Selamun aleyküm değerli hocam.

Malum günümüzde teknolojinin ilerlemesiyle klasik fıkıh kitaplarında bulamayacağımız yeni meseleler ortaya çıkmaktadır. 

Bu kapsamda tüp bebek ile cinsiyet belirleme işlemi caiz midir? 

Konu ile alakalı detaylı bilimsel bilgiler >>

http://www.journals.istanbul.edu.tr/iuilah/article/download/1023022158/1023020746

Fi emanillah.

Emre Karkar - gmail

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Sounuzun iki ciheti bulunmakta; biri tüp bebek meselesi, öbürü de buna bağlı olarak cinsiyet belirleme ameliyesi…

İlkinin cevabı için bkz.

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/882-bosanma-sebebi.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1438-tup-bebek-edinmek-caiz-midir.html

İkincisiyle alakalı linkini verdiğiniz çalışmaya vaktim-fırsatım nisbetinde bakmaya çalıştım. Tabii uğraşılmış, emek verilmiş bir çalışma. Kaynaklara baktığımızda ise hayli problemli isimler-imzalar da mevcut. Maamafih neticeyi fena bağlamamışlar. Ancak size tavsiyem; Diyanet’in ‘Tüp bebekle çocuk sahibi olmak caiz midir, şartları nelerdir? Cinsiyet belirleme yöntemleri caiz midir?’ sorularına verdiği uzunca cevabın, aşağıya kopyaladığımız kısmını dikkatlice okumanızdır. Burada etraflıca bilgi verilmiş...

***

Cinsiyet Tayini:

Erkek cinsiyetini belirleyen ‘Y’ kromozomlu bir spermatozoid tarafından aşılanan yumurtadan erkek çocuk; ‘X’ kromozomlu bir spermatozoid tarafından aşılanan yumurtadan ise kız çocuk doğmaktadır. Demek oluyor ki, doğacak olan çocuğun cinsiyeti aşılanma (döllenme) sırasında kesinleşmekte ve bu da yumurtaya giren spermatozoidin taşıdığı cinsiyet kromozomunun çeşidine göre olmaktadır. Çocuğun cinsiyetini tespit etmek tıp bilimine göre mümkündür.

Ancak doğacak çocukların cinsiyetinin belirlenmesi şimdiden öngörülmeyecek başka demografik ve ekolojik sorunlar ortaya çıkarabileceği cinsiyetlerin dağılımı konusunda var olan dengenin bozulmasına yol açabileceğinden, herhangi bir zorunluluk olmadıkça yapılması uygun değildir. Nitekim Asya ve Doğu ülkelerinde aileler, genelde erkek çocuk istemektedirler. Bizim toplumumuzda da durum farklı değildir. Bu da dünyadaki dengenin erkek çocuğun lehine bozulabileceğini göstermektedir. Bu ise, sünnetullaha aykırıdır. Zira Kur'ân’da, ‘Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah’ındır. O, dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir. Yahut o çocukları erkekler, dişiler olmak üzere çift verir, dilediği kimseyi de kısır yapar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir, hakkıyla gücü yetendir’ (Şûrâ 42/49-50) buyrularak insanların erkek veya kız olmasının Allah tarafından belirlendiği ifade edilmiştir.

Pek çok uluslararası temel metinde, örneğin Avrupa Konseyinin Biyoetik Komisyonunun raporlarında ve yakın geçmişte Kahire'de 238 ülkenin katılımıyla gerçekleştirilen Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı toplantısının sonuç metninde de konu ele alınmış ve tıp dışı nedenlerle gerçekleştirilen cinsiyet seçimi uygulamaları uygun görülmemiş ve buna karşı önlem alınması gerektiği dile getirilmiştir.

Bu itibarla tıbbi bir zorunluluk bulunmadıkça cinsiyet tayinine gidilmesi dinen uygun değildir.

Preimplantasyon Genetik Tanı Nedir?

Preimplantasyon genetik tanıyla birkaç kez tüp bebek tedavisi yaptırıp çocuk sahibi olamamış çiftlerde gebelik şansı artırılmakta ve düşük ihtimali azaltılmaktadır. Bu uygulamayla bebekte ortaya çıkabilecek çok önemli genetik rahatsızlıkların bir bölümü embriyoların ana rahmine yerleştirilmeden önce bulunup tedavi edilmesi mümkün olabilmekte, böylece sakat çocukların dünyaya gelmesinin de önüne geçilebilmektedir. Bunun yanında bazı embriyoların imha edilmesi de söz konusu olabilmektedir.

İslam dini, insan ve toplum yararına olan her türlü çalışmayı teşvik eder. Ancak bu çalışmaların dini, ahlaki ve manevi değerler açısından problem oluşturacak ve insanlık için tehlikeler arz edecek noktalara getirilmesini onaylamaz. Zira, ahlaki ilkeler ve dini değerlerden soyutlanarak yapılan çalışmalar, insanlığa fayda yerine zarar getirir. Bu itibarla, insanlığın hayrına olan genetik araştırmalar da İslam dinince tasvip edilmekle birlikte, bu araştırmaların insan neslini ve tabiatın dengesini bozacak şekilde yapılması kabul edilemez. Embriyo, insanın maddi kaynağını oluşturduğundan, dış dünyadaki insanın sahip olduğu keramet ve itibara sahip bulunmaktadır. Bu nedenle, icbar edici bir gerekçe yokken, insan embriyosunun öldürülmesi veya deney aracı olarak kullanılması ahlaki olmadığı gibi dinen de hoş görülemez. Bundan dolayı tüp bebek yönteminde birden fazla blastocist üretilmesi ve bunlardan bir kısmının ana rahmine konması ve veya sağlıklı olanların seçilip sağlıksız olduğu düşünülenlen diğer blastocistlerin yok edilmesi ya da araştırmalarda ve bazı hastalıkların tedavisinde kullanılması, tüp bebek konusunu dini açıdan yeniden tartışılır hale getirmektedir. Çünkü sperm ve yumurtanın döllenmesinden itibaren, oluşan zigotu insan olarak kabul eden bilim adamları bulunmaktadır. Buna göre insana ilk anından itibaren bir birey olarak saygı duyulmalı, hukuki hakları tanınmalı ve ihlal edilmemelidir. Bu sakıncayı giderebilmek için, tüp bebek uygulamasında eğer mümkünse ihtiyaçtan fazla yumurta döllenmemeli ve bunlar ilmi-teknolojik imkânlarla korunmalı, sadece ihtiyaç duyulan yumurtaların döllenmesiyle yetinmelidir. Aksi takdirde fazla aşılanmış yumurtaların imha edilmesi dini yönden sakıncalı olacaktır. Bununla beraber döllenmiş olan fazla embriyoların itlafı, anne rahmine yerleştirilmiş olan ceninin itlafı veya diğer bir tabir ile kürtaj gibi de değerlendirilmez. Bu nedenle en başından gerekli tedbirler alındığı halde, sağlıksız olduğu tespit edilen veya anneye transfer edilemeyen embriyoların imha edilmesinden başka bir çare gözükmemektedir.” 

Go to top