Selamunaleyküm Halis hocam , öncelikle Cuma gecesi kavuşacağımız 1436. yılbaşımız ve Muharrem-i Şerif ayımızın sizler ve cümle alem-i İslama hayırlar getirmesini diliyorum. 

Sözlerimi çok uzatıp vaktinizi almak istemiyor ve sizden bir istirhamda bulunmak istiyorum. Malumunuz üzre Muharrem-i Şerif ayında ve ilk gün ve gecesinde yapılması gereken ibadet ve taatlar var bunlar hakkında ve bu ayın ehemmiyeti hakkında genel bi malumat yayınlayarak facebook sayfanızda bizlerle paylaşır mısınız?
Bu sayede ehl-i küfrün yılbaşısından başka yılbaşı bilmeyen yada hicri yılbaşını tam olarak algılayamayan toplumumuza ışık tutmak ve farkındalık oluşacağını tahmin ediyor İlginize şimdiden teşekkür ediyorum.
Selam ve dua ile.. Davut Toklu

*******

Ve aleyküm selam kardeşim; bilmukabele sizlerin de yeni Hicrî-Kamerî yılınız /Muharrem ayınız mübarek olsun. Rabbim (c.c.) yeni yılımızı cümlemiz ve bilcümle âlem-i İslâm ve insanlık adına hayırlara vesile kılsın.  

HİCRÎ-KAMERÎ YILBAŞI

Malum olduğu üzere Hicrî takvim yılı, muharrem ayıyla başlar, zilhicce ile son bulur. Binaenaleyh Müslümanlar için "Yılbaşı"gecesi, Muharrem ayının ilk gecesidir. Yeni yıl kutlamaları da bu ayın girişiyle başlar. 

Hicrî-kamerî ayların sırası şöyledir:

Muharrem, safer, rebîulevvel, rebîulahîr, cemâziyelevvel, cemâziyelahîr, recep, şâban, ramazan, şevval, zilkâde, zilhicce.

Vaktiyle kapıkulu askerleri ile (yeniçeri ve süvari bölükleri ile acemi ocağı efrâdı) devlet memurları üç ayda bir maaş (ulûfe) alır ve aldıkları maaşa bu ay isimlerinden seçilmiş harflerden meydana gelen bir isim verilirmiş. Buna göre dört isim ve karşıladıkları aylar şöyledir:

Masar: Muharrem, safer, rebîulevvel.

Recec: Rebîulahîr, cemâziyelevvel, cemâziyelahîr.

Reşen: Recep, şâban, ramazan.

Lezez: Şevval, zilkâde, zilhicce. 

Her sessiz harf bir grup ayı temsil eder. Ama Ramazan’ın "ra"sı, Receb'deki "ra" ile karışmasın diye, bu ayın son harfi "nûn", Şevval'in "şın"ı yerine de son harfi olan "lâm" kullanılır.

***

MÜSLÜMAN İÇİN TARİHİN VE TAKVİMİN ÖNEMİ

İslâm fıkhında; edâ ve îfa zamanı günlere-aya / aylara / yıla bağlı ibadetler-mükellefiyetler (kurban, oruç, zekât, hac) olduğu gibi, güneşin hareketlerine bağlı olanları (namaz vs.) da vardır.

Bilindiği gibi takvim; gün, ay ve seneleri, kısaca zamanı doğru olarak tesbit etmeye yarayan bir vâsıtadır. Zamanı yaratan Rabb’imiz, bizlere, bunun tesbiti hususundaki esasları da şöyle bildirmiştir:

Şüphesiz ki Allâh’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü takdirinde, ayların sayısı 12 olup, bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu en doğru dindir. Onun için bu aylarda nefislerinize zulmetmeyin. Fakat, müşrikler nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa, siz de onlara karşı topyekün savaşın. Ve bilin ki Allah, takvâ sahipleriyle beraberdir.” [Tevbe suresi, 36]

