s.a. hocam, bayramınız kutlu ve mutlu olsun. hocam ışid meselesi kafaları karıştırmayı sürdürüyor, bu konuda hadisler olduğunu duyuyoruz. sizden isteğimiz bu konuda peygamber efendimizden gelen hadisler nelerdir kaynağı sağlammıdır? m. rıza mutlu – İstanbul 

*******

Ve aleyküm selam kardeşim; sizin de bayramınız mübarek olsun.

Adı geçen “örgüt”ü, işledikleri cinayetler sebebiyle tarihteki Hâriciler’le irtibatlandırmak ve onlar hakkındaki hadislerle bunları izah etmek mümkünse de, direkt olarak söz konusu gürûhu anlatan hadisler de mevcuttur. Bu meselenin en mühim kaynağı da Nuaym bin Hammâd’ın (rh. d. 151/771- v. 228/843) Kitâbü'l-Fiten isimli eseridir. IŞİD ortaya çıkmazdan önce birileri bu hadisi nakledip hatırlatsa; belki de hayret eder, anlamakta güçlük çekebilirdik. Fakat IŞİD’in ortaya çıkışından sonra bunu okuduğunuzda, gerçekten de onlarla bire bir mutabık / uyumlu olduğunu mütâlaa ediyorsunuz. Bu mutabakat, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) istikbâle mâtuf mûcizelerinden birini daha gözlerimizin önüne seriyor. Ayrıca bkz. http://halisece.com/sorulara-cevaplar/2151-isid-ve-usaklar.html

Yukarıda ismini zikrettiğimiz eserde nakledilen hadislerden birisi, Hz. Ali’ye (r.a.) isnad ediliyor. Söz konusu hadis, usûl-i hadis ıstılâhına göre merfû değil, mevkuf cinsinden bir hadistir. Bir de senedinde hıfzı itibarıyla zayıf olan Abdullah ibn Lâhia (r.a.) bulunmaktadır ki, bu zât muhaddislerce zayıf bir râvi addedilmiştir. Bununla birlikte, hadisin metnine baktığınızda, anlatılanların gerçekten de zikredilen zümreye birebir mutabık olduğunu hayretle müşahede ediyorsunuz. Hadiste şöyle buyrulmaktadır: 

Siyah bayrakları gördüğünüzde yerinizden kıpırdamayın. Ellerinizi ve ayaklarınızı hareket ettirmeyin (harekete geçmeyin).  Sonra kendilerine ehemmiyet verilmeyen  zayıf bir topluluk zuhur eder. Kalpleri demir parçaları gibidir. Onlar devlet sahipleridir (hüm ashâbü’d-devleh). Ne söz ne de ahit tanırlar. Hakk’a çağırırlar ama kendileri Hak ehli değildir. İsimleri künyedir. Nisbetleri ise köy ve şehirlerdir. Saçları kadın saçı gibi uzatılmış ve salınmıştır. Aralarında ihtilaf çıkıncaya kadar bakidirler. Sonra Allah hakkı dilediğine verir…” [el-Fiten, Hâfız Nuaym bin Hammad, Dâru’l-Beyân el Arabî, Ezher civarı Kahire, Hadis no: 558, s. 136]

Açıklama: Bilindiği gibi Ebubekir el-Bağdadî künyesi  ile karşımıza çıkan IŞİD liderinin asıl adı, İbrahim Avad İbrahim Ali Bedri. Oysa bu kişi, o ismi tayyetmiş ve Ebubekir’i seçmiştir. Siyah bayrakları ve halife ünvanı gibi, ismi de sahtedir. Bu sahtekânı ikinci sahteciliği, nisbetindedir. Samarra’lı olduğu halde kendisini Bağdad’a nisbet etmiştir? Niye? Herhalde psikopatlığından olsa gerek!  

Hadis-i şerif ümmet için bir ikaz / uyarı mahiyetindedir. Müslümanlardan onlara uymamaları ve onlardan uzak durmaları isteniyor. Onların lehinde harekete geçmeyin ve kandırılmayın, onlara katılmayın denilmek isteniyor.  

Bu durumda ilan ettikleri hilafet gibi, siyah bayrakları da sahte! Zira, başka hadislerde siyah bayraklılardan en azından üç kısmından bir kısmının Hz. Mehdi’ye müzâhir olacakları ifade edilmekte... Burada ise farklı bir siyah bayraklılar grubundan bahsedilmektedir. Bunlar müteşabih topluluktur. Mesih’in yerini almaya namzet Deccâl ve avanesi gibi müteşabih (benzeşik) bir topluluktur. Hz. İsa’nın (aleyhisselâm) ifadesindeki gibi onları meyve ve eserlerinden tanırsınız. Bunlar psikopatlar topluluğudur.

