S.a. Halis hocam;

Bir süalim olacaktı:

"Celaleddin-i Rumi hazretlerine MEVLÂNÂ kelimesini kullanmak caiz mi?" şeklinde bir süal var. Bilgilerinizden istifade etmek isterim.

Soru: Ahmed Âsâf bey tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap

Selam ile fi emaniAllah

*******

Ve aleyküm selam.

Değerli kardeşim;

Sorunuzun kısa cevabı; caizdir, bu bir mecazdır, başka kelime ve tabirlerle de örnekleri mevcuttur. Mesela Mevlâna (k.s.) için sizin de kullandığınız “Hazret” kelimesi gibi… Bkz.

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2515-hazret.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1166-hazret-ifadesi.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/692-hazret-ne-demek.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/3087-dini-yazilardaki-bazi-kisaltmalar.html

Malum olduğu üzere bazı lafızlar/kelimeler bir değil birkaç manaya gelir. Cümledeki yerlerine göre anlamları değişir. Mesela “kul” kelimesi; köle/bende, insan, mahlûk, emir altında bulunan, tâbi, mensup gibi manalara gelir.

Sultana bağlı askerlere “Kapı kulu” denirdi. “Bende” kelimesi de kul demektir. Bendeniz, kulunuz demektir. Bu tabir bugün bile tevâzu ifadesi olarak kullanıla gelmektedir. Padişahlar, tebeasından olan sâdık yardımcıları için “Kulum” tabirini kullanırlardı. Burada kulum, “sağ kolum” demektir.

***

Ve yine bunun gibi “el-Mü'min” ismi mesela Haşr sûresinde Allahu Teâla için kullanılmıştır ve Esmâü'l-Hüsnâ'dandır. Bu ve benzeri kelimeler-isimler Allah (c.c.) için kullanıldığında farklı, insanlar için kullanıldığında farklı manalar taşır. “el-Mü'min”, emniyet ve güven veren, inanan kullarını korku ve endişelerden emin kılan demektir. Ve Allah (c.c.), yüceler yücesi yaradan, kâinatın tek sahibi, mâlikü’l-mülktür. Maamafih bu güzel ismini, kendisine iman eden kullarına da vermiş; halifesi kıldığı kulunu, bununla şereflendirmiştir. Bu isim kula nisbet edildiğinde manası;Allah'tan gelen her şeye inanan, onları mutlak manada tasdik eden / doğrulayan kimse demektir.

***

“Mevlânâ” kelimesinin masdarı/kökü "mevlâ" lafzıdır. Mevlâ dost, “Mevlânâ” ise "bizim dostumuz" anlamındadır.

Mevlâ” lafzı çeşitli manalara gelir. Meşhur olan üç manası: İlah, köle ve efendi demektir. Mesela “Mevlâmızın rahmeti boldur” cümlesinde Mevlâ, ilah manasındadır. Âmene’r-rasûlü ayetindeki “Ente Mevlânâ” cümlesi, Sen bizim Mevlâmız'sın [Baqara suresi, 286] demektir. Yani ilahımız, sâhibimiz, mâlikimiz, yardımcımız ve işlerimizin tedvircisisin (çekip çevireni, yönetenisin)” mânâsınadır. Aynı kelime, aynı kavram İlm-i Vazı’ esasları çerçevesinde farklı yerlerde farklı mânâlarda kulanılır. Binaenaleyh Cenab-ı Hakk’a nisbetle ayrı, insana nisbet edildiğinde ayrı mânâya gelir. Mesela “Salâhuddîn ibn Mevlânâ Sirâcüddîn, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî (k.esrarahum) hazeratı, kıymetli zatlardır” cümlesindeki mevlâ kelimesi, efendi manasınadır; Mevlânâ da, efendimiz demektir.

Hz. Bilâl, Hz. Ebu Bekir’in (r.anhuma) mevlâsı idi” cümlesinde mevlâ, azâd edilmiş köle manasındadır.

