Muhterem Halis hocam öncelikle saygı ve sevgilerimi sunuyorum umarım afiyettesinizdir. Esselamu aleyküm. Hocam sorum şu: Yüce Rabb'imiz Kur'an-ı Kerim'de  evlat sahibi olmaktan münezzeh olduğunu bildirmektedir. Ayrıca Zümer Suresi'nde eger evlat edınmeyı dıleseydı yarattıklarından sececegını bıldırmektedır bu ıkısını nasıl anlamamız gerekmektedır? Saygılarım ve dualarımla

*******

Ve aleyküm selam muhterem kardeşim; bilmukabele bizden de hayır dualar, muhabbetler…

Sevgili Doruk; bu tür ve üslupta Burak imzasıyla gelen sorulara verdiğimiz cevaplarda bir şeyin altını özellikle çizmeye çalıştık. Ama zannediyorum bir türlü meramımızı anlatamadık... Bu nevi meseleler sürgit bu formatın soruları değil. Direkt olarak tefsir sahasını ilgilendiren mevzular… Yani burada bölük-börçük cevaplarla çok da sıhhatli ve isabetli sonuçlar elde edilemeyebilir. Çünkü tefsir sahası çok geniş bir alan… [Bu arada bir şeyi sormama müsaade edin lütfen; Doruk’la Burak hem kelime ve kalıp olarak benzer… Hem de üslûbunuz birbirine çok uygun. Aynı kişi olup olmadığınızı belirtmeniz ricasıyla, beni zorlamayacağınızı ümit ediyorum. H.E.]

O bakımdan bütün okurlarımızdan ricam; Kur’an-ı Kerim’de anlamakta zorlandığınız ayetler için, lütfen tefsirlere bakınız. Oralarda mutlaka izahını bulacaksınız.

Bir de apaçık ayetler hakkında, ‘Nasıl anlamamız gerekmektediye bir soruya verilecek cevap, kusura bakmayın ama ‘mâlumu i’lâm’, ‘hâsılı tahsil’ kabilinden olacağı için, abesle iştigâl gibi geliyor bendenize... Dolayısiyle Burak kardeşimize kısaca ve basit manada, ‘Hz. Mevlâ’nın anlattığı gibi anlamamız gerekir’ diye cevap verme lüzumunu hissetmiştim. Belki okumamış olabilirsiniz, sizin vesilenizle tekrar hatırlatmak istedim.

Mesela sadedinde olduğumuz ayet-i celile o kadar açık ki, âcizane kanaatimce mânâ, sıradan insanların bile analamakta zorlanmayacağı kadar net ve âşikâr! Dilerseniz meali, asrımızın büyük müfessirlerinden Elmalılı Hamdi Efendi merhumun kaleminden nakledelim; sonra da bu açık olan manayı, kendi kaasır anlayışımızca sözde açmaya çalışalım. Buyuruyor ki Cenab-ı Mevlâmız:

Allah bir veled edinmek murad etse idi, elbette (kendi) yaratacağından dileyeceğini seçecekti. Tenzih o sübhâna. O öyle bir Allah ki vâhid, kahhar!” [Zümer suresi, 4]

Yani; eğer Allah Teala bir çocuk edinmek isteseydi, elbette ki bu iş için, kendi yaratacağından dileyeceği birini seçecekti… Yaratıkların çocuk edinme usûli gibi -hâşâ- bunu kendi zâtının dışında birilerinden edinecek, -sümme kellâ ve hâşâ- başka biriyle beraber yapacak değildi.

Düşünsene; insanoğlu nasıl evlat ediniyor?

Kendi başına mı, yoksa karşı cinsten birileriyle beraber olarak mı?! Elbette ki ilahi kanun gereği kadın-erkek birlikteliğinden değil mi? Umumî usûl / genel kural / sünnetullah-ilahi kanun böyle, müstesnalar ise kaideyi bozmaz malumunuz...

İşte O yücelerin yücesi Mevlây-i zû’l-Celâl, bu ve benzeri noksanlıklardan münezzehtir, berîdir, temizdir, sâlimdir, uzaktır; bunlarla alakası yoktur. Hiçbir şeyde hiçbir kimseye muhtaç olmadığı gibi, muhâl farz böyle bir şey murad etmiş olsaydı, bunda da gayra (başkalarına) ihtiyacı olmazdı. O tektir, birdir ve kahredici olan Allah'tır (celle şânuhu).

Hâsılı Cenab-ı Hak, hem evlat sahibi olmaktan münezzeh, berî, sâlim olduğunu, böyle bir nakîsanın söz konusu dahi olamayacağını, hem de bunun sebebini-hikmetini anlatıyor biz kullarına...

Nasıl mı?

Görüldüğü gibi en açık şekilde… Âdeta açık havada kuşluk vaktindeki güneşin parlaklığı gibi net… Eskilerin tabiriyle “ebyenü’m-mine’ş-şems” denilecek tarzda…

Öyle değil mi sevgili Doruk

Go to top