Selamün aleyküm hocam, geçenlerde ölen birilerine bazıları rahmet okuyor, ölüleri hayırla anmak gerekir diyorlar, bu doğru mu? M. Sadık Yeşilkavak – Messenger

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Sorduğunuz husus doğru değildir. İslâm usûl ve âdabına uymaz. İtikadî yönden tehlikelidir! Hayırla anmamız gerekenler genel anlamda “Ölüler” değil, “Ölülerimiz” yani ölen mü’min kardeşlerimizdir. Onlar hayırla anılır; rahmet ve mağfiret onlar için dilenir. Öyle her ölene rahmet dilenmez. Hele hele Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle “Onlar, başka değil, dört ayaklı hayvanlar gibidir. Belki yolca / gidişçe daha sapıktır.[Fukan suresi, 44] diye tarif ve tavsif onulanlara asla rahmet dilenmez. Kâfirin bağışlanması için dua etmek küfürdür. Onun içindir ki ecdâdımız, İslâm dışı ölüler için “toprağı bol olsun” tabirini kullanmışlardır.

***

İbn Ömer’den (r.anhuma) rivayet olunduğuna göre, Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Ölülerinizi hayırla (iyilikleriyle-güzellikleriyle) anınız, kötülüklerinden el çekiniz (hatalarını-günahlarını konuşmayınız)." [Tirmizî, Sünen, Cenâiz, 1035]

Demek ki mutlak manada ‘Ölü’leri değil, kendi ‘ölülerimiz’i; yani ölen mü’min kardeşlerimizi hayırla anmakla emrolunduk! Kaldı ki mü’min olmayanın zaten hayırla yâdedilecek nesi olabilir? Hem olsa ne yazar, ona ne faydası dokunur ki öbür âlemde! 

***

İnsan için ölçü, son hâlidir, itibar âkıbete göredir. Bu yüzdendir ki ârif zâtlar;

Yâ Rab! Beni göz açıp yumuncaya, hatta ondan daha az bir zaman bile nefsimin eline bırakma ve en hayırlı ânımı, son ânım eyle’ diye dua ve iltica etmişlerdir. 

***

Peki, en son hâl hangi zaman dilimidir?

Herhalde, genel anlamda can boğaza gelip ölmek üzere olduğu zamanki hâli değildir. Çünkü o an, yeis (ümitsizlik) anıdır ve iman makbul değildir. Nitekim,

Fir’avn’ın da ölüm korkusuyla son anında, can verirken Allah’a inandığını söylemiştir. [Bkz. A‘râf suresi, 121-122] Ama bu imana, ‘Fir’avn imanı’ denilmiş ve böyle bir imanın kişiye bir faydasının olmayacağı / olamayacağı da belirtilmiştir.

Evet, mesajınızda da belirttiğiniz gibi bugünlerde, tepeden tırnağa, sırılsıklam ‘kemalist ilahiyatçı-siyasetçiprof. titrli / etiketli bir akedemisyen yazar öldü... Bilgi seviyesine pek bir şey diyen yok. Fakat unutmamak lazım ki, İblîs mel’ûn da ilim seviyesi açısından en önlerde idi. Mantık ilminin de bânisidir. Hatta tartışmalı bir ifadeyle, yerine göre ‘meleklerin hocası’ bile denilmektedir. Buna rağmen isyankârlığın sembolü oldu. Bu sebepledir ki irfanımızda;

“Tezkiye, tâlimden mukaddemdir.” Yani ‘nefsin arındırılması, ilim öğrenmekten önce gelir’ denilmiştir.

Binaenaleyh, İblîs aliyhillâne’nin yolunda gidenlerin bilgisine itibar edilmez, kendilerine saygı duyulamaz... Öldüklerinde de ‘hayırla yâdedilmez’! Bazılarının canhıraş bir şekilde yırtınmalarına rağmen bu böyledir. Zira yâdedilecek hangi hayırları olmuştur ki bu millete, şerlerinden, zulmet ve musibetlerinden başka…

S o n u ç

Ne kendi eyledi rahat ne halka verdi huzûr, 
Yıkıldı gitti cihândan, dayansın ehl-i kubûr.

Not: Şiir, bir rivayete göre, şair Vecdî'ye aittir; diğer bir rivayete göre ise, II. Mahmud (r.aleyh) zamanında yaşayan Arif Paşa, Halet Efendi için söylemiştir. Neticede anonim hale gelmiş ve yeri geldiğinde imzasız / mahlassız kullanılır bir beyit olmuştur.

Go to top