Müfessirlere göre bu ‘aylar’dan kasıt, Kamerî aylardır. Müslümanlar ibadetlerini, ihtimâl ile düzenlenen güneş sistemine / Milâdi aylara nazaran değil; müşahhas ve muhakkak / gerçek olan Kamerî aylara göre düzenler. Çünkü bu hesap hakikaten en doğru olan hesaptır. [Tevbe suresi, 36] Buradan hareketle diyebiliriz ki; Müslümanların İslâm dışı diğer milletlere ait bayramları-seyranları, belli günleri kutlaması, bunlara iştirak etmesi, bu günleri bayram olarak kabul etmesi, küfre destek olmaktan başka bir manâ ifade etmez. İslâm dışı tek ve çok ilahlı dinlerin törenlerine iştirak etmenin, dinî merasimlerinden bir şeye benzemenin / uygunluk göstermenin imanı bozan tavır ve hareketlerden sayıldığı, Ehl-i Sünnet âlimleri tarafından açıkça bildirilmiştir. [Bkz. el-Fetâva’l-Hindiye, 4,  342; Mektubat-ı İmam-ı Rabbani, 1, 266] Ayrıca bkz. http://halisece.com/islami-yazilar-ve-makeleler/337-yilbasi-kutlamalari-ve-islami-kimligin-muhafazasi.html

http://halisece.com/sorulara-cevaplar/202-muharrem-ayi-ve-kul-hakkini-odeme-hakkinda-soru.html

http://halisece.com/akaid/816-yilbasi-kutlamalari.html

http://halisece.com/sorulara-cevaplar/1253-yilbasi-kutlamalasi.html

http://halisece.com/sorulara-cevaplar/1274-yilbasi-gecesi-hindi-yenir-mi.html

Binaenaleyh Noel gününde, Miladî yılbaşında, Hristiyanların diğer bayram günlerinde onlara uymak gayesi ile, onların yaptıklarını yapmak, o günlerde bayram niyetiyle çocuklara elbise almak ve pişirdikleri yemekleri yemek caiz değildir. Bu hareketler küfrü gerektirir. Ondan şiddetle sakınmak gerekir... Bundan da anlaşılıyor ki, Nevruz ile Mihrican gibi Müslüman olmayan milletlerin kutsal günlerini ta'zim etmek de caiz değildir. [Bkz. İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, 17, 310] İslâmi kaynakların ortak görüşü, Allah Teala'nın bildirmiş olduğu İslâm usûl ve esasları (kanunları) dışında tesis edilmiş bütün gün ve bayramları kutlamanın küfür olduğu ya da küfre basamak teşkil ettiği yolundadır. Bir Müslümanın Noel veya milâdî yeni yıl ya da yılbaşı ve benzeri günleri kutlaması mümkün değildir. Bu nevi benzeşmeler, inanç yönünden insanı küfre götüren hususlardandır.

Bilindiği gibi Cumhuriyet döneminde 26 Aralık 1925 tarihinde Hicrî takvim yerine Milâdi takvimin kullanılması kabul edilmş... Yılbaşı günü de haliyle Muharrem'den, gerçekte Hz. İsa'nın doğum günü de olmayan, ancak öyle kabul gören, 1 Ocak tarihine alınmış… Böylece Batı değer yargılarından "Noel Baba Kültürü" de halk arasına sokulmuş ve zamanla toplumda yaygınlaşmıştır.

Bizans imparatoru Konstantin'in Noel'i bayram olarak kabul ettiği M. 325 tarihinden beri de Hristiyan âlemi bu günü bayram olarak kutlayagelmiştir. Gerçekte yılbaşı kutlamalarının Hz. İsa'nın doğumuyla herhangi bir ilgisi yoktur. Noel Baba efsanesi sonradan Saint Nicola adlı papazın uydurmasından ibarettir. Hristiyanların geleneksel bayramı olan Noel, maalesef  son asırlarda halkı Müslüman olan ülkeler arasında da rağbet görmeye başlamıştır. İşin korkunç yanı da, bu tür tebriklerle müslümanların İslâm'dan uzaklaşma yoluna girmeleridir. Müslümanlar öncelikle Allah’a verdikleri sözü hatırlamalı, Kur'an ve Sünnet istikametinde kendilerine bahşedilen "Müslüman" ünvanına yaraşır bir vakar ve şuurda olmalıdır. Çünkü biz "Rabb olarak Allah Teala’dan, din olarak İslâm'dan, peygamber olarak da Hz. Muhammed’ten (s.a.v.) râzıyız." [Buhârî, Sahih, İlim, 29, İ'tisam, 3; Müslim, Sahih, İman, 56, Fedâil, 134-136; Tirmizi,Sünen,  İlim, 10] Başkasından değil.

