selamun aleyküm
yazdıklarınız elimden geldiğince okuyorum hocam
peki efendimizin bir hadisinde islam ümmetinin 72 fırkaya ayrılacağı sadece 1 inin kurtulacağı söylenmekte acaba kalan 71 i şefaatle kurtulurmu ?
eger öyle değilsegüzel ümmetin büyük kısmı cehennemlik mi olacak yoksa cehennemi hakedip de şefaatle kurtulacakmı?
2 si efendimizin ümmetinin çokluğuyla iftihar edeceği söylenir böyle olursa efendimizin ümmeti azalmış mı oluyor
saygılar ALLAH U TEALA hepimize resulunun şefaatini ihsan eyler inşallah

******* 

Ve aleyküm selam ilyas kardeş;

Bahis mevzuu hadislerde bu ümmetin 72 değil, 73 fırkaya ayrılacağı ifade edilmektedir.

Aşağıda mealini ve açıklamasını arz etmeye çalışacağım hadis-i şerifte anlatılan fırkalardan biri hariç, 72’sinin mutlaka cehehenneme uğrayacağıdır. İmam-ı Rabbani (k.s.) hazretlerinin izahına göre, bu cehennemlik gruplardan zerre miktarı da olsa iman götürebilenler, cezaları nisbetinde orada kaldıktan sonra cennete gireceklerdir. Bildiğiniz gibi iman sahipleri cehennemde ebedi olarak kalmayacaklar… Kurtuluşa eren o tek fırka mensupları ise, cehenneme uğramadan cennete girecek olanlardır. Buradan anlaşılıyor ki; şefaat da yine fırka-i naciye için söz konusudur, diğerlerine değil. Yani cehennemi/cezayı hak ettiği halde şefaatla kurtulacak olan grup, o tek gruptur.

Bu hesaba göre Resûlüllah Efendimiz’in (s.a.v.) ümmeti azalmış da olmuyor. Neden? Çünkü Yahudiler 71 fırkaya ayrılmış, onların da biri cennetlik diğerleri cehennemlik; Hıristiyanlar 72 fırkaya ayrılmış, gene aynen biri cennetlik 71’i cehennemlik. Dolayısiyle orantı değişmiyor… Tabii bunun daha farklı izahlarını da bulmak mümkün, hadis-i şeriflerde…

Gelelim sadedinde olduğumuz hadisle ilgili açıklamaya…

Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.), zaman zaman ümmetinin düşeceği ihtilaflara dikkat çekmişlerdir. Bu hususta rivâyet edilen birçok hadîs-i şerif vardır. Bunların en genişi, Tirmizî ve İbn Mâce’de rivâyet edilen hadîslerdir.

İbn Mâce’de geçen hadîs-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyururlar:

“Yahûdiler, yetmiş bir fırkaya ayrıldı. Bunlardan biri cennette, yetmişi ateştedir. Hıristiyanlar yetmiş iki fırkaya ayrıldı. Onlardan da yetmiş bir fırka ateşte, bir fırka cennettedir. Muhammed’in (s.a.v.) nefsi kudret elinde olan Allâh’a yemin ederim ki, benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırka cennette, yetmiş iki fırka ise ateştedir.”
Sahâbîler, “Yâ Resûlüllah! Cennette olan fırka kimlerdir?” diye sordular. Resûlüllah (s.a.v.), “Cemaat” diye cevap verdi.(1)

İmam Tirmizî’nin (rh.) rivâyetinde ise şöyle buyurulmaktadır:

“İsrailoğulları yetmiş iki fırkaya ayrılmıştır. Ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir tanesi hariç, bunların tamamı ateştedir.”
Sahâbîler, “Yâ Resûlüllah! O kurtuluşa eren fırka kimlerdir?” diye sorunca, Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır.”(2)

Böylece Peygamber-i zîşân Efendimiz (s.a.v.) , ümmetinin başına gelecek hâdiseleri, mu‘cizevî bir şekilde haber vermektedir.