IŞİD ile alakalı ikinci bir hadis de Ebu Hureyre (r.a.) tarikiyle rivayet edilmiştir. Bu hadisin senedi Rasûlullah Efendimize (s.a.v.) kadar ulaşıyor.  Mevkuf değil, merfûdur.  Bu hadise göre Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

Benden sonra size dört fitne gelecektir. Birincisinde, kanlar(ın dökülmesi) helâl kılınacak... İkincisinde hem kanlar hem de mallar helâl kılınacak... Üçüncüsünde ise hem canlar hem mallar hem de uçkurlar helâl kılınacaktır. Dördüncüsü ise örten, kapatan, bürüyen kör ve sağır (eden) bir fitnedir; denizdeki dalgalar gibi kabarır, hareket eder. Hiç kimse ona karşı bir sığınak bulamaz. Şam’da tayf (hayâl) ve karaltı gibi dolaşır; Irak’a çöreklenir. Eliyle ve ayaklarıyla el-Cezîre’yi vurur (hadisteki el-Cezîre’nin Suudi Arabistan olmayıp, bu isimle anılan Irak’taki Kürt bölgesinin olması muhtemel). Ümmet, derinin tabakhanede çekiştirilmesi gibi çekiştirilir, belâya mâruz kalır. Kimse ‘yeter, yeter!’ diyemez ve bir yerden kalksa, diğer yerde patlak verir ve (oraya) çöreklenir.” (A.g.e. ve müellif, Hadis no: 87, s. 31]

Hadislerin senedi hakkında ne denilirse denilsin; metni tamamen günümüze ve IŞİD’e intibak ettiği bir vâkıadır / gerçektir. Bunda hiç şüphe ve tereddüt yoktur. Nuaym bin Hammad (rh.) de hakikaten meşhur bir muhaddistir, Buharî’nin (d. 194/256 – v. 810/869) hocaları ve kaynakları arasında yer alır. Bilhassa fiten (fitneler) ve ahirzaman alâmetleri ile ilgili hadislerin rivayetinde iştihar etmiştir. Bu yönüyle sahâbeden Huzeyfe bin Yemân (r.a.) hazretlerine benzer. O da şerden sakınmak için Rasûl-i Ekrem Efendimize (s.a.v.) gelecekteki fitnelerden ve şer dönemlerden sormuştur. Günümüzde genellikle IŞİD’in yöntem ve icraatlarına karşı çıkan âlimler, bu nevzuhur hareketi -yukarıda işaret ettiğimiz gibi- Hâricî hareket  şumûlünde / çerçevesinde değerlendirmişler ve onları Hâricîler hakkındaki hadislerle anlatmaya çalışmışlardır. Lakin Nuaym bin Hammad’ın (rh.) mezkür rivayetleri, IŞİD ile alakalı olarak Hâricîleri içine alan umum hadislerin dışında hususi hadislerin de mervî olduğunu gösteriyor. Sıhhat derecesi münakaşalı olsa da bu rivayetler Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) meseleyi ümmetine bildirdiğini net bir şekilde ifade ediyor.  

IŞİD gerçekten de kaba-saba anlayış-tavır ve hareketleriyle İslâm âlemine büyük zarar vermiş ve Suriye’de mücadeleyi uzatmış, kilitlemiş ve kayıpları artırmış ve masumların helâkine sebep olmuştur.  

Bu fitne dönemlerinde bilenlerin ilimlerini ortaya koymaları hayatî değerde öneme sahiptir. Bunu ehl-i bid’atın bütün renkleri hususunda da yapmalıyız. Hizbullah gibi mevzularda zamanında gerekli uyarılır / ikazlar yapılmadığı için ümmetin gözüne ve yüreğine âdeta perde inmiştir.  Doğru ile yanlışı ayırt edemediğinden yanlış büyümüş ve IŞİD gibi bünyeye zarar vermiştir. Mesele mezhep farklılıkları /içtihadî ihtilaflar değil, ümmetin perişanlığıdır. Ehl-i bid’at meselesi hafife alınabilecek bir fitne değildir;  İslâm ümmetini parçalayan ve düşmanlarının emellerine hizmet eden bir zararlı unsurdur. Humeynî devriminin sonuçları ve Ebubekir Bağdadî’nin faaliyetleri bizi kendimizi yeniden gözden geçirmeye sevk etmelidir. Başkalarının şöyle veya böyle yönlendirmeleriyle yollarımızı ayırmamalı, asla tefrikaya düşmemeliyiz. Bâtılla büyüyüp çoğalmaktansa, hak ile hakkaniyet üzere yalnız kalmak evlâdır.

Go to top