Selamun aleykum hocam, nasılsınız inşallah iyisinizdir, yazılarınızda kimi zaman sözünü ettiğiniz mudarabe şirketini soracaktım, bu ticari şirket nedir ne değildir, bunu günümüzde uygulayabilirmiyiz? a. erhan kahraman - gmail

*******

Ve aleyküm selam kardeşim; teşekkür ederim, sağlığınıza duacıyım.

Şirket-i mudârabe

İslâm hukukunda ticarî bir tabir olarak “mudârabe şirketi” veya Fârisî terkiple “şirket-i mudârabe”, bir taraftan sermaye, diğer taraftan emek olmak üzere elde edilecek kâr ve oluşabilecek zararın bölüşülmesi hususunda eşitliğin veya kararlaştırılacak herhangi bir nisbetin söz konusu edildiği bir ortaklıktır.

Mudârabe “mutlak” olabileceği gibi, zaman-mekân, yapılacak ticaretin nev’i / türü ve diğer şartlar ile kayıtlı yani “mukayyet” de olabilir. Sermayedârın koyacağı kayıtlara, işletmecinin uyması icap eder.

Şirketin kuruluşunda aranan şartlar

1- Ehliyet: Tarafların âkıl (akıllı), bâliğ (yetişkin, olgunluk yaşına gelmiş, aklı kemâl bulmuş, erişmiş) veya ticaret yapmaya izinli olmaları şarttır.

2- Sermayenin altın-gümüş veya tedâvül eden (kullanılan, geçerli olan) nakit para olması şarttır. Eşya, emtia (mallar), akar (gelir getiren mallar ve gayrimenkuller / binalar) ve deyn (alacaklar) sermaye olamaz. Ancak bunlar paraya çevrildikten ve alacak tahsil edildikten sonra mudârabe şirketine sermaye olabilir.

3- Sermayenin taraflarca mâlum olması (bilinmesi) da şarttır.

4- Tarafların kârdan alacakları payların bedeli, bir nisbete göre olması şarttır. Bir tarafa muayyen / belli miktarda kesin kâr şart koşulursa mudârabe fasit olur (bozulur). Mesela bir sermayedâr, bir şahsa ‘Sana şu kadar sermaye vereyim, çalıştır, elde edilecek kâr aramızda yarı yarıya, yahut yüzde şu kadarı senin, şu kadarı benim olsun’ diye sermaye verip ortaklık kursalar caiz olur. Fakat, yüzdeye göre değil de kesin olarak, ‘Bana şu kadar kâr ver, veya sen şu kadar kâr ver, yahut sen şu kadar kâr al’ diye sermaye verip ortak olmak isteseler caiz olmaz.

Mudârabe şirketinde kâr-zarar durumu

Mudârabede işletmecinin yani mudâribin kasd-ı mahsusu (gizli ve özel bir maksadı) olmadan yapacağı zarar ve ziyan kârdan ödenir. Kâr zararı kapatmıyorsa, zarar-ziyan tamamen sermayedâra ait olur.

Bu şirketin halk arasında, hatta İslâm hukukiyle meşgul olan bizlerin dilinde bile genellikle “kâr-zarar ortaklığı” diye ifade edilmesi esasen yanlıştır. Zira bu ortaklıkta kâr ve zarar bakımından üç ayrı vaziyet söz konusudur:

a) Şirket kâr ederse, kâr önceden tayin edilen nisbetlerde / belirlenen oranlarda taraflar arasında bölüştürülür.

b) Kâr da zarar da olmazsa, sermayedâr sermayesini alır, işletmeciye bir şey düşmez.

c) Şirket nihayete erdiğinde zarar edildiği anlaşılırsa, zararın tamamı sermayedara ait olur. Hatta zarar ve ziyanın taraflar arasında ortak olması şart koşulmuş olsa dahi buna itibar olunmaz. Fakat işletmecinin gizli ve özel bir maksadı yahut koşulan şartlara riâyetsizliği halinde zarar ve ziyan meydana gelirse, sermayeyi eksiksiz olarak sahibine ödemesi gerekir. Mudârabe ortaklığında sermaye işletmecinin elinde emanet hükmündedir. Hatası ve kusuru olmadan telef olsa ödemesi gerekmez.

Mudâribin / işletmecinin yapabileceği işler

Mutlak mudârabe ortaklığında işletmeci, tüccarların yapmakta olduğu bütün ticari işlemlerde bulunabilir. Gerek peşin para ile gerek veresiye olarak az-çok kâr ile mal alıp satabilir. Fakat gan-i fâhiş ile mal satın alırsa şirket namına değil, kendi hesabına almış olur. [Gabn-i fâhiş için bkz. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2374-ticaret-ve-giybet.html]

Mudârip, şirket malını sermaye sahibine de satabilir.

Şirket malını rehin (borcun ödenmesi halinde geri alınmak üzere alacaklıya teminat olarak verilen mal, ipotek) veya emanet verebilir, îcar (kiraya verme) ve isti’câr (kiralama, kira ile tutma) da edebilir. Fakat şirket malından hibe (bağış) ve karz (borç-ödünç) veremez, teberruda (karşılıksız isteyerek verme) bulunamaz, sadaka veremez. Meğer ki sermayedarın açık izni olsun… O takdirde verebilir.

Bazı şartlarla kayıtlı bulunan, mesela; ‘filan yerde filan vakitte, filan cins mal üzerinde ticaret edilmesi’ şart koşulan mudârabede bu şartlara uyulur. Veresiye mal satmamayı şart koşmak’ da böyledir. [Bkz. Polat, Abdülkerim, İslâm’da Ticaret Hukuku, Sabah Kültür Yay., İstanbul, 1977, s. 223-5]

Görüldüğü üzere mudârabe şirketi, günümüz şartlarında da gayet rahatlıkla uygulanabilir bir ortaklık usûlüdür. Yeter ki taraflar biribirlerine karşı dürüst davransınlar. Aksi halde zaten hiçbir ortaklık yürümez. Yürüse de sağlıklı gitmez. Sonuç hüsrandır!

Go to top