Slm hocam çok özür dilerim bazı cemaatler gazinolardan teberru yapıyorlar . Bu teberru caizmi kazinolarda içki var bayanlar çalışıyor malüm. Aydınlatırsanız memnun olurum. Lüle Taşı Eskişehir

*******                          

Ve aleyküm selam kardeşim.

Herhalde o ayıbın da İslâm toplumuna ait olması gerekir.

Öyle değil mi?

Demek, oraların dışındaki yerlerde İslamî hizmetler için gereğince ve yeterince teberruda bulunan mü’minler olmuyor ki, teberru işi oralara kadar taşmış... Meselenin ekonomik-sosyal ve kara-mizahlık yönü bu.

Ancak, tabii ki her meşrû iş ve hizmetin edâ ve ifâ metodları da meşrû olması gerekir, sadece yaptığımız-gördüğümüz işin meşrû olması yetmez. Dolayısiyle o gibi haramın harman olduğu yerlerden hayır için teberruda bulunmak caiz olmaz. Ayrıca alan da haramdan olduğunu bilerek, verene, ‘Allah razı olsun’ veya ‘Allah kabul etsin’ dese ve veren de, ‘âmin’ dese, ikisi de küfre girer.

Keza günahın-haramın alenen işlendiği bu ve benzeri yerlerden uzak durmak, hakkımızda yanlış düşüncelere vesile olacak davranışlardan da kaçınmak gerekir. Çünkü Müslümanın, "sû-i îhâmı müş'îr olacak hallerden / töhmetli işlerden kaçınması lazımdır".

Bu açıdan, günümüzde “İttekuu mevâdıa’t-tühemi”, yani sizi zan altında bırakacak yerlerden uzak durun, töhmet noktalarında bulunmaktan sakının, mealindeki hadis-i şerifteki ikaza uygun hareket etmek, eskiye nisbetle daha da hayatî bir ehemmiyeti haizdir. Evet, töhmet fiillerinin cereyan ettiği / edebileceği yerlerden, onlara götüren duyguları tetikleyebilecek hallerden ve bir lokma, bir kelime, bir dinleme ve bir tecessüsle insanı özünden koparabilecek kaygan zeminlerden uzak durmaya çalışmak gerektiği gibi, sû-i zanna sebep olacak pespaye davranışlardan kaçınmak ve kötü düşüncelerin oluşmasına meydan vermemek lazımdır. Şu misâl bu mevzuda bize yön tayin edici ve yol gösterici olmalıdır:

Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in (s.a.v.)  i’tikâfta olduğu bir gün, Safiyye validemiz (r.anha) kendisini ziyaret etmiş ve bir müddet İnsanlığın İftihar Tablosu’nun yanında kaldıktan sonra hanesine dönmek üzere müsaade istemişti. Nezaket âbidesi Efendimiz (s.a.v.), muhtereme zevcesini uğurlamak için onunla beraber dışarıya çıkmıştı ki, o esnada bir-iki sahabî yanlarından geçmiş, kendilerini görmüş ama hiç duraklamadan oradan uzaklaşmaya meyletmişlerdi. İki Cihan Serveri (s.a.v.), derhal onları durdurmuş ve Safiyye validemizin yüzünü açarak, “Bakın, bu benim hanımım Safiyye’dir” demişti. Bunun üzerine, o sahabîler büyük bir mahcubiyet içinde, “Maazallah, yâ Rasûlallah! Sizin hakkınızda nasıl kötü düşünülebilir ki?” mukabelesinde bulunmuşlardı. Rehber-i Ekmel Efendimiz’in (s.a.v.) cevabı ise şöyle olmuştu: “Şeytan, insanın kan damarlarında sürekli dolaşır durur!”

Hâsılı, kazinodan çıkan bir kişi hakkında çevredeki Müslümanların iyi düşünmeyecekleri açıktır. Ne kendimiz bu ithama muhatap olmalı, ne de mü’min kardeşlerimizi hakkımızda kötü zanda bulunma vebâlinin altına sokmalıyız. 

Go to top