Keza ülkemizde hafta tatilleri Hıristiyan dünyasında olduğu gibi pazar gününe alınmış, 1935 yılında ise Yahudilerin hafta tatilleri olan cumartesi günleri de yarım gün tatil edilmiş, 1974 yılında ise cumartesi tatili tam güne çıkarılmıştır. Buna mukabil Müslümanların haftalık bayramı olan cuma günleri için aynı durum -maalesef- söz konusu bile olmamış, olamamıştır. Oysa Müslümanın da herşeyi İslâm’a göre, İslâmca olmalı değil midir! Müslüman dini inanç-amel ve ahlâk noktasında başkalarına uydu olamaz, onlara uyamaz, taklit edemez, başkalarının arkasından sürüklenemez. Onun manevi bir hüviyeti-şahsiyeti vardır, kendisinden olmayanlara tâbi olması düşünülemez. Asıl itibariyle Müslüman, her alanda önderdir ve önde olmalıdır. Tarihte o günleri yaşadığımız malum; ama günümüze geldiğimizde ise, neyin ne olduğu, kimin tâbi kimin de metbû durumunda bulunduğu acı ama açık!

Hasılı, bir Müslümanın dini sâhada, örf ve âdetler noktasında gayrimüslimleri taklit ve tâkip etmesi onun ne şahsiyetine yakışır ne de hüviyetine... Müslümanın dini mükemmeldir, kemâle ermiş, tamam olmuştur; eksiği-gediği-noksanı-fazlası yoktur;  o, dört başı mâmur bir dine sahiptir.

***

HİCRÎ TAKVİM BAŞLANGICI

İmâm Taberânî’nin (rh.)Târihu’l-Ümem ve’l-Mülûk isimli eserindeki rivâyete göre; Rasûlüllah Efendimiz (s.a.v.), hicretten sonra Müslümanları alâkadar eden hâdiselerin târihini tutmuştur. Fakat bu rivâyette, sistemin nasıl olduğuna dair teferruâtlı / detaylı bir bilgi mevcut değildir. İmâm Âlûsî (rh.) ise, meşhur tefsiri Rûhu’l-Meânde, Fil Senesi’nin târihin başlangıcı olarak kullanıldığını zikretmektedir.

Câhiliye devri Arapları, İbrâhim aleyhisselâmdan gelen ve kamerî yılı esas alan bir zaman anlayışına sahiptirler. Ancak dünyevî ihtirâsa kapılarak hürmetli ayların yerlerini değiştirmek [ Tevbe suresi, 37] ve ticârî menfaatleri için, üç senelik şemsî-kamerî farkını toplayıp seneyi 13 aya çıkarmak gibi yanlış ve çirkin işler yaptılar. [Fahr-i Râzî, M. Gayb, 4, 633] Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.), Veda Hutbeleri’nde buyurdukları gibi, her şeyi yaratıldığı günkü aslî düzenine çevirmiştir.

Hz. Ömerin (r.a.) hilâfeti zamanında ise, takvim sisteminin bir tarih başlangıcına bağlanması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu ihtiyaç üzerine değişik tekliflerin ortaya atıldığı ve mes’elenin istişâre edildiği sabittir. Müslümanlar arasında yaygın olan, Hicrî-Kamerî Takvim, Resûlüllah Efendimiz’in hicretini esas alır sözünü de, Müslümanlar’ın hicret başlangıcını esas alır diye ifade etmek, herhalde daha isabetli olur kanaatindeyiz. Zira Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz, Mekke’den Medîne’ye safer ayı içinde hicret etmişlerdir. Hicrî-Kamerî Takvim’de ise ilk ay safer değil, muharrem ayıdır. Yani, sahâbe-i kirâmın Medîne’ye hicrete başladığı muharrem ayı, Hicrî-Kamerî Takvim’in ilk ayı olarak kabul edilmiştir.

