yanlıştan döndürmeye çaba gösteriniz. Bu işler öyle uluorta konuşup dovranmakla olmaz. Hele hele sen babana ait mesajları onun müsaadesi olmadan nasıl okursun? Bir defa bu caiz değildir. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) bu ve benzeri çirkin fiilleri men etmiş ve buyurmuştur ki: Arkadaşının yazdığına izinsiz bakan, Cehennem ateşine bakmış olur.” “Arkadaşının mektubuna izinsiz bakan, ateşe bakmış olur.”  “İzinsiz bir evin içine bakan, haram işlemiş olur.”  “Birinin evine izinsiz bakanın, gözü çıkarılsa yeridir.” Temil hadis kitaplarımızdan Müslim’de, Tirmizi’de, Ebu Davud’da, Taberani’de geçen bu hadisler, söz konusu davranış hususunda mü’minler için en büyük ikazdır / uyarıdır.

Evinde herhangi bir günahı gizlice işleyen ve kapısını kapalı tutan bir kimsenin ma'siyetini öğrenmek için, gizlice gözetlemek ve baskın yapmak caiz olmadığı gibi, başkalarının yazdıklarını-mesajlarını okumak, konuştuklarını dinleyip anlatmak anlatmak da caiz değildir.

Bu mevzuda Rabbimiz (c.c.) şöyle buyurur: "Ey iman edenler, zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir bölümü (yani başkasını kötü zannetme) günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Kiminiz de, kiminizin arkasından çekiştirmesin. Sizden her hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Tiksindiniz, değil mi? Allah'tan korkun. Çünkü Allah tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir." [Hucurât suresi, 12]

Hz. Ömer (r.a.), halifeliği sırasında, bir evden gelen sesler üzerine, duvara tırmanıp içeri bakmış ve ev sahibini kötü bir durumda görmüştü. Onu bu kötülükten men’etmek isteyince, ev sahibi şöyle dedi:

"Ey mü'minlerin emiri! Eğer ben bir yönden Allah'a isyan etmişsem, sen üç yönden Allah'a isyan etmiş bulunuyorsun." Hz. Ömer (r.a.) onlar nelerdir, diye sorunca şu cevabı verdi:

"Allah Teâlâ, ‘Tecessüs etmeyin’ [Hucurât suresi, 12] buyurmuştur. Halbuki sen tecessüs ettin. Allah Teâlâ "İyilik evlere arkalarından girmek değildir." [Bakara suresi, 189] buyurmuşken, sen duvardan girdin. Yine Cenab-ı Hak, "Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, geldiğinizi farkettirip (izin alıp) ev halkına selam vermedikçe girmeyin. Bu sizin için daha iyidir; herhalde (bunu) düşünüp anlarsınız. " [Nûr suresi, 27] buyuruyor."

Bu savunma karşısında Hz. Ömer (r.a.), ceza uygulamamış, ancak tevbe etmeyi şart koşmuştur. Bu yüzden Hz. Ömer (r.a.) minberde hutbe okurken ashab-ı kiramla istişare maksadıyla,  halife (devlet başkanı) veya hâkimin münkeri / kötülüğü bizzat görmesi halinde, şahit aramaksızın ceza uygulayıp uygulayamayacağını sormuş, Hz. Ali (r.a.) de, böyle bir durumda dahi iki âdil şahidin gerekli olduğuna işaret etmiştir. [Bkz. İmam Gazâlî, İhyâû Ulümi'd-Dîn, 5.cilt]

Nur suresi yirmi yedi ve otuz üçüncü ayetler arası, mü’minlerin ev ziyaretlerinde uyacakları âdâb ve usûlleri, kadınların giyinme (tesettür) esaslarını bildirir. İslâm dini herkesin mal, can, namus, mesken ve iş yerini tecavüzden korumuştur. Bunun için selâm vermeden, izin almadan, ev sahibiyle bir tanışıklık sağlamadan, başkasının evine girmeyi yasaklamıştır. Diğer yandan başkasının kapı ve penceresinden içerisini gözetlemeyi de günah saymıştır. Ancak içinde oturulmayan, terkedilmiş evlere girmekte bir yarar varsa, izinsiz girilebileceğine işaret edilmiştir:

"Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, izin almadan ve sakinlerine selâm vermeden girmeyin. Düşünseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Eğer orada kimseyi bulamazsanız, size izin verilmedikçe içeriye girmeyin. Eğer size ‘geri dönün’ denilirse, hemen dönün. Bu davranış sizin için daha temizdir. Allah yaptıklarınızı çok iyi bilir. İçinde eşyanız bulunan boş binalara izinsiz girmenizde bir sakınca yoktur. Allah, sizin açığa vurduğunuzu da bilir, gizlediğinizi de." [Nur suresi, 7-29]

Başkasının mesajlarına-özel bilgilerine izinsiz bakmak kul hakkı olduğu gibi, onu bir başkasına göstermek-anlatmak da, söz taşımaya yani gıybete girer. Binaenaleyh usûle aykırı yollarla elde edilen bilgiler hukuken delil olmaz, ahlâken de bir düşüklük addedilir. O bakımdan senin her şeyden evvel, izinsiz olarak babanın mesajlarını okumak fiilinden dolayı tevbe ve istiğfar etmen, babandan da helallik alman gerekir. Ondan sonra da eğer uygun düşerse, asıl meseleyi konuşabilir, aranızda müzakere edip orta ve doğru yolu bulmaya çalışırsınız. Eğer bu işi direkt olarak kendiniz yapamayacaksanız, uygun bir kişiyi aracı da yapabilirsiniz.

Baban için ‘belki ben affetmem ama’ gibi sözler de hiç yakışık almamış. Allah teala’nın bile affettiği hususlarda bizim bu derece katı olmamız, haki bu kişi babamızsa, hiç de doğru bir davranış olmaz. Düşmedik kalkmadık sadece Allah’tır. Kullar her zaman hata edebilir. Yeter ki o hatada ısrar etmeyeyip tevbe etmesini bilelim.

Hasılı, meseleyi hemen kötü yöne çekmek yerine, etraflıca düşünüp hüsn-i zanla hareket etmeniz daha doğru ve daha sağlıklı netice almanıza yarrdımcı olacaktır. Bundan emin olunuz. 

Go to top