hocam ben kızımın elini tutarken baktığım yerdeki birşeyden dolayı şehvetlendim.böyle bir durumda hürmetimüsahere olur mu.hocam bide şafiide nikah şâhitleri evlenecekleri tanıması ya da evlenenlerin nikah şâhitlerini tanıması şart mı.şafii de kadın nikahta ne yapar. kerem kaya

 

*******

Kerem Kaya, sorun muğlak. Ne demek “kızımın elini tutarken baktığım yerdeki birşeyden dolayı şehvetlendim. böyle bir durumda hürmetimüsahere olur mu?” Kızının elini tuttuğunda bir sıcaklık, bir farklılık, daha açıkçası -hâşa, sümme kellâ ve hâşâ,çok  âdice ve alçakça da olsa- şehevî bir uyanma mı hissettin? Bu bir. İkincisi, baktığın yer neresi ve nasıl bir halde?

Şimdi senin yapman gereken, kuruntulu Akif Aydın misali, kendi durumunu kendi içinde / kalbinde netleştirip aşağıdaki “dokunma” ve "bakma”yla alakalı şartlara göre hükmünü ortaya koyup ona göre icabına bakmandır. Böyle uluorta, yalap şalap sorularla, vesveselerinizle bizi oyalamayanız, vakitlerimizi israf ettirmeyiniz lütfen. 

Bak, dokunma yoluyla haramlık şu şartların bir arada bulunmasıyla meydana gelir:

1. Erkek kadının bedeninin herhangi bir yerine dokunduğunda dokunulan yerde elbise olmayıp, ten çıplak bulunacak.

2. Kadının üzerinde elbise bulunuyor, fakat kişi dokunduğunda vücudun sıcaklığını hissediyorsa, yani elbise ince olduğu için sıcaklığına mâni olmuyorsa, o da çıplak hükmündedir.

3. Dokunma kadının saçına ise, yani bu dokunma sarkan saça değil de başın üzerindeki saça olmuşsa bu da yukardaki hükümlere dahildir.

4. Ve dokunmada şehevî hissin bulunması ile hürmet-i musahare meydana gelir. Bu şehevi his, erkekte tenasül organının hareketi, dikleşmesi; kadında ise kalbinin hareketi ve lezzet duymasıdır.

5. Alınan lezzetin dokunmaya yakın (o esnada) olması... Dokunduktan daha sonra lezzet alıyor, şehevî hissi uyanıyorsa; bu, haramlığa sebep olmaz.

6. Dokunulan kadının dokuz yaşından aşağı olmaması... Bütün bu şart ve haller bir arada bulunursa haramlık sabit olur, aksi takdirde birinin olmamasıyla hurmet-i müsahare gerçekleşmez.

***

Bakma yoluyla haramlığın meydana gelmesi için şu şartların bulunması lâzımdır:

1) Erkek, kadının tenasül uzvunun dâhiline / içine bakmış olması gerekir. Dış kısmına bakmasıyla haramlık sabit olmaz. Kadın da erkeğin tenasül uzvuna bakmasıyla haramlık meydana gelir. Fakat, gerek kadının, gerekse erkeğin birbirlerinin bedenlerinin diğer kısımlarına bakmalarıyla haramlık sabit olmaz.

2) Gerek erkekte, gerekse kadında bakarken şehevî bir his bulunması -dokunmada olduğu gibi- şehevî hisse işaret olan hallerin mevcut olması gerekir.

3) Birbirlerinin aynaya veya suya yansımış, aksetmiş olan uzuvlarının görüntüsüne bakmamış olması gerekir. Çünkü, aynadaki veya sudaki görüntüler hakiki olmadıkları için haramlığa (hürmet-i müsahareye) sebep olmaz. Fotoğraf ve filmdeki görüntüler de bu şekildedir. Hürmet-i müsahare oluşturmazlar.

