selamun aleyküm hocam 

1-cuma hutbesini dinlemek farz mıdır?

2-hocam bir kova suya bir damla idrar düşse daha sonra o kovadaki sudan üzerimize el ayasından fazla bulaşsa namaza engel olur mu?

*******

Ve aleyküm selam.

1- Cuma hutbesinin okunması farzdır, dinlemesi de... Hutbesiz cuma namazı sahih olmaz. Ancak bir Müslüman hutbeye yetişemese bile, imam cuma namazını bitirmeden yetişse ve kaçırdığı rükünleri tamamlayıp namazını ikmâl etse, cuma namazı sahih olur.

Hutbe okunurken hatipten uzakta veya ona yakın yerde bulu­nan her mü'min hutbeyi dikkatle dinler... Fazla uzakta olup hatibin sesini işitemiyenler ise, yine susup kalbini zikrullah ile meşgul kılar. Muhtar olan, ihtiyata en uygun sayılan kavil de budur. İmam Zeylaî (rh.) de bu görüştedir.

Bazısına göre, hutbeyi işitemiyecek ka­dar uzakta oturan kimse Kur'an okur. Bazısına göre, yukarıda belir­tildiği gibi susup zikirle kalbini meşgul tutar. el-Muhît sahibi Radıyyüddin (rh.)  "En sahih / en doğru olanı, susmaktır." demiştir. [Bkz. Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, 1, 495]

Hatib minbere çıkınca, cemaatın dinleyip susması, selâmlaşmaması, nâfile namaz kılmaması gerekir. Öyle ki, hutbede Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mübarek isimleri anılınca, dinlemekle yetinmeleri daha faziletlidir. el-Muhît sahibi Radıyyüddin (rh.) "En sahih olanı, susmaktır." demiştir. İmam Ebû Yusuf'tan (rh.) bir rivayete göre, bu durumda gizlice salât ve selâm getirilir. Buna göre;

Cuma günü hatibin dikkatle dinlenmesini, hatip minbere çıktığı andan namaz bitinceye kadarbir bütün olarak değerlendiren Hanefîler, namazda haram olan her şeyin hutbede de haram olduğunu esas alarak; cemaatin konuşmayıp susması, selam alıp vermemesi, nafile namaz kılmaması gerektiğini… Ancak hutbede dua edilir veya Rasûlullah’ın (s.a.v.) ismi zikredilirse gizlice salât ü selâm okunabileceğini ve hatibin duasına yine gizlice kendi işitebileceği bir sesle 'âmîn' denebileceğini, yani bunun caiz olduğunu söylemişlerdir. [Alâuddin İbn Âbidîn, el-Hediyyetü’l-Alâiyye, 155-156]

Hâsılı; yapılan duaya kendi işitebileceği tarzda "âmin" demek ve Rasûlullah’a (s.a.v.) salât ü selâm getirmekte mahzur olmamakla birlikte, sükût edip dinlemek daha faziletlidir.

2- Bilindiği gibi fıkıh kitaplarında umumi manada suyun üç vasfı yani rengi, kokusu ve tadı değişmedikçe su temiz kabul edilir. Ancak;

Hanefî mezhebinde, değil kova, küçük yani alanı yirmi beş metrekareyi bulmayan havuza az bir necaset düşerse… Şâfiî’de ise, kulleteynden az olan suya, az bir necaset düşerse, üç sıfatı değişmese dahi, necis olur. İnsan içemez ve temizlikte kullanılamaz. (Kulleteyn; eni, boyu ve derinliği altmışar santimetre veya çapı 48, derinliği 96 santimetre olan bir küp veya silindir şeklindeki havuz yahut 500 rıtl yâni 220 kg miktarı sudur.)

Eğer suyun üç sıfatı değişirse, o takdirde bu su, idrar gibi olup hiçbir şeyde kullanılmaz.

Mâlikî mezhebinde rengi, kokusu ve tadı değişmemiş su ile abdest ve gusül sahih olur ise de mekruh olur. Mâlikîlerde mâ-i müstâmel de böyledir.

Netice; söz konusu o su necistir, içilmez, onunla temizlik yapılmaz, üzerimize el ayasından fazla bulaşsa namaza engel olur. Çünkü namazın ‘necasetten taharet’ şartı kâmil manada yerine gelmemiş, getirilmemiştir. 

Go to top