Bir kısım âlimler, ümmetin yetmiş üç fırkaya ayrılışının Hicrî üçüncü ve dördüncü asırda ortaya çıkmış olduğunu ifade etmişlerdir.

Hadis âlimleri, hadîs-i şerifte geçen ve cennetlik olarak vasıflandırılan fırkadan maksadın, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat olduğunu kaydetmektedir. Çünkü ifrat ve tefrit ortasında, i‘tidâl üzere Resûlüllâh’ın (s.a.v.) ve ashâb-ı kiramın yolunu tâkip etmeyi kendilerine şaşmaz ölçü edinenler, bu fırka mensuplarıdır.

Cehennemlik olan fırkalar ise, i‘tikadî meselelerin birçoğunda, Kitap ve sünnet’in özüne aykırı inançlarda bulunan mezheplerdir.

Kelâm ilmiyle alâkalı eserlerin en eskilerinden olan Sevâd-ı Â’zam’da, Hicrî dördüncü asrın başında yaşadığı tahmin edilen müellif Hâkim es-Semerkandî (rh.), yetmiş üç fırka meselesini ve Ehl-i Sünnet’in neden fırka-i nâciye olduğunu açıklamaktadır. Ona göre, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’in işaret buyurduğu yetmiş üç fırka şunlardır:

Ehl-i Sünnet bir,
Hâricîler on beş,
Mu‘tezile altı,
Mürcie on iki,
Şîîler otuz iki,
Cehmiye, Neccâriye, Darrâriye, Kilâbiye birer, Müşebbihe üç fırka
olmak üzere toplam yetmiş üç fırka eder.


Fahr-i Kâinat (s.a.v.) Efendimiz’in işaret ettiği fırkalar bunlardır. Bunların da sadece bir tanesi ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet fırkasıdır. Diğerleri bid‘atlerle ma‘lûl olan mezheplerdir.(3)

“Yetmiş üç fırkadan her biri, şerîate tâbi olduklarını iddiâ edip kendilerini necat bulan zümreden sayarlar. ‘... Her fırka, kendinde bulunan ile sevinip böbürlendi.’(4) âyet-i kerîmesi onların bu hâlini tasdik eder. Halbuki Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’in beyan buyurduğu fırka-i nâciyeyi, diğerlerinden ayıran delil, ‘Benim ve ashâbımın yolunda olanlar’ açıklamasıdır.

“Şerîat sahibi Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’in burada, sadece kendilerini anlatması kâfî iken ashâbını da zikretmesi, ‘Benim yolum, ashâbımın gittiği yoldur. Kurtuluş yolu onların yoluna tâbi olmaya bağlıdır!’ mânâsınadır.

‘İşte Resûlüllah Efendimiz bunu ilan etmektedir. Zira, ashâb-ı kiramın yoluna tâbi olmadan, Resûlüllah’a (s.a.v.) tâbi olmak iddiâsı, boş bir dâvâdır. Hatta böyle bir ittibâ, hakikatte aynıyla Resûlüllah’a (s.a.v.) isyan sayılır.

“Hâl böyle olunca, bu yolun yolcularına, necat bulmak nasıl mümkün olur?

“Şu âyet-i kerîme bunların hâlini tam bir şekilde anlatır:

“Onlar, hakikaten kendilerinin bir şey üzerinde (doğru yolda, necatta) olduklarını sanırlar. Gözünüzü açın ki, onlar, cidden yalancıların ta kendileridir.’(5)

“Hiç şüphe yoktur ki, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’in ashâbının yolunda dâim olanlar, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat fırkasıdır. Allah Teâlâ onların gayret ve çalışmalarını makbul eylesin. İşte fırka-i nâciye bunlardır.”(6)


DİPNOTLAR
(1) İbn Mâce, Sünen, Fiten 17.
(2) Tirmizî, Sünen, İman 18.
(3) Sevâd-ı A‘zam, s. 52.
(4) K.K., Mü’minûn sûresi, 53.
(5) K.K., Mücâdele sûresi, 18.
(6) el-Mektûbât, İmâm-ı Rabbânî, 1, 80.