Selamün aleyküm hocam, ben 19 yaşında üniversite öğrencisi bir gencim, inanç problemim yok, İslamın her şeyine kuşkusuz inanıyorum elhamdülillah müslümanım. ibadetlerimi tam olmasada yapmaya çaba gösteriyorum. benim sorunum, 1 yıldır yada daha fazla zamandır ihtilam olmuyorum, daha öncede yılda 1 veya 2 kez olurdum, danıştığım bir üroloji uzmanı meninin vücuttan atılması gerektiğini, bekar olduğum için en azından ayda 1 boşalmam gerektiğini söyledi, fakat dinimizde bu işin haram olduğunu biliyorum, gerçek öylemidir, bu durumda ben ne yapmalıyım? İsmim saklı kalsın lütfen..

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Allah Teala sırat-ı müstakiminden, hidayet yolundan ayırmasın.

Âcizane kanaatim; halinizde telaş edecek, problem yapılacak bir durum olmasa gerek. Söz konusu vaziyet, vücudun ihtiyacıyla alakalıdır. Eğer vücuttan atılması gerekiyorsa, vücut onu zaten atar. Ayrıca bir zorlamaya gerek de cevaz da yoktur. Bu aynen dolan havuza ya da bir kaba ilave edilen suyun taşması gibi tabii bir haldir. Bu hususta cevaz, sadece istisnai haller içindir. Açıklaması aşağıda gelecek.

Yüce dinimiz İslâm'ın aslî ve fer’î hemen bütün kaynaklarında, ‘cinsî-âilevî hayat’la ilgili birçok ayrıntılı hüküm yer almaktadır. Bunun için de ‘özel hayat’ın bir parçasını teşkil eden cinsî hayatın, dinin bu emir ve tavsiyeleri istikametinde düzenlenmesi, Müslüman için ayrı bir ehemmiyet taşır.

İslâm; akıl ve iradenin bedenî haz ve arzulara tâbi kılınmamasını; insanın, şehvetin esiri olmamasını ister. Evlenip iffeti koruma, cinsî arzularını meşrû ölçüler dahilinde giderme, sağlıklı ve düzenli bir cinsî hayat, dinin emrettiği ve teşvik ettiği bir husustur. Hatta geniş manada bir bakıma “muâmelat” bir bakıma da “ibadet” mefhumuna dahildir.

İstimna’nın hükmü

Bu mevzuda amelde Ehl-i Sünnet âlimlerinin / mezheplerinin görüşleri şöyledir:

İmam Mâlik ve Ömeru’n-Nesefî (rahımehumallâh); “Onlar ki ırzlarını korurlar. Ancak zevcelerine ve câriyelerine karşı hâriç. Çünkü onlara yaklaştıklarında kınanmazlar (ayıplanıp yerilmezler, ama onların dışında namuslarını herkesten korurlar). Bundan ötesini (isteyip sınırları aşmak) isteyenler var ya, işte onlar, haddi aşanlardır (aşırı gidenlerdir)” âyetine dayanarak, bu fiilin sınırı aşmaya dâhil ve haram olduğunu söylemiştir. [Meâric suresi, 29-31; Bkz. Mü’minûn suresi, 5-6-7; Tefsirü'n-Nesefî, 3, 114]

Adı geçen fiil İmam Şâfiî'nin (rh.) son içtihadına göre de haramdır.

Ahmed b. Hanbel ve İbn Hazm'a (rahımehumallâh) göre “meni, vücudun dışarı atmaya muhtaç olduğu birşeydir; onu eliyle atan, kan aldıran gibidir ve caizdir” demişler… Ancak Hanbelî fukahâsı bunu, “zinâya düşme tehlikesi ve evlenme imkânından mahrum bulunma” şartlarına bağlamışlardır.

