Muhterem Hocam; Allahın rahmeti,bereketi,nusreti üzerinize olsun. Rabbim sağlık, sıhhat ve afiyet içerisinde daha nice mübarek 3 aylara kavuşup istifade eden kullarından eylesin. Muhterem hocam kısaca sorum icralık malları (menkul ve gayri menkulleri) almakta dini yönden sakınca varmı. Teşekkür ederim. Cemil
*******
Ve aleyküm selam. Bilmukabele hayır-dualar…
Sorunuzun kısa cevabı için şunları söyleyebiliriz: Hacizli malları satın almanın insanı üzen bir yönü vardır elbette… Ama öbür taraftan alacaklı da bir insandır, onun da hakkının korunması gerekmektedir. Hukuka riayet ve kanunlarla oynanmaması, gizli bir hileye baş vurulmaması durumunda, hacizli malların satın alınmasında şer’î bakımdan bir mahzur / sakınca yoktur. Ancak meseleye takva zaviyesinden bakıp, benim gönlüm bu hususta rahat değil diyen de, elbette ki bu nevi satın almalardan kaçınıp uzak durabilir. Buna da kimsenin bir diyeceği olamaz.
***
Şimdi de gelelim meselenin izahına…
Fukahanın / İslâm fıkıh âlimlerinin ekseriyeti, borçluların mallarına haciz konup satılmasını caiz görürler. Bu şekilde satılan malı almak da helâldir. Bu hükme varırken en önemli hukukî müstenidat / dayanak, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) Muâz b. Cebel’in (r.a.) iflâsına karar vererek, mallarına haciz koyup sattırması ve satıştan elde edilen parayı alacaklılara dağıtmasıdır. [Müslim, Sahih, Müsâkât, 18; ayrıca bkz. eş-Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, 5, 275-276] Hz. Ömer (r.a.) de Üseyfi’ el-Cühenî adında bir şahsın mallarına haciz koyup sattırmış ve elde edilen paraları alacaklılara dağıttırmıştır. [es-Serahsî, el-Mebsût, 24, 164]
Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Ödeme gücü bulunan bir kimsenin borcunu ifa etmeyip geciktirmesi, onun cezalandırılmasını ve kınanmasını helâl kılar.” [Buharî, Sahîh, İstikrâz, 14]
İbrahim en-Nehaî, İbn Sîrin, Zeyd b. Ali, İmam-ı Azam Ebu Hanîfe, İmam Züfer (rahımehumullah) gibi âlimlere göre ise, borçlu hacredilemez ve malı haciz konularak satılamaz. Çünkü haciz, borçlunun mallarının onun rızası olmadan satılması demektir. Mal sahibinin rızası bulunmayan akid ise sahih değildir. Bu âlimlere göre uygulanacak ceza, borçluyu borcunu ödeyinceye kadar hapsetmektir. İmam-ı Azam Ebu Hanife (rh.), haciz yoluyla satışın caiz olmadığı yolundaki hükmüne varırken bilhassa “Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin…” [Nisa suresi, 29] ayetiyle “Müslüman kişinin malı ancak gönlünün rızası ile helal olur.” [Dârekutnî, Sünen, 3, 26] hadis-i şerifini gösterir.
Ancak İmam-ı Azam Ebû Hanîfe (rh.) hazretleri, borçlunun malına haciz konulup cebrî icra yoluyla satılmasını kaide olarak caiz görmemekle birlikte, bazı durumlarda borçlunun malının cebren alınarak alacaklıya verilebileceğini kabul etmiştir. Şöyle ki:
Alacağın cinsiyle borçlunun malının cinsi aynı ise, meselâ alacak altın ise borçlunun da altını varsa borçlunun borcu cebren ödetilir. Hatta İmam-ı azam hazretleri, para (nakit) alacaklıları için istihsânen ikinci bir çözüm şeklini de kabul etmiştir. Buna göre meselâ borçlunun borcu altın ve malı da gümüşse hâkim borçlunun gümüşünü satarak altın alır ve bu altını alacaklıya verir. [Prof. Dr. Fahrettin Atar, Haciz, D.İ.A., 14, 518-519]
N e t i c e
Haczedilen malların şer’an satışının caiz olması, onların satın alınmasının da dinen caiz olmasını icap ettirir.