Bilmediğimiz yerlerde yemek yemek zorunda isek ne yapmalıyız?

Hocam selamün aleyküm.Ben lise öğrencisiyim.Et ürünlerinde ve diğer ürünlerinde elimden geldiğince helale dikkat etmeye çalışıyorum.Fakat bu konu özellikle son zamanlarda içimi sürekli kemiriyor.Sürekli vesvese yapıyorum.Durumu biraz daha açıklayacak olursam; Hocam lise öğrencisi olduğum için,öğlen yemeklerini okul yemekhanesinde yemek durumundayım.Genelde kırmızı et veya tavuk olan yemekler ana yemekte oluyor.Etli yemek olmadığı gün etli çorba oluyor.İlla ki etli bir şey yiyorum,çünkü öteki türlü doymak pek mümkün olmuyor,geriye çeşit kalmıyor çünkü.(Takdir edersiniz ki kantinde de tost var,onda da sucuğun nerden geldiği aynı muamma.) Şimdi okuduğuma ve duyduğuma göre şüpheli yiyeceklerden kaçınmamız lazım.Helal kesim olmayan bir eti yediğimiz zaman da 40 gün ibadetlerimiz kabul olmuyor.Artık okulda yemek yemeyip akşama kadar aç kalmayı düşünmeye başladım,arkadaşlarım ve ailem yersiz davrandığımı düşünüyor. Şimdi hocam,çok uzattığımı biliyorum fakat benim için önemli bir konu.Sürekli vesvese yapıyorum.Sadece yemekhane de değil,dışarı çıkıyoruz illa arkadaşlarla ya da ailemle.Veya eve et ürünleri alınıyor.Markaların aldığı helal gıda sertifikalarına güvenilmeyeceğini de biliyorum,aileme söylediğimde bu haberlerin gerçek olmadığını söylüyorlar.Yani hem yemekhane,hem ev,hem dışarda yenilen yemekler(bu büyük miktarda kendi elimde,yemiyorum zaten uzun zamandır)sürekli benim için bir vesvese oldu.Et yedikten sonra adeta gün sayıyorum 40 gün olması için.Sürekli ibadetlerimin kabul olmadığı fikri aklımın bir ucunda.Lütfen bu durumda ne yapılacağını bana söyleyin. İnşallah cevabınızı hızlı verirsiniz hocam,beklemedeyim.Vesveselerden kurtulmak istiyorum.Allah'a emanet olun,selametle.  

Soru: Şamil Mücahit tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap

*******

Ve aleyküm selam.

Dışardan yemeğe mecbur olduğumuzda, haram, mekruh ve şüphelilerden uzak durup, helâlliği kesin olan gıdalarla yetinmeye gayret etmemiz lazım.

Genel tavrımız itibariyle de ifrat ve tefritten sakınmamız, her hususta itidâl yolunu tutmamız gerektiğini unutmamalı… Vera' ve takvâ güzergâhından ayrılmamamaya çaba sarf etmeliyiz. Bkz. https://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/3552-mubahlarda-olcu.html

Mevzumuzla ilgisi bakımından ayrıca şu linke ve onun içinde gösterilen linklere de mutlaka bkz. dikkatle okuyunuz. https://halisece.com/sorulara-cevaplar/4221-haram-lokma-2.html

Her işin hayırlısı ortasıdır malum. Aksi halde vesveseden kurtulamaz, hayatı da kendimize zindan ederiz. Bununla beraber tabii ki yediğimiz-içtiğimiz gıdalarda dikkatli ve hassas davranmamız icap eder. Mesajınızda da işaret ettiğiniz gibi, yediklerimizle ibadetlerimizin, kısacası bedenimizle ruhumuzun alakası muhakkaktır. Müsbet yönde de menfi yönde de biri öbürüne tesir eder.

Huccetü’l-İslâm İmam Gazâlî (k.s.), Vera'yı (verâ ahlâkını) dört kısma ayırır:

Birincisi, kişiyi adâlet vasfından düşürmeyen mertebesidir ki, açıkça haram olduğu bilinen şeylerden uzak durmaktır.

İkincisi, şüpheli (haram ya da mekruh olma ihtimâli) olan şeylerden uzaklaşmaktır, bu sâlih kimselerin takvâsıdır.

Üçüncüsü, harama düşme korkusuyla bazı helâl şeylerden uzak durmaktır ki, bu da müttakî kimselerin takvasıdır.

Dördüncüsü: Allah’tan başka her şeyi kalbinden çıkarıp atmaktır ki, bu da sıddîqların takvâsıdır.  [İhyâu Ulûmiddîn,  2, 96]

Görüldüğü üzere İmam Gazali hazretleri ölçüyü vermiş, bundan ötesi de artık kendi ellerimizde… Uyduğumuzda kazançlı çıkar, uymadığımızda zararını görürüz. Bu dünyada günahlardan, haram-mekruh ve şüphelilerden tam olarak kaçınamayacağımıza göre, kavlî-fiilî-amelî tevbe ve istiğfarı hiç eksik etmemeli, manevi bünyemizi de daima temiz tutmaya çaba sarf etmeliyiz. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:

"Mü’min bir günah işlediği zaman, kalbinde (manevî kirden-pastan) siyah bir nokta oluşur. Kişi tevbe eder, günahtan uzaklaşır, istiğfar ederse, kalbi -tekrar- cilalanmış olur. Eğer böyle yapmayıp, günah işlemeye devam ederse, kalbindeki siyah lekeler de artmaya devam edecektir.'Hayır, yaptıkları günahlar sebebiyle onların kalpleri oldukça paslanmıştır/artık cilalanma özelliğini kaybetmiştir.' [Mutaffifîn suresi, 14] ayetinin işaret ettiği paslanma budur." [İbn Mâce, Sünen, Zühd, 29]

Go to top