***
MUHARREM AYINDA TAVSİYE OLUNAN İBADETLER

Dilerseniz mevzuya bir önceki senenin son ayı Zilhicce’nin son gecesinde yapılması tavsiye olunan ibadetlerle başlayalım.

Zilhiccenin 29’uncu gününü 30’una bağlayan gece, yani 23 Ekim Cuma akşamı mümkünse bir Tesbih Namazı kılmalı ve bir Hatm-i Enbiyâ yapmalıdır.

Kezâ, zilhiccenin son gecesi, akşam ile yatsı arası, 10 rek’at namaz kılınır. Namaza şöyle niyet edilir:

“Yâ Rabbî, geçen seneyi benden râzı olarak ayır. Sâdır olan isyanımı hasenata tebdil eyle. Beni hidâyet-i ilâhine ve rızâi ilâhine mazhar eyle.”

Her rek’atte; 7 Fâtihâ-ı Şerîfe, 7 Ayetü’l-Kürsî, 7 ihlâs-ı Şerif okunur. İki rek’atte bir selâm verilir.

Namazdan sonra, mümkünse en az; 11 tevhîd, 11 istiğfâr, 11 salavât-ı şerîfe okunur ve duâ edilir.

Zilhiccenin son günü, aynı zamanda senenin son günüdür. Bu günde oruçlu bulunmak lâzımdır. [Hatm-i Enbiyâ’nın tarifi de, bütün bu bilgilere kaynaklık eden Fazilet Neşriyat’ın Duâ ve İbâdetler isimli eserinde mevcuttur.]

MUHARREM AYI VE İLK GECESİ

Muharrem ayı, hicrî senenin birinci ayıdır. Bu ayın ilk gecesi, akşam  ile yatsı arasında (yani zilhiccenin son gününü, muharremin ilk gününe bağlayan akşam) Allah rızâsı için 2 rek’at namaz kılınır. Namaza şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbî, bizi yetiştirmiş olduğun bu seneyi, hakkımızda mübârek kılman; afv-ı ilâhine, feyz-i ilâhine mazhar kılman; dünyevî ve uhrevî saâdetlere nâil eylemen için, Allâhü Ekber.

Her iki rek’atte 7 Fâtiha-i şerîfe, 7 Âyetü’l-Kürsî, 7 İhlâs-ı şerif okunur. Namazdan sonra:

11 defa: “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh. Lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît. Ve hüve hayyün lâ yemût. Biyedihi’l-hayr. Ve hüve alâ külli şey’in kadîr.”, 11 İstiğfâr-ı şerif, 11 Salavât-ı şerife okunup duâ yapılır. Duâda, geçmiş senenin günahlarının afvı ve yeni seneye günahsız girmek için ilticâ edilir.

Muharremin birinci gecesi ayrıca şu şekilde niyet ederek bir Tesbih Namazı kılınır.

“Yâ Rabbî, bu yeni senede beni mağfiret-i ilâhine, rızâ-i ilâhîne ve hidâyet-i ilâhîne mazhar eyle. Yeni açılan amel defterimi rızâ-i ilâhîne muvâfık amel ile doldurmayı bana nasip eyle. Beni gadab-ı ilâhîne dûçâr olacak amellerden muhâfaza buyur.”

Tesbih namazında şunlar okunur:

1. rek’atte: 1 Fâtiha, 1 Âyetü’l-Kürsî,

2. rek’atte: 1 Fâtiha, 1 Âmene’r-Resûlü… (Sûre-i Âl-i İmrân’ın ilk 2 âyeti de ilâve edilerek)

3. rek’atte: 1 Fâtiha, 1 Hüvallâhüllezî…

4. rek’atte: 1 Fâtiha, 1 İhlâs-ı şerîf.

