Yabancı kadın ve erkeğin birbirine dokunması haramdır

Esselamu aleyküm ve rahmetullah,

Efendim, malumunuz kadının yabancı bir erkeğe ve erkeğin de yabancı bir kadına -zaruret hasıl olmadan- dokunması haram. Ancak bazı kimseler buradaki haram olan fiilin sadece el ile dokunmak olarak açıklamaktalar. Bunun bir aslı var mıdır, sadece el değil vücudun herhangi bir yerinin teması da haram değil midir?

Hayırlı günler diliyorum. Allaü Teâla işlerini muvaffak eylesin.

Soru: Doruk Baş tarafından yazıldı. Kategori: Soru – Cevap

*******

Ve aleykümü’s-Selâmu ve rahmetullahi ve berakâtuh…

Değerli kardeşim;

Sizin de belirttiğiniz üzre dinimizde, zaruretsiz olarak nâmahrem olan kadın ve erkeğin birbirine dokunması haramdır. Bu dokunma ve haramlık, o söz konusu bazı kimselerin saçmaladıkları gibi, “sadece el ile dokunmak” olmayıp, topyekün bedene şamildir. Vücudun her yeri bu yasağa / haram dahildir.

Bir erkek ve kadının nikâhsız olarak -her ne suretle olursa olsun- biribirlerine değmesi / dokunması ve yalnız kalmaları caiz değildir.

Mahrem olmayan kadına bakmak haram olduğuna göre, onlarla musafaha / tokalaşma ya da bişekilde dokunma da mutlaka haramdır. Rasûl-i Ekrem ve Nebiyy-i Muhterem (s.a.v.) Efendimize biat eden kadınlar dediler ki: 

"Yâ Rasûlallah, biat ederken elimizi tutmadınız." 

Peygamberimiz (s.a.v.), "Kadınların elini tutup musafaha etmem (tokalaşmam)" buyurdu. [Bkz. Hadis-i şerif Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde, Nesâîve İbn Mâce’nin Sünenlerinde mesturdur.]

Hazret-i Aişe (r.anha) validemiz biat ile ilgili olarak şöyle demiştir: "Allah'a yemin ederim ki, Rasûlüllah'ın eli bir kadının eline dokunmadı. Sadece sözle onlardan biat aldı." [Bkz. Buharî, Sahih, Ahkâm, 49; Neseî, Sünen, Bîy’a, 18; İbni Mâce, Sünen, Cihad, 43]

Burada tabiri caizse, zikru’l-cüzz iradetü’l-kül kaidesi caridir. Yani sadece el zikredilmiş ve fakat vücudun tamamı kastedilmiştir.

Yine Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyor:

"Sizden birinizin, başına iğne ile dürtülmesi kendisi için helâl olmayan bir kadına dokunmaktan daha hayırlıdır." [Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr, 20, 212]

İslâm dini, kadına dokunmak ve onunla tokalaşmayı yasaklamakla kadını tezyif etmiyor. Bilakis şerefini kurtarıyor. Kötü niyetli kimselerin şehvetle dokunmalarına, el uzatmasına mâni oluyor, çünkü mahzurludur. 

Bu mahzur, bilhassa genç kadın ve erkekler için daha büyük çapta söz konusudur. Hissî tarafları yok olmuş yaşlılar hakkında ise mahzur daha az nisbette variddir. Hatta iki yaşlı kadın ve erkeğin (hislerinin yokluğu halinde) tokalaşmalarında beis olmayacağı ifade edilmiştir. Bu sebeble, yaşlı kadınların elleri öpülebilir. Yaşlılıkları, yâni hissi bakımdan ölmüş oluşları, böyle bir ruhsata sebeb olur. Bir erkeğin yabancı bir kadına dokunması, onunla tokalaşması ânında cinsî hislerin uyanması halinde, aralarında haramlık söz konusu olur, sıhriyet akrabalığı meydana gelebilir. Bu bakımdan kadın-erkek münasebetlerinde çok titiz olmak gerekir. Zira böyle lüzumsuz dokunