Selamün aleyküm hocam. belki gereksiz bir soru ama sık sık gündeme geldiği için soruyorum. içtihat kapısı açık mı kapalı mı? cevaplarsanız umarım pek çokları için yararlı olacaktır. selam ve dua ile.. a. engin akyol – isveç

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Sorunuzla alakalı olarak -lütfen- öncelikle sitemizdeki şu linkin tamamına, http://www.halisece.com/genel-fikhi-konular/557-hanimlarin-ozel-hallerinde-kur-an-okuyup-okutma-meselesi-mezheplerine-uymalarinin-onemi-ve-telfik-mevzuu.html özellikle de "Devrimizde ictihad kapısı kapalı mıdır, açık mıdır?" ara başlığına bkz.

Sonra da meseleyi Ömer Fâruk Korkmaz bey’in bu mevzuda binbir emekle kaleme almış olduğu uzunca bir makalesinden özetlemek isterim.

“…Asrımıza yakın zamanlarda yaşamış mühim simalardan Muhammed Enver Şah el-Keşmîrî, fıkıh haricinde nakli ve akli ilimlerde hiçbir imamı taklit etmediğini söyledikten sonra Fıkıh ilminde Ebu Hanife’yi (rh.) taklit ettiğini söyler. “Fıkıh haricinde her bir ilimde kendime hâs görüşüm vardır” diyen el-Keşmîrî, fıkıh ilminde müçtehitlerin idrak kabiliyetlerine hayret ettiğini ve ufuklarının derinliğinden dolayı hayrete düştüğünü belirtir. Bu ifadeleri ondan nakleden Yûsuf el-Bennuri, şu ifadelerden ibret alınması gerektiğini, “halbuki el-Keşmiri’yi şayet fıkıh mesailini tahlil ederken, imamların ihtilaflarının menşeini tetkik ederken ve bir kısım kavilleri diğerleri üzerine tercih ederken görseydiniz, akan bir sel yahut dalgalanan bir deniz görürdünüz” demektedir. [Abdülfettah Ebu Gudde, Teracimu Sitte min Fukahai’l-Âlemi’l-İslâmî, s.40]

“Son Şeyhulislam Mustafa Sabri Efendi “Mevkifu’l-Akl”ında bu konuya dair şunları söylemektedir: ‘el-Menâr isimli mecmuânın sahibi Reşid Rıza, üstadı (Abduh) gibi âlimlerin donukluğundan çok şikâyetçi olur ve içtihad kapısının açılmasını çok isterdi. Halbuki bu kapıyı kapatanlar içeriye ehil olan kimseler girmesinler diye kapatmışlardı. Sanki bu kapının açılmasını isteyenler şöyle demektedirler: ‘Kendisini içtihada ehil görenler içtihad etsinler. İçtihad eden bu kimse isabetli davranamazsa bile hata eden bir müçtehit olmuş olur ki, ona da bir ecir vardır. Üstelik isabet edene iki, hata edene bir ecir verilme meselesi içtihad mertebesini hâiz kimselere mahsustur. Haddini bilmeyen ve müçtehid olduğundaki içtihadı kendisini müçtehit yapan kimseye ise sapan ve saptıran kimsenin günahı vardır. Şunu bilmiş oldun ki; Reşit Rıza ve onun dışındaki kimselerin içtihat kapısını genişletmek hususundaki ğalatı beşere teşri‘ hakkını verme haddine gidiyor. Bu da akıl ve nakil cihetinden bâtıldır.[Mustafa Sabri Efendi, Mevkifu’l-Akl, IV/350]

“İçtihat hakkında yazılıp söylenenler, bu kapının kapanmadığını ve halen içtihat edilebileceğini savunanlar zâviyesinden olsun veya kapandığını savunan kimseler zâviyesinden olsun farklılık arz etmemektedir. Bunun için benzer nakilleri serdederek konuyu maksadından dışarıya çıkarmak da istemiyoruz. Bu meseleyi bitirirken, zamanımız açısından konu hakkında en sâhici gördüğüm bir yaklaşımı aktarmak istiyorum. Bu yaklaşım memleketimizin Ehl-i Sünnet olarak yetiştirdiği son devir kıymetli âlimlerimizden Ahmed Davudoğlu hocaya aittir. O bu konuyla ilgili şunları söylüyor:

Bazı yaygaracıları peşinen susturmak maksadıyla şunu da belirtmek isterim;

İçtihat kapısı nazariyâtta kapanmamıştır. Fakat kullanmamak kararı almak zorunda kalınmıştır. Bunda icma’ hâsıl olmuştur. Bu devirde iki büyük sebepten dolayı bu kapıyı açmanın tehlikeli olacağını Ehl-i Sünnet uleması beyan etmişlerdir:

I. İslam âlemi büyük buhranlara ve saldırılara maruzdur. Şimdi içtihat zamanı değil, mevcûdu kurtarıp muhafaza etme zamanıdır.

II. Şu zamanda mutlak müçtehit kalmamıştır. [Suudi Arabistan’da Vehhabi Ulemasından ve müçtehit olduğu iddia edilen bir zat, dînî bir mecmuada dünyanın küre şeklinde olmadığını ve dönmediğini iddia etmiştir.” [Merhum Davudoğlu hoca’nın dipnotu] 

Ayrıca bu devirde fıkhın muamelat, ukûbat, münakehat, mufarakat, feraiz, evkâf, hudûd ta‘zir ve ahkâm-ı sultaniyye gibi hükümleri yürürlükte değildir. Halbuki içtihat en çok bu sahalarda yapılıyordu. Bu devir Müslümanlarına içtihat değil, taklit ve muhafaza lazımdır. Ârif olanlara fazla izahat istemez. Her şeyin zamanı vardır. [Ahmed Davudoğlu, Dini Tamir davasında Din Tahripçileri, s. 377-378] 

Evet, son söz olarak söyleyeceklerimiz merhum Davudoğlu hocanın söylediklerinden hiç de farklı olmayacaktır..." [Buna benzer bir söz için bkz. Ebu Gudde, Terâcimu Sitte min Fukahai’l-Âlemi’l-İslâmî, s. 134]

Söz konusu makalenin tamamı için lütfen bkz. https://www.darusselam.com/fikir/ictihad-kapisi-acik-mi-kapali-mi.html