Namazdan sonra istiğfâr edilir, salavât-ı şerîfe getirilir ve arkasından duâ yapılır.  [Dua ve İbadetler, Fazilet Neşriyat, İst., 1983, s. 8-9]

MUHARREM AYININ BİRİNCİ GÜNÜ

Muharrem’in birinci günü, mea’l-Besmele bir defada bin İhlâs okuyup İhlâs Hatmi yapan kimseyi Cenab-ı Hak, lûtfuyla, keremiyle [bu hatmin feyz ve bereketi vesilesiyle] huzuruna kul borcu ile almaz; dünyada ödemeğe müyesser kılar. 100 lira borcu olan biri, bu tatbikatı yaptığından, ölmezden 3 gün evvel borcu verilmiştir. [Fazilet Neşriyat, a.g.e., s. 9; Ahbab Hocaefendi merhum, Notlar, s. 77] Ayrıca bu husustaki itirazlara verilen cevaplar için bkz. http://halisece.com/sorulara-cevaplar/202-muharrem-ayi-ve-kul-hakkini-odeme-hakkinda-soru.html

MUHARREM AYINDA ORUÇ

Muharrem ayının birinden onuna kadar 10 gün oruç tutmak ve 10’uncu gün âşûre pişirmek faziletli ibâdetlerdendir. (Bkz. http://halisece.com/sorulara-cevaplar/740-asure-pisirmek-ve-sevap-ummak-bid-at-midir.html ) Bunu yerine getirenlerin, Hz. Hasan ve Hüseyin Efendilerimiz’le Cennet’e girecekleri ümit edilir. Bu on günlük orucu tutamayanlar, mümkünse 8. 9 ve 10’uncu günleri tutmalıdırlar.

Resûlüllah Efendimiz 9’uncu günü seferde bulunuyorlardı. O bakımdan yalnız 10’uncu günü oruç tutmuşlar ve “Sağ olursak gelecek sene 9’uncu günü de tutarız” buyurmuşlardır.

Bu ay içinde; perşembe, cuma, cumartesi günleri peşpeşe oruç tutulursa, 900 senelik nâfile oruç sevabı verilir.  (Fazilet Neşriyat, a.g.e., s. 10-11; Ayrıca bkz. http://halisece.com/sorulara-cevaplar/761-asure-gunu.html

http://halisece.com/islami-yazilar-ve-makeleler/18-mubarek-gun-ve-geceler/200-asure-orucunun-fazileti-hakkinda-hadisler.html

http://halisece.com/islami-yazilar-ve-makeleler/18-mubarek-gun-ve-geceler/198-sehrullahil-muharrem-ve-yevm-i-asure.html

Ayrıca bu günlerde, fakirlere-yoksullara yardımda bulunmak, kimsesizleri ve hastaları ziyaret etmek de güzel âdetlerimizdendir.

Bu kutlu ayın -biraz önce de belirtmeye çalıştığımız gibi- en fazla îtina gösterilen günü, âşûre günüdür. Âşûre, kelime mânâsıyla “onuncu” demektir. Bu günün hususiyeti hakkında, çeşitli kaynaklarda farklı görüşlere yer verilmiştir… Bu günde çok büyük ve mühim hâdiseler meydana gelmiştir.

Fakih Ebulleys es-Semerkandî (rh.) hazretlerinin beyanına göre:

Yerlerin ve göklerin o günde halkedildiği… Hz. Âdem’in tevbesinin o günde kabul edildiği… Hz. Mûsâ’nın Firavun’un şerrinden o günde kurtulduğu… Hz. İbrahim’in o günde dünyaya geldiği ve ateşten o günde kurtulduğu… Eyüp aleyhisselâmın hastalıktan o günde şifâ bulduğu… Yûnus aleyhisselâmın balığın karnından o günde kurtulduğu… Süleyman aleyhisselâma o günde saltanat verildiği… Nuh aleyhisselâmın gemisinin o günde karaya oturduğu… Hz. Hüseyin’in o günde şehit edildiği… Kıyâmetin de o günde kopacağı… Kısacası bu meydana gelmiş ve gelecek olan çok mühim ve pek büyük hadiseler hep âşûre günü tahakkuk etmiş ve edecektir.

