Selamün aleyküm, hocam Allahu tealanın ilk yarattığı şey nedir? arkadaşlar arasında bir tartışma geçti herkes farklı şeyler söyledi, konunun doğrusunu açıklayabilir misiniz? İlham İlbey Adalı – Bakü

*******

Ve aleyküm selam.

Değerli kardeşim;

Bu âlem yaratılmazdan önce -tabir caizse- her şey yokluk karanlığında idi. Cenab-ı Hak lûtuf ve ihsanıyla bu karanlığa son verdi ve bütün varlıklara çekirdek olacak ilk mahlûkunu yarattı. Bu varlık Nûr-i Muhammedî yani Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek-mutahhar-mücellâ nûr-i şerifleri idi. Nitekim hadsi-i şeriflerinde buyurmuşlardır ki:

“Allahu Teâla’nın ilk yarattığı şey benim nûrumdur.” [Bkz. Tirmizi, Sünen, Tefsîru's-sureti, 68; Hâkim, el-Müstedrek, 2, 492]

Dilerseniz hâdis-i şerifi üzerinde biraz duralım. Çünkü bu mevzuda bir takım yanlış yorumlar-düşünceler yahut yersiz iddia ve itirazlar eksik olmuyor.

Bilindiği gibi canlıların bütün karakterleri genetik şifrelerinde yazılı... Bu yazı, kader kalemiyle işlenmiş bir ilâhî program. Bir tohumdaki şifrede ne ağacın şeklini, ne gövdesinin sertliğini, ne yaprağının yeşilliğini, ne de meyvesinin rengini ve tadını bulabilirsiniz. DNA’da da bütün bu özellikler baz (kök, temel, esas) sıralaması şeklinde yazılı… O program ne serttir, ne yumuşak; ne yeşildir, ne kırmızı... Bunların hepsi o şifrede bir plan, bir program olarak mevcut… Fakat ağacın bütün bu özelliklerini o şifrede aynen bulmaya çalışmak da boş bir çaba… Bu noktayı dikkate almadan, bütün mahlûkatın-mükevvenatın Nur-i Muhammedî’den / Efendimizin nûrundan yaratılışını düşünen insan, yıldızlarla, ormanlarla, denizlerle bu nûr arasında bir benzerlik kurmaya kalkışırsa yanılır,  aldanır.

Bizim yaptığımız planlar da bir yönüyle buna benzer.

Bir evin / bir dairenin bütün bölmeleri plandadır, ama plandaki mutfakta yemek pişiremezsiniz.

Öyle değil mi?

***

Bu mevzuda gelen ve meseleyi biraz daha teferruatıyla anlatan başka hadis-i şerif ve hadis-i kudsiler de vardır. Bunlardan ikisi şöyledir:

Hz. Câbir (r.a.) anlatıyor:

“Yâ Rasûlallah! Anam-babam sana feda olsun, Allah’ın, her şeyden önce ilk yarattığı şeyi bana söyler misiniz?” diye sordum. Şöyle buyurdu:

“Ey Cabir! Her şeyden önce Allahu Teâla’nın ilk yarattığı şey senin peygamberinin nûrudur. O nûr, Allah’ın (c.c.) kudretiyle O’nun dilediği yerlerde dolaşıp duruyordu. O vakit daha hiçbir şey yoktu. Ne Levh, ne Kalem, ne Cennet, ne Ateş/Cehennem vardı. Ne melek, ne gök, ne yer, ne güneş, ne ay, ne cin ve ne de insan vardı."

"Allah mahlûkatı yaratmak istediği vakit, bu nûru dört parçaya ayırdı.

Dördüncü parçayı ayrıca dört parçaya böldü:

Dördüncü kısmı tekrar dört parçaya böldü:

Sonra dördüncü parçayı yine dörde böldü:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, bir hadis-i kudsîde "Allah Teâla; seni kendi nûrumdan, diğer şeyleri de senin nûrundan yarattım, buyurdu." [İmam Ahmed, Müsned, İman,  4, 127; Hâkim, Müstedrek, 2, 600/4175; İbni Hibbân, e-l-İhsân 14, 312/6404; Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1, 265/827] diye haber vermişlerdir.

Kâinatta en büyük hâdise, hiç şüphe yok ki, Kâinatın Efendisi Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) dünyayı teşrifleri hâdisesidir.

Çünkü hilkat ağacının çekirdeği odur. Kâdir-i Zû’l-Celâl ve’l-Kemâl olan Mevlâmız, onun gelişini takdir etmemiş olsaydı, kâinat da, insan da olmayacaktı.