Bunun gibi birçok kelime kullanıldığı yere / cümleye göre mana alır. O bakımdan mâneviyat erbabı, Allah dostları/veliler/evliyaullah veya diğer büyük zatlar hakkında şânlarına yakışmayan bir şey duyunca, işin aslını öğrenmeden onlara sû-i zanda bulunmamalıdır.

***

Keza “Seyyid (efendi)” tabiri, kâinatın sahibi, yaratanı, koruyanı manasında olduğunda, Allahu Teâla’ya ait bir hitâptır. Nitekim Mutarrif bin Abdullah babasından (r.anhuma) şöyle naklediyor:

Âmir oğullarından bir kaç kişi ile Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına geldik. Bunlar;

- “Sen bizim babamızsın, Sen bizim seyyidimiz (efendimiz)sin, sen bizim en faziletlimizsin, sen bizim en büyüğümüzsün, sen parlak kâsesin, sen şöylesin, sen böylesin demeye başladılar. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;

“Ne söyleyecekseniz söyleyin, şeytan sizi şaşırtıp durmasın. Seyyid, Allah’tır!”buyurdular.Biz:

Fazilette en ileride olanımız, mertlikte en başta gelenimizsin!dedik.Bize:

- “Söylediğinizin hepsi bu veya buna yakın bir söz olsun. Şeytan sizi(mubalağalı medihlerde-övgülerde) koşturmasın!“buyurdular.” [Bkz. Buhari, Edebü’l-Müfred, Bâb, 107, Hadis no: 211;Ebu Davud, Sünen, Edeb 10, Hadis no: 4806; Nesaî, Sünen, Amelü’l-Yevm, 245]

Hâsılı “Seyyid” kelimesi, büyüklük, ululuk, efendi, sahib manasına gelmektedir. Bu bakımdan hadis, “seyyid” yani “efendi” kelimesini gerçek anlamda insanlara izafe etmeyi yasaklamaktadır. Zira insanların alnından tutup, onları hakiki manada idare eden Allahu Teâla’dır. Bu manada Seyyid elbetteki Cenab-ı Hak’tır.

Ancak âlimler, bunun insanlara, daha hususi manada kişilere izafe edilerek mecâzen kullanılmasını caiz görürler. Nitekim Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Ben âdemoğlunun seyyidi (efendisi)yim. Bunu söylemem övünmek değildir.” Yani ‘Ben bunu övünmek için değil, tahdîs-i nimet / Allah’ın bana verdiği nimeti anlatmak ve açıklamak için söylüyorum’demek istemiştir.

Buhârî’de gelen bir rivayette Hz. Ömer (r.a.),Ebu Bekir bizim seyyidimiz (efendimiz)dir.”demiş ve Bilâl’i kastederek de,Seyyidimizi (efendimizi) azâd etti.” ifadesini kullanmıştır. [Buharî, Sahih, Fezâilü’l-Ashâb’ın-Nebî, 23] 

İslâm hukukuna göre, aralarında yardımlaşma ve dostluk câri olacağı için, kölesini azâd eden efendiye de azâd edilen köleye de mevlâ denilir. Aralarını ayırmak için azâd edene "Mevlâ-yı a’lâ" azad edilene de "Mevlâ-yı esfel" tabir edilir. Mevlâ-yı esfel, mevâlî kalıbında cemi’ / çoğul yapılır ve daha ziyade bu şekilde kullanılırdı.

Bütün bunlar, aynı kelimenin yerine göre farklı manalarda istimâl edilebildiğini, hem efendi, hem köle manasına gelebildiğini göstermektedir.

***

Dilerseniz yazıyı, anlatmaya çalıştıklarımızı te’yid eden iki hadis-i şerif mealiyle noktalayalım:

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

“Kıyamet günü insanların seyyidi (efendisi) benim.” [Buharî, Sahih, Enbiya, 3, Tefsiru sureti 17/5; Muslim, Sahih, İman, 237, 238]

“Ben Âdem’in çocuklarının seyyidi (efendisi)yim.” [Ebu Davud, Sünen, Sünnet, 12]