Ancak bu güne farklılık veren hâdiselerin en önemlilerinden birisi, şüphesiz Hz. Hüseyin’in (r.a.) bu günde şehit edilmiş olmasıdır. İki Cihan Serveri Efendimiz’in (s.a.v.) kutlu torunu Hz. Hüseyin ve kendisine tâbi olanlar, hicrî 61 yılının 10 Muharrem günü Kerbelâ’da topyekün şehit edilmişlerdi. (Radıyallâhü anhüm ecmaîn)

Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat inancında âşûre gününün tarihî hikâyesi, Hz. Nuh aleyhisselâma kadar uzanır. Bu günde tûfan dinmiş ve gemi Cûdi Dağı’na oturmuştur. Hz. Nuh da gemide kalan hubûbâtı karıştırarak bir “selâmet çorbası” yaptırmış ve şükrâne olarak bu çorbadan herkese dağıttırmış; Allah Teâlâ’ya şükür için tuttukları oruçlarını bununla açmışlardır. İşte âşûre pişirmek ve bu günlerde oruçlu olmak sünneti, Nuh aleyhisselâmdan kalan güzel bir mîrastır.

Osmanlı şâirleri, muharrem ayının gelişiyle birlikte, büyüklerin yeni yılını kutlayan manzûmeler (bilhassa kasîde yahut kıt’a) yazarlar ve bunların son beyitlerine de ebced hesabı ile o yılın tarihini zikrederlerdi. “Muharremiye” adı verilen bu manzûmelere karşılık devlet ricâli ve büyükler, şâirlere hediyeler verirlerdi ki, bu hediyelere de “muharremiye” denilmiştir. Şeyh Gâlib’in yeni yıl tebriki olarak III. Selim Hân’a sunduğu muharremiye kıt’alarının birisi, Dâldir baht-ı devlete Gâlib / Sene târîhi ‘bahtiyâr’ oldu beyitleriyle son bulur. “Bahtiyâr” kelimesinin ebced hesabı ile karşılığı 1215 rakamını verir. Hicrî 1215 senesi 1 Muharremin karşılığı ise, milâdî, 25 Mayıs 1800 pazar gününe tekabül eder.

ÂŞÛRE GÜNÜ NELER YAPILIR?

- O gün, eve ufak-tefek erzak alınırsa, bir sene boyunca evde bereket olur.

- En az 10 Müslümana birer selâm veya bir Müslümana 10 selâm verilir. Fakir-fukara sevindirilir.

- O gün gusledenler, bir sene ufak-tefek hastalık görmezler.

- 10 defa şu duâ okunur: “Sübhânallâhi mil'el mîzân. Ve müntehe'l-ılmi ve mebleğa'r-rızâ ve zinete'l-Arş.”

- Yine Âşûre gününe mahsus olmak üzere kuşluk vaktinde 2 rek'at namaz kılınır. Her rek'atte 1 Fâtiha, 50 İhlâs-ı şerîf okunur.

Namazdan sonra da 100 defa şu salavât-ı şerîfe okunur:

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin ve Âdeme ve Nûhın ve İbrâhîme ve Mûsâ ve Îsâ vemâ beynehüm mine'n-nebiyyîne ve'l-mürselîn. Salevâtü'l-lâhi ve selâmühû aleyhim ecmaîn.”

- Öğle ile ikindi arasında 4 rek'at namaz kılınır. Beher rek'atte 1 Fâtiha, 50 İhlâs-ı şerîf okunur.

Namazdan sonra:

70 istiğfâr-ı şerif,

70 salevât-ı şerife,

70 defa da: "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyil azıym" denilir. Sonra da;

Ümmet-i Muhammed'in hidâyeti ve halâsı için duâ edilir. [Fazilet Neşriyat, a.g.e., s. 13-16]

***

Bütün İslâm âleminin yeni yılını tekrar tebrik eder, topyekün insanlık için hayırlı inkişaflara vesîle olmasını Cenâb–ı Hakk’tan niyâz ederiz. 

Go to top