Ehl-i Sünnet'i savunan ve takvalı olduğu bilinen bir alimin televizyonda veya internette gıybet ettiği görülürse o alime dini soru sorup o alimin verdiği cevaba göre amel etmek caiz olur mu? Şahin

*******

Hadis-i şerifte, “Dinin felaketine yol açan üç sebep vardır. Bunlar, günahkâr fıkıh âlimi, zâlim devlet başkanı ve câhil müçtehittir” [Münâvî, Feyzu’l-Kadir, 1, 52] buyrulmuştur. Her ne kadar herkes kendi günahından mes’ul ise de, açıktan günah işleyenleri değil, olabildiğince günahlardan kaçınanları tercih edin. Meselenizi, mecbur kalmadıkça “takvalı olduğu bilinen”e değil, hakikaten âlim ve müttaki olduğunu bildiklerinize sorun. Mecbur kaldığınızda da meselenizi sorup cevabını aldıktan sonra o tiplerin yanında-sohbetinde kalmayın. Hep hatırlattığımız bir husus var; hakiki mü’minler için bir şeyin sadece caiz olması yetmez, evlâ olana yönelmesi icap eder. Yani her şeyin en iyisine, en güzeline talip olmalıdır. Maamafih verdiği cevap doğru ise amel etmek niçin caiz olmasın!

Fıkhî esaslara göre müftî’de aranan şartları şöyle hulâsa edebiliriz:

Müftî;

- Müslüman olacak,

- Mükellef (akıllı ve bulûğa ermiş) bulunacak,

- Dinî hassasiyete sahip olacak,

- Zekî olacak,

- Hislerinin tesirinden uzak, objektif kriterlere göre hareket edebilen prensipli bir şahsiyet olacak,

- Vardığı neticeyi karşı tarafın kimliğine-kişiliğine bakmaksızın açıklayabilen bir şahsiyete sahip bulunacaktır.

Binaenaleyh Müslüman olmayan, akıl hastası, küçük (ergen olmayan) ve -âlimlerin çoğunluğuna göre- fâsık’ın fetvâsı geçerli değildir. Çünkü fetvâ şer’î hükmü haber vermek demektir. Fâsık’ın haberi ise muteber değildir.

Fâsık kimdir, kime denir? Onu da ayrıca açmaya-açıklamaya çalışalım.

Fâsık; Allah Teala’nın emirlerine aykırı davranan, günahkâr, kötü huylu, kötülük yapmayı alışkanlık hâline getiren kimsedir.

Fısk mastarında müştak olup ism-i fâil sîgasında / kalıbındandır.

Lügatta, çıkmak manasına gelir. Daha hususi bir mana ile “olgun hurmanın kabuğundan dışarı çıkmasına” denir. Istılahta ise, Allâh'a itâati terkedip O'na isyâna dalmaktır. Yani kısaca ilâhî emirlerin dışına çıkmaktır.

Biraz daha geniş manasıyla büyük günâh işleyerek veya küçük günâhta ısrar ederek hak yoldan çıkan, dinin hükümlerine bağlanıp onları kabul ettikten sonra o hükümlerin tamamını ya da bir kısmını ihlâl eden anlamına gelmektedir. [Fahruddin er-Râzî, Tefsîru'l-Kebîr, II, 91; Râgıb el-İsfahânı, el-Müfredât, 572; Elmalı’lı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, I, 282] Nitekim Kur'an-ı Kerîm'de Kehf sûresinin 50. âyetinde Allah'ın emrinden çıkarak O'na secde etmeyen şeytan için,Feseka an emri Rabbih: (Şeytan) Rabbinin emrinden çıktı” buyrulmaktadır.

Umumi olarak fıskı üç grupta toplamak mümkündür:

a) Günâhı çirkin olarak kabul etmekle beraber, bazan günâh işlemek.

b) Yapılan bir günâhı ısrarla sürdürmek.

c) Günâhın çirkin olduğunu inkâr ederek bu fiili işlemek; bu hâl, küfrü gerektiren bir durumdur; bu noktada kişinin iman ile, din ile alakası kesilmiş olur. [Elmalı’lı, a.g.e., I, 282]

Sözünü ettiğiniz kişinin bu sınıflardan hangisine girdiğini kendiniz tesbit edip kararınızı ona göre verebilirsiniz. Tabii ki bu üç zümreden en hafif olanı ilk grup. İkincisi oldukça ağır ve tehlikeli. Üçüncüsündense, Allah korusun. 

Go to top