selamun aleyküm 

hocam günümüzde hakimler karar verirken kanunlara bağlı ve kanunlardan dolayı İslamın hükmünün tersine hüküm verebiliyorlar.bundan dolayı hakimler günaha girer mi.

*******

Ve aleyküm selam.

Sevgili kardeşim; sorduğunuz sorunun âdeta cevabı da içinde… Bunun nesini soruyorsun ki? Lâf ola beri gele… Azıcık akledip düşünüveren sıradan bir Müslümanın bile kendi kafasında cevabını bulabileceği kadar basit bir soru. Bunu mesele etmenin anlamı ne Allah aşkına? Biz boşluktan kırılıyoruz da, sırf meşgul etmek için mi sordun, diyesi geliyor insanın… Fakat gerçek niyetinizi kesin olarak bilmediğimiz için gene vaktimiz ve sabrımız nisbetinde meseleyi,

‘İslâm hukuku ve ahlâkı’

çerçevesinde ele alıp cevaplamaya gayret edelim. 

Malum olduğu üzere İslâm hukuk manzumesinde ve ahlâkî düsturlarında hemen her derde, her sıkıntıya, her zaman ve zeminde mutlaka bir çare vardır. Çaresizlik söz konusu değildir. Yeter ki bu hazinenin içinden ihtiyacımız olan reçeteyi / reçeteleri bulup çıkartmasını bilebilelim.

Mesela bu cümleden olarak ben de sana sorayım:

İllâ da hâkim olacaksın diye seni sopayla, silahla zorlayan mı var?

Bir defa kaadılık / hâkimlik mesleği farz-ı ayn değil, farz-ı kifâyedir. Bu işi yapan birileri / bazıları bulunduğu zaman, diğer insanların üzerinden sorumluluk düşer. Dolayısiyle sen de o mesleği tercih etmezsin olur biter…..

Ama mutlaka yapman gerekirse, o takdirde de şu meşhur usûl kaidesini kendine düstur edinirsin: “Bir şey / bir iş tam olarak yapılamıyorsa, tamamen de terk edilmez.” Binaenaleyh mevcut kanunlar çerçevesinde olabilecek en âdil, doğruya-iyiye en yakın hükümle hükmedersin. Battı balık yan gider, bu kanunlar zaten âdil değil, İslâm’a aykırı deyip, yanlışa bir de sen yama vurmazsın. Bu esnada Mevlâ-yi zû’l-Celâl’den de sürekli afv u mağfiretini talep ve niyaz edersin. Umulur ki afva, mağfirete, rahmet u re’fete, nusrete nâil olursun. Yoksa okkanın altına düşer, Allah korusun Cehhennem’i boylarsın. Benzer soru ve cevaplar için ayrıca bkz.

http://halisece.com/sorulara-cevaplar/1770-hakim-savci-avukat-icra-memurlugu.html

http://halisece.com/sorulara-cevaplar/2548-avukatlik-yapmak.html

Keza İmam-ı Azam (rh.) hazretlerinin kaadılık mesleğini kabul etmediği için, zamanın yöneticileri tarafından zindanlara atılıp nice işkencelere maruz bırakıldığını da hiçbir an hatırdan çıkartmamak lazım! [Bkz. Ibnü'l-Esîr, el-Kâmil fi't-Târih, 5, 559]

Hâsılı, bırakın beşerî kanunları, İslâm hukukunun cârî ve mer’î olduğu düzenlerde / sistemlerde bile hâkimlik zor bir meslektir. Adalet dağıtmak, öyle sıradan hemen herkesin düzgünce yapabileceği kolay ve basit bir meslek değildir. Kılı kırk yararcasına hassas olmak lazım. Nitekim Taberanî’nin (rh.) el-Kebîr’de naklettiği rivayete göre Rasûl-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.)  şöyle buyurmuştur:

“Kaadılar (hâkimler / yargıçlar) üç sınıftır. Birisi Cennet’te, diğer ikisi ateşte (Cehennem’de)dir. Cennet’te olanı, hakkı bilip onunla hüküm verendir. İnsanlar arasında bilgisizce hüküm veren ile hakkı bilip hükümde haksızlık yapan ise ateştedir." [Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 4, 193; Ebû Dâvud, Sünen, Akdiye, 2; İbn Mâce, Sünen, Ahkâm, 3]

Kazâ işini (hâkimlik mesleğini) üzerine alan, fakat hukuk ilmi olmayan kimsenin bilgisizlikle hüküm vereceği açıktır.

Hadis-i şerifte bildirilen üç sınıf hâkimi şöyle açıklayabiliriz:

1- Allah ve Rasûlü'nün hükmünü bilen ve ona göre hüküm veren hâkimler, bunlar Cennetliktir.

2- Allah ve Rasûlü'nün hükmünü bilmeden hüküm veren hâkimler; bunlar, hükümlerinde hakka isabet etseler de etmeseler de Cehennemliktirler.

3- Allah ve Rasûlü'nün hükmünü bildikleri halde, bile bile hakka aykırı hüküm verenler ki, bunlar da Cehennemliktir.

