Hocam ben yurtta namaz kıldırıyorken ekseriyetle Kur’ân-ı Kerim’den ezberlediğim muhtelif yerlerden okuyorum, arkadaşlarım ise genelde kısa sureleri okuyor. Yani ben diğerleri gibi kısa sureleri okuyarak değil de muhtelif aşr-ı şerifler ile namaz kıldırıyorum. Bu davranışımın gösteriş/riya olabileceği bana söylendi. Ama benim amacım kendimi geliştirmektir, çünkü imam olmak istiyorum. Ve böylece insanlara bu alanda kaliteli  bir hizmet sunmayı hedefliyorum.

Sorum şu: Riya nedir? Acaba bu uygulamamla, söylendiği gibi ben gizli şirk yani riyaya mı bulaşmış oluyorum? Sürekli bu vesvese ile uğraşıyorum, ne yapmalıyım?

Soru: gürkan tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap

*******

Selamün aleyküm.

Değerli kardeşim;

Müsaadenizle sorunuzun cevabına sondan başlamak istiyorum. O bakımdan öncelikle “riya nedir?” onu kısaca görelim. Geniş izahını da verdiğimiz linkten okursunuz.

Silsile-i Sâdât-ı Aliyyemizin 6. Halkasını teşkil eden eş-Şeyh Ebû’l-Haseni’l-Harakânî kuddise sırruh (351/962- 425/1034) hazretleri bir gün çevresindekilere bazı sorular sordu. Bunlardan biri de;

- İhlâs nedir? sorusuydu.

Diğer sorular gibi, bunun da cevabını gene kendisi verdi ve buyurdu ki;

- Allah (c.c.) için yaptığın her şey ihlâstır; halk için yaptığın her şeyse riyâdır.

Harakanî hazretleri hakkında geniş bilgiiçin bkz. http://www.halisece.com/tasavvuf/21-rabita1/309-ebul-hasan-harakani-kars-ve-bazi-hakikatler.html

Evet ölçü bu. Senin de maksadın, hedefin belli. Gayet güzel izah etmişsin. Senin kalbin rahat ve abdestinden (niyetinden) şüphen yoksa, başkalarının ne dediği, ne düşündüğü çok da önemli değil. Önüne bak, gayene-maksadına odaklan, yoluna devam et, kendini geliştir, yetiştir. Kim ne derse desin, aldırış etme, hedefinden geri kalma.

İhlâs ve riyâ mevzuunda detaylı bilgi için de lütfen aşağıdaki linke bkz.

http://www.halisece.com/islami-makaleler/311-ibadet-ve-amellerin-ruhu-i-h-l-a-s.html

***

Bildiğiniz gibi imametin başlıca şartlarından biri de, Kur'an-ı Kerim’i okuyabilmek ve özürden berî olmaktır. Bu noktada eksiğin olduğunu düşünmüyorum. Olsa zaten imamlığa geçirmezler. Ufak-tefek kusurlar varsa da Allah’ın izni, hocalarınızın himmetleri, sizlerin gayretleriyle onlar zamanla itmam ve ikmâl olacaktır şüphesiz…

Fıkıh kitaplarında, imâmetin sıhhat ve öncelik şartlarına ilâve olarak imamla ilgili çoğu müstehap olan bir dizi özellikler de sayılır. Mesela bu cümleden olarak;

İmamın cemaat içerisinde en zayıf kişiyi gözeterek namaz kıldırması sünnettir. [Buhârî, Sahih, Edeb, 74; Müslim, Sahih, Śalât, 178; Ebû Dâvûd, Sünen, Śalât, 134]

Keza cemaatin kendisini takip etmekte zorlanacakları ölçüde acele etmesi mekruhtur.

Ve yine imam olan zat, cemaata nefret verecek şeylerden sakınmalıdır. Bir imamın kıraati veya tesbihleri cemaati usandıracak derecede uzatması uygun değildir. Burada sünnetin en az olan derecesi ile yetinmelidir. Çünkü bu uzatma cemaata usanç verir, bu ise mekruhtur. Cemaatla kılınacak bir namazın sevabı ziyadedir. Bu sevabtan başkalarını mahrum bırakmaya sebebiyet vermek uygun olmaz. Cemaatın uzatmaya razı olmaları halinde kerahet olmaz. 

Bununla beraber cemaatın rukû ve secde tesbihlerini ve teşehhüdü sünnet üzere tamamlamalarına meydan vermeyecek bir şekilde imamın acele etmesi de, cemaatın yetişmesi içiin rukûu uzatması da mekruhtur.

İmamın kendisine kolay gelen ayet ve sureleri okuması vâciptir. Henüz kuvvetlice ezberlememiş olduğu ayetleri okumamalı, cemaatin yardımcı olmasına meydan bırakmamalıdır. Şöyle ki:

İmam bir ayette yanılır ve hatırlayamazsa bakılır:

- Eğer sünnet miktarı veya namazın caiz olacağı kadar okumuş ise, hemen rukûa gitmelidir, yanıldığı yeri düzeltmeyi cemaatten beklememelidir. Bu miktar okumamış ise, başka bir ayete geçmelidir.

- Eğer kıraatta Fatiha’dan sonra zamm-ı sure mukabili Kur’an-ı Kerim’in farklı yerlerinden okunan ayetlerde zorlanma yoksa, o ezberler imam için kısa sureler gibiyse bunun sünnete / âdâba uymayan bir yanı-yönü yoktur. Bu itibarla ve içindeki niyetini de kimse okuyamayacağına ve okuma hakkına da sahip bulunmadığına göre, at içindeki o vesveseleri, müsterih ol.

Anladığım kadarıyla halin-vaziyetin, tavrın-tarzın, formasyonun; hem zâhirî fıkhın âdâbına, hem de bâtınî usûle muvafık. Binaenaleyh tereddüde mahal yok. Söz konusu ithamlarda bulunan arkadaşlarına da bunu, münazara ve cidâle meydan vermeyecek bir lisan ve üslûpla anlatırsın. Anlamak isteyen anlar, sesini kesip seni de rahat bırakır. Anlamak istemeyenleri de kendi hallerine terk edersin, olur biter.

Ayrıca unutmamımız lazım; yapıcı tenkitler her zaman faydalıdır, mutlaka değerlendirmeye alınmalıdır. Çünkü, tenkidin olmadığı yerde tekâmül de olmaz. Ama tenkitle karalamayı da birbirine karıştırmamak gerekir.

Rabbim (c.c.) zâhirî-bâtınî bütün derslerinizde hayırlı muvaffakıyetler ihsan eylesin. Sırat-ı müstakiminde itaat-istikamet, sadakat ve teslimiyetten ayırmasın. Feyzinizde nûrunuzda daim, yolunda hizmetlerde son nefes dahil kaim eylesin. Müslim olarak kâmil imanla ölebilmeyi nasip kılsın. Amin…

Go to top