Hanefî mezhebinin görüşlerini nakleden İbni Âbidin (rh.), bu hususta bazı âlimlerin görüşlerine yer vermektedir. Mesela bunlardan birisi şöyledir: Kişinin şehveti baskın gelir, kalbini meşgul edecek derecede fazla olur, bekâr bulunur veya evli olup da bir özürden dolayı hanımına yaklaşamazsa, bu durumda şehvetini teskin etmek isteyen kimse için Fakih Ebulleys (rh.), “Böylesine bir vebâl olmayacağını umarım” demektedir. Ama sırf şehvetini celbetmek, kendisini zorla tahrik etmek için yaparsa günahkâr olur. [İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, 2, 100, 3, 156]

Yine Hanefî âlimlerinden Şürünbülâli (rh.) hazretleri, “Bekâr kimse harama gireceğinden korktuğu zaman şehvetini teskin için istimna' caizdir. Bu işinden dolayı ne sevap, ne de günah kazanır. Fakat sırf lezzet almak için yaparsa günahkâr olur[Merakı'l-Felâh, s. 57] görüşündedir.

Harama düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalan bir kimse, haram olan zinayı işlememek için ehven-i şer durumunda olan istimna'yı yaparsa ve buradaki niyeti de haramdan kaçınmak, namusunu korumak olursa, caiz gören âlimlerin içtihatlarına göre mümkündür. Ama istimna'yı alışkanlık haline getirmek iyi bir insana yakışmayan çirkin bir iş olur. Zaten fazla ‘sû-i isti’mâlât’ kişide zekâ ve hâfıza kaybına sebep olmaktadır.

Alışkanlık yaptığı ve sıhhati bozduğu takdirde ise, yasak / haram fiiller arasına gireceğinde kimsenin şüphesi yoktur.

Günümüzde pek çoğumuz, müstehcen yayınların çevremizi kuşattığı, açık saçıklığın, ahlâksızlığın salgın halini aldığı ortamlarda yaşıyoruz. Sokaklar-caddeler, çarşı-pazar, alışveriş merkezleri ayrı bir âlem… Dolayısiyle bu hastalık az ya da çok hemen herkesi tesiri altına alıyor... Bilhassa gençliğin mukaddes duygu ve düşüncelerini sürekli kemiriyor… İçten içe cevherini, değerlerini, manevî duygularını tahrip ediyor. Nefsanî arzuları tahrik eden unsurların çoğalması, insanlarda bazı kötü alışkanlıkların da artmasına yol açıyor... Nikâhı düşebilen nâmahreme bakmak, insanda harama karşı olan hassasiyeti zayıflatıyor… Kendisine çeki düzen veremeyen dağınık ruhlu kimseler, harama bakmayı normal ve mubah görmeye başlıyor... Neticede gerek fert ve gerekse toplum olarak maddî ve manevî bünyemizde bazı önemli aksaklıklar başgösteriyor…

Tedbir ve çare

Evlenme çağına gelip de nikâh yapamayanlara Rabbimiz (c.c.), iffetli olmalarını tavsiye ederek buyuruyor ki:

Evlenme imkânını bulamayanlar; Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar.” [Nur suresi, 24/33]

Nefis ve şeytanın, heva ve heveslerinin /cinsî arzu ve isteklerinin tazyiki altında bulunan gençlere Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) gösterdiği yol ne kadar güzel ve ne kadar mânidârdır. Bu yolla genç, Rabbine kulluğunu yapmış, hem de kendisine hâkim olmuş olur.

İbn Mesud (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

Ey gençler topluluğu, sizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Çünkü evlilik gözü harama bakmaktan son derece önleyici, iffeti de en iyi koruyucudur. Evlenme masrafına gücü yetmeyen kimse de oruç tutsun. Çünkü oruç kuvvetli bir şehvet kırıcıdır.” [Buharî, Sahih, c. 6, s. 117; İbn Mâce, Sünen, Nikâh, 1]

Hadis-i şerifte ‘kuvvetli bir şehvet kırıcıdır’ diye terceme ettiğimiz kelime ‘vicâun’dür. Vicâ’nın asıl manası, Türkçemizdeki karşılığıyla ‘iğdiş etmek’ demektir. İğdişi bilirsiniz; hayvanın hayasını döğmek, burmak, cimâ’dan mahrum bırakmaktır. Demek ki oruç öylesine kuvvetli bir şehvet kırıcı ki; insanın nefsanî arzularını âdeta ‘vicâ’ gibi önlüyor, engelliyor.