- Ayrıntılar
- 
																Kategori: Edebiyat									
- 
						 Gösterim: 3661					
 
				
			
	 
		
								
 Şair Nâbî
 
 Onun asıl adı Yusuf, bilinen adıysa Nabi 
 Evliyalar, enbiyalar şehrinde doğdu bit-tabi 
 
 Yusuf Nabi tabi oldu, şeyhi Yakup Halife’ye 
 Kuzulara çoban oldu, başladı muhasebeye 
 
 Nefsi fesada başladı, “Hani Hakk’ı bulacaktım?” 
 “Hani ilimle, zikirle, dolu dolu olacaktım?” 
 
 Uzun sürmez içindeki, ayan olur hocasına 
 Onun gözlerine bakar, varır ilim locasına 
 
 Çobanlık bir denemeydi, ilmi doğuştan almıştı 
 Eğtime ihtiyacı yok, o deryasına dalmıştı 
 
 Urfa’da düştü yollara bir gün vardı İstanbul’a 
 Şu İstanbul kaynar kazan, ere hemencik kabule 
 
 Kabulüne sebep oldu, onun edebi şiiri 
 İltifata ve takdire birden sebep oldu piri 
 
 Şahsi duygulardan uzak arzuları aşıp geçti 
 O, güzeli ve doğruyu, ilim ve hikmetle seçti 
 
 O, vazifesinden artan zamanlarda eser yazdı 
 Güzel düşüncelerini, tek tek gönüllere kazdı 
 
 O, bir gönül insanıdır, o bir hikmet şairidir 
 Hakikatten uzak değil, o yaşayan bir diridir 
 
 Dili sade, düzgün rahat, söyleyişi çekicidir 
 Tüm hikmetli sözlerini gönüllere ekicidir 
 
 Unutulmayan kaç şair vardır şu koca dünyada 
 Nabi’de bunlardan biri, ilhamlar oldu rüyada 
 
 “Sakın terki edepten kuyi mahbubi Huda’dır bu” 
 “Nazargahi İlahi’dir, makamı Mustafa’dır bu” 
 
 Müezzinler sabah okur, Mekke’de bunu ezanla 
 Nabi düşerek bayıldı, sevincinden feyezanla 
 
 Yıl bin altı yüz kırk iki gösterir doğduğu yılı 
 Yıl bin yedi yüz on iki gösterir öldüğü yılı 
 
 Yatar Karaca Ahmet’te, huzurlu hüsnü kabulle 
 Şu tarihler bile yazar, bir veli şair teville 
 
 Varıp bizde hayır ile Nabi’yi çok yâd edelim 
 Kabrine düşürüp yollar, onu ziyaret edelim. 
 … 
 
 Şair Nâbî, 
 
 Enbiyalar ve evliyalar şehri Urfa'da varlıklı ve ilim sahbi bir aileinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Kendisi de ilim öğrenmek için Şeyh Yakup Halife'ye teslim edilidi. Yakup Halife ona kuzularını gütmekle görevlendirdi. Birkaç günlük çobanlık ederekenİ; içinden kendi kendine soruyordu. 'Ben kuzu gütmeye mi, çobanlık etmeye mi geldim? Bir an önce İstanbul'a gidip de ilmi irfan öğreneyim' diye soruyordu. 
 
 Manevi yönüyle bunu gören hocası Yakup Halife bir gün onu yanına çağırır. Hocası: 'Yavrum Yusuf, seni İstanbul'a göndermek istiyorum.' 'Hocam İstanbul kim ben kimim? Bu kadar okumuş, ilerlemiş talebelerin varken...' 'Yavrum, sen ilmi doğuştan almışsın,Yusuf gözlerinle gözlerime bak! ' dedi ve bilmesi gerekenleri de transfer ediverdi. 
 Yusuf Nabi İstanbul'a gitti ve edebi şiirlerinden dolayı dikkat çekiverdi. Padişaha kadar bir çok iltifata tabi oldu. Bir çok görevde bulundu. 
 
 Devlet ricali ile Hacca giderken Mekke yakınlarında gecelediler. Ricalden birinin ayakları Kabe'ye doğru uzanmış olarak görünce dayanamayıp ağzından şu beyitler döküldü. Yatan kişi sözlerin kendine olduğunu anlayınca kendini toparladı. 'Bunu başka duyan oldu mu? Bir başka duyan olursa senin için iyi olmaz' dedi. ve Sabah ezanıyla Mekke'ye vardıklarında tüm müezzinler 
 'Sakın terki edepten kuyi mahbubi Huda’dır bu” 
 “Nazargahi İlahi’dir, makamı Mustafa’dır bu” 
 Şair Nabi'nin bu beyitlerini söylüyorlardı. Hayret ettiler. Namazdan sonra sordular. 'Bu beyitleri nereden duydunuz? Onlar da rüyamızda Peygamberimiz (s.a.v.), 'Ümmetimden şiar nabi gelecek, onu güzel karşılayın diye beyitleri o verdi' deyince Nabi sordu 'Şair Nabi mi? ' dedi ve orada düşüp bayıldı. 
 
 1712'de İstanbul'da vefat etti ve kabri Karaca Ahmet mezarlığındadır. 
 
 Hasan Kocamanoğlu