Halis ECE


Kur’ân-ı Kerim’de pek çok gerçek kıssa ve hâdise tasvir yoluyla anlatılmaktadır. Biz bunlardan “Tûfan” kıssasını nakletmek istiyoruz.

Biliidiği gibi Nûh Peygamber (a.s.), çağırdığı hak dine katılmayı reddeden kimseleri terkederek, Allâh’ın emriyle yaptığı gemisine, kendisine inananlarla birlikte biner. Ne çare ki, dâvetini kabul etmeyenler arasında bir oğlu ve hanımı da vardır. Dilerseniz hâdisenin safahâtını Kur’an’dan dinleyelim:

[b]“Gemi, içinde taşıdıklarıyla birlikte dağ gibi dalgalar arasında yüzüp yol alıyordu.” [/b](S. Hûd, 42)

Bu korkunç anda Nûh aleyhisselâmda babalık şefkati kabarıyor. Çünkü kendisine inanmamış bir evlat, inkârcılar arasında!.. Biliyor ki o, diğerleriyle birlikte oğlunun da boğulması muhakkak... Dalgalar yükselmeye başlayınca, Hz. Nûh’un rûhundaki insanlık ve babalık duygusu gene harekete geçiyor. Ayrı bir yere çekilen oğluna, hasretle ve şefkatle;

“Oğulcağızım! (Sen de) bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma!’ diye seslendi.” (S. Hûd, 42)

Fakat bu âsî evlat, babasının bu hasretli yakarışına aldırmıyor ve kurtuluşu ancak delikanlılığında görüyor. Baba ile oğul arasındaki muhâvere-diyalog şöyle devam ediyor:

“O oğul, ‘Ben az sonra bir dağa sığınırım. O beni sudan korur’ dedi. Hz. Nûh da ona, ‘Bugün Allâh’ın emrinden koruyacak (hiçbir güç ve yardımcı) yoktur; ancak onun merhamet ettiği müstesnâ’ dedi.” (S. Hûd, 43)

Bu karşılıklı konuşma sonunda manzara değişiyor ve yüksek bir dalga her şeyi yutup yok ediyor: “İkisinin arasına dalga girdi ve o da boğulanlardan oldu.” (S. Hûd, 43)
***
Böylece hak ile bâtılı temsil eden iki gruptan, hak ve ona bağlı olanların muzafferiyeti, bâtıl ve ona tutunanların da hezîmeti bu nefes kesen tasvir ile sona eriyor.

Hz. Nûh’un kendisine îman edip gemiye binen oğulları Hâm, Sâm ve Yâfes’tir. Türk milleti, Yâfes’in Türk adındaki oğlunun neslindendir.