Değerli Hocam,

Akşam ve Sabah namazından sonra, Hüvallahüllezî'nin ardından okunan İhlas-ı şerifleri niçin okuduğumuz hakkında bilgi verirseniz memnun olurum.

Selamlar.

 

 

 

*******

Ve aleyküm selam.

Bilindiği üzere hadis-i şeriflerde, Haşr suresinin son üç ayetinin okunmasının fazileti ifade edildiği gibi, dört ve altı ayeti ile ilgili hadisler de bulunmaktadır. Bunlardan biri şöyledir:

“Kim sabah kalktığında üç defa ‘Eûzü billâhi’s-Semî’ıl-Alîmi mine’ş-Şeytâni’r-racîm (Allah’ın rahmetinden kovulmuş olan şeytandan, her şeyi hakkıyla işiten ve kemaliyle bilen Allah’a sığınırım) der ve Haşr sûresinin sonundan üç âyet okursa, Allah o kimseye akşama kadar duâ ve istiğfar etmek üzere yetmiş bin melek vazifelendirir. O günde ölürse şehid olarak ölür. Kim geceye girerken okursa, o da aynı dereceye ulaşır.” [Tirmizî, Fedâilü`l-Kur`ân 22, Mevakıt 65; Müsned, 5, 26]

Rivayetlerin çoğunda son üç ayetten bahsedilmekle beraber, surenin son dört ayeti kasdedilerek “Lev enzelnâ’dan aşağısı” diyen rivayetler olduğu gibi, sadece “Haşr sûresinin sonu” şeklinde ayet sayısı bildirilmeyen rivayetler de mevcuttur. [Bkz. Kurtubî, ilgili ayetlerin tefsiri]

Diğer taraftan, “İsm-i A’zam, Haşr sûresinin son altı ayetindedir” rivayeti de vardır. [Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr,  8, 121; Alûsî, Tefsîru Rûhu’l-Meânî, ilgili ayetlerin tefsiri]

Dikkat çeken bir nokta da, rivayetlerde bu ayetlerin sabah ve akşam namazlarını müteakip okunacağına dair bir açıklığın bulunmamasıdır. Sabah ve akşam denmiş, ama sabah ve akşamın neresinde okunacağı söylenmemiştir. Bunun sabah ve akşam namazlarının akabine (bitiminden sonraya) alınması, âlimlerimizce belli bir yer tesbitiyle, herhalde düzenli okunmalarını sağlamak için olmalıdır.

Namazlardan sonra aşır olarak Kur'an-ı Kerim'den her hangi bir sure veya ayet/ayetler de okunabilir. Ancak rivayetlerde bildirilen ayet ve surelerin okunması hem sünnete daha muvafık, hem daha faziletlidir.

***

Diğer taraftan sizin asıl sorunuza gelince…

Görüldüğü üzere Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), sabah ve akşam namazlarından sonra bu âyetleri okuduğumuz zaman, bize, bu mükâfata nâil olacağımızın müjdesini vermektedir.

Başta Buharî olmak üzere hemen bütün hadis kaynaklarında yer alan Ebu Saîdi’l-Hudrî’den (r.a.) rivayet edilen hadis-i şerifte de, Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Allâhu’l-Vâhidu’s-Samed (İhlâs suresi), Kur’an’ın üçte birine denktir.” [Buharî, Sahih, Fedâilu’l-Kur’an, 13, Hadis no: 5015]

Bu hadisin, mânâ bakımından aynı olmakla birlikte bazı kelime farklarıyla çok rivayetleri vardır. Buharî’deki metnin mealini esas aldığımız bu hadiste “İhlâs suresi” denilmeyip “Allâhu’l-Vâhidu’s-Samed” terkibinde belirtilmesi, hadis âlimlerince İhlâs suresi olarak izah edilmiştir.

Kur’an’ın üçte birine denk olması, mânâ bakımından ve surenin bu sıfatları ihtiva etmesi itibariyle olduğu da yine âlimler tarafından açıklanmış... Dolayısiyle üç İhlâs okumanın bir hatime muâdil olduğu ifade edilmiştir. Bilindiği üzere Kur’an-ı Kerim bütünüyle Allah Teala’nın kelamıdır ve İslâm’ın ana kaynağıdır. Ancak bazı sure ve ayetler daha fazla mânâ ve esrâr yüklü olduklarından, sevap ve faziletleri de elbette ki daha ziyadedir. İhlâs-ı şerif de bunlardandır.

Nitekim Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), İhlâs suresini üç defa okuyan kimsenin Kur’an-ı Kerim'i bir kere hatmetmiş gibi sevap elde edeceğini de müjdelemiştir. [Müslim, Sahih, Salâtü’l-Müsafirîn, 261; Tirmizî, Sünen, Fedâilü’l-Kur’an, 11]

İşte bütün bu sebeplerden dolayıdır ki;

Allah dostları, âlim-ârif ve fâzıllar okudukları bu ayetlerin sonunda, evrâd u ezkârlarının nihayetinde hep bu mübarek sureyi üç kere okumayı âdet edinmişlerdir. Bizler de onlara tebaan (uyarak) okumaya devam ediyor, bu vesileyle Rabbimizin (c.c.) rızasını talep ve ümit ediyoruz. Hâlisane niyetimiz bu. Ahirette bu ve benzeri sevaplara-ecirlere-mükâfatlara büyük ihtiyacımız olacacağı da muhakkak. Dünya için bile atalarımız, “Fazla mal göz çıkarmaz” dememişler mi? Ahiret içinse haydi haydi böyledir.

Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye’nin 24’üncü halkasını teşkil eden, İmam-ı Rabbani (k.s.) hazretlerinin de oğlu olan Muhammed Ma’sum (k.s.) buyurmuşlardır ki:

“Mü’minin en büyük zararı, sevaptan mahrum kalmasıdır. Birisi sizi yemeğe davet ettiğinde, oraya sadece karnınızı doyurmak için giderseniz, hiç sevap alamazsınız, mânen kaybedersiniz. Fakat ‘mü’min kardeşimin davetine icabet etmek sünnet’ diye niyet ederseniz, sevap kazanırsınız.”

Velhasıl bütün bunlar, hep niyete bağlıdır. Mü’minin hayatındaki bütün kayıp veya zarar, niyetiyle irtibatlıdır. Bizim de niyetimiz, Rasûlullah’ın (s.a.v.) sünnetine ve O’nun vârislerinin yoluna uymaktır. Maksadımız da matlabımız da Rabbimizdir, O’nun rızasıdır.

Go to top