4) Şehevî lezzetin bakıldığı anda duyulmuş olması lazım, baktıktan sonra meydana gelmiş olmamalıdır. Hurmet-i müsahare, kişinin mahremine yukarıdaki şartların bir arada bulunması hâlinde dokunduğu veya baktığı hallerde de meydana gelir. Yâni, Hanefî mezhebine göre, bu durumda insanın hanımı kendisine ebedî olarak haram olur. Aynı şekilde bir insanın kadınlık vasfını hâiz olmuş olan kızına bu şartların mevcut olmasıyla baktığında veya dokunduğunda yine hanımı kendisine ebedî olarak haram olur.

Bu bakma veya dokunmanın kasden, bilerek olmasıyla unutarak, yanlışlıkla, zorlama ve uyurken olması arasında bir fark yoktur. Yine bu hususta ayık ile sarhoş, buluğ çağına ermiş olanla, mürahik yani buluğ çağma gelmiş olan ve akıllı ile deli arasında da bir fark bulunmamaktadır. Ayrıca haramlığı meydana getirecek şartların, yâni şehevî duygu ve belirtinin sâdece bir tarafta bulunması kâfidir. Her iki tarafta bulunmasına lüzum kalmaz. Yalnız bu meseleler Hanefî mezhebine göredir.

Hanbelî mezhebine göre sadece "birleşme" hurmet-i müsahareyi gerektirirken; Şafiî mezhebine göre zina, dokunmak veya bakmakla hiçbir şekilde hurmet-i müsahare gerçekleşmez. Mâlikî'ye göre ise, ancak şehvetle elini, yüzünü öpmesi halinde haramlık sabit olur. [Bkz. el-Cezîrî, el-Mezâhibü'l-Erbaa, 4, 63-68; Bilmen, Ö. N., Hukuk-ı İslâmiye ve Istılâhat-ı Fıkhiyye Kamusu, 2, 92-96; İbn Âbidin, Reddü'l-Muhtar, 2, 278-248]

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu meselede gerektiğinde (mecbur kalınıp zaruret hasıl olduğunda) diğer hak mezhepler taklid edilip, onların farklı görüşlerinden de istifâde edilebilir.

***

- “şafiide nikah şâhitleri evlenecekleri tanıması ya da evlenenlerin nikah şâhitlerini tanıması şart mı.”

Şahitler kızı tanımıyorsa nikâh sahih olmaz. Vekil yapmakta ve nikâhta, şahitlerin kadını tanımaları lazımdır. Yani şahitlerin olduğu gibi, vekil yapılacak kimsenin de, evlenecek kızı veya kadını tanıması gerekir. Yanında iseler, yüzünü görmeleri iyi olur. Başka odadan sesini duyarlarsa, kadın odada yalnız ise, caiz olur. Nikâh kıyılırken, velî veya vekil şahitlerin bildiği kadının yalnız ismini söyler. Şahitlerin tanımadıkları kadının, babasının ve dedesinin adını da söylemesi lazımdır. Tanımak, kimin kızı ve hangi kızı olduğunu bilmek demektir. Şahsını, şeklini bilmek değildir. Evlenenlerin nikâh şahitlerini tanımaları güzel olur, fakat tanımasalar da nikâhın sıhhatine bir zararı olmaz.

***

- “şafii de kadın nikahta ne yapar?”

Kalkıp zil takıp oynayacak hali yok herhalde… Öyle değil mi? Nikâhın kıyılmasını, muamelenin bitmesini bekler herkes gibi haliyle…

Son olarak bizden size  bir soru:

Akif Aydın ve Kerem Kaya aynı şahıslar mı? Merak ettim. Çünkü problemleri ve üslûpları aynı. Malum, “Tarz-ı beyan ayniyle insan” demiş atalarımız bu noktada ölçü olarak… Eğer öyle ise, gerek siz gerekse aynı durum ve tutumdaki diğer üyelerimizin de böylesine basit ve lüzumsuz uygulamalardan uzak durmalarını hem rica hem de tavsiye ediyorum.