Görülüyor ki; bir hâkimin hâkimlik vazifesinden dolayı Cehennemlik olmaması için, kendisinde şu iki vasıfın mutlaka bulunması lâzımdır:

a) Allah ve Rasûlü'nün (İslâm hukukunun-ahkâm-ı şer’iyyeyinin) adaletle ilgili hükümlerini bilmesi,

b) Alacağı kararlarda hükmünü ona göre vermesi...

Kendisinde bu iki vasıf bulunmadan hâkimlik yapan bir kimse Cehennemliktir.

Evet, hakkı bildiği halde hakka göre hüküm vermeyen bir hâkimin bu bilgisi kendisini Cehennemlik olmaktan kurtaramadığı gibi, hakkı bilmeden hüküm verip tesadüfen hakka uygun hüküm veren bir hâkimin hükmünde isabet etmesi de, kendisini Cehennem ateşinden kurtaramaz. Çünkü bilmeden hüküm vermiştir. Her ne kadar tesadüfen hakka isabet etmişse de hakka isabet etmemesi de mümkündü... O bu şekilde hüküm vermekle, hakka isabet edememe tehlikesini ve hakka karşı gelme cesaretini göstermiştir.

Görüldüğü üzere bu hadis-i şerifte kaadılık vazifesinin üç türlü yapılabileceği ve sonucunun da buna göre farklı olacağı beyan buyrulmaktadır.

Hâkimlik mesleği / vazifesi, yukarıda da belirttiğimiz gibi, farz-ı kifâyedir. İdarecilerin, insanlar arasındaki davalara bakmak için ne bilgileri ne de zamanları yeterli olmamaya başlaması üzerine, kazâ / muhâkeme işlerinin bu alanda temayüz etmiş hususi kişilere verilmesi gerekmiştir. Kazâ vazifesi filasıl, emr-i bi’l-mâruf nehy-i ani’l-münkerdir; yani iyiliği emretmek, kötülüğü men’etmek, yasaklamaktır.

Hâkimin ilmî seviyesinin derecesi hususunda Hanefî âlimlerinin görüşü

"Hâkim olacak kimse; fıkhî meselelere, muhâkemât usûlüne vâkıf, davaları bunlara uygulamaya kadir, tam bir temyiz gücüne sahip, şahitliği makbul olmalıdır. Binaenaleyh, büsbütün bilgisiz olan bir kimsenin hâkimliği caiz değildir." [Bk. Bilmen, Ö. N, Hukuk-i İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kamusu, 8, 214]

Kadılık mesleğinin keraheti ile alakalı bazı hadis-i şerifler

Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor: "Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:

"Kim insanlar arasında kâdı tayin edilmiş ise, bıçaksız boğazlanmış demektir." [Ebu Dâvud, Sünen, Akdiye 1, Hadis no: 3571, 3572; Tirmizî, Sünen, Ahkâm 1, H. no: 1325]

Abdullah İbn Mevhib (r.a.) anlatıyor: "Osman İbn Affan, İbn Ömer’e (r.anhüma): "Git insanlar arasında hükmet!" dedi. Abdullah ibn Ömer:

"Ey mü'minlerin emiri, beni bu vazifeden affetmez misiniz?" diye ricada bulundu. Hz. Osman (r.a.):

"Bundan niye kaçınıyorsun? Senin baban da kaadı idi" diye ısrar etmek istedi. Ancak Hz. Abdullah dedi ki: "Doğru da, ben Rasûlullah’ın (s.a.v.):

"Kim kaadı olur ve adâletle hükmederse, bu kimse başabaş ayrılmaya liyakat kazanmıştır (sevap ve günahı müsavidir / eşittir) " dediğini işittim. Artık bundan (Rasûlullah'ın bu sözünden) sonra ne ümid edebilirim?" (Hz. Osman bunun üzerine İbn Ömer'e teklifte bulunmadı.)" [Tirmizi, Sünen, Ahkâm 1, Hadis no: 1322]

Âdil ve zâlim hâkim hakkında birkaç hadis-i şerif

Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: "Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:

"Kim kadılık talep eder ve bunun gerçekleşmesinde şefaatçilere (iltimas ve torpile) başvurursa, (iş) kendisine yıkılır (Allah'ın yardımı olmaz). Kime de o iş zorla verilirse, Allah onu doğruya sevkedecek bir melek gönderir." [Ebu Dâvud, Sünen, Akdiye 3, H. no: 3578; Tirmizî, Sünen, 1, H. no: 1323, 1324]

Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor: "Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:

"Kim Müslümanların kaadılık hizmetini talep edip elde etse, sonra adaleti zulmüne galebe çalsa Cennet’e girer. Zulmü adaletine galebe çalsa, ateş onundur (Cehennem’de cezasını çeker)." [Ebu Dâvud, Sünen, Akdiye 2, Hadis no: 3575]

 (Abdullah) İbnu Ebi Evfa (r.anhuma) anlatıyor: "Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:

"Kaadı zulmetmedikçe, Allah Teâla hazretleri onunla birliktedir (onun yardımcısıdır). Zulme yer verdiği (adalet ve hakkaniyetle hükmetmediği) zaman da onu terk eder, artık Şeytan onunla beraber olur." [Tirmizi, Sünen, Ahkâm 4, H. no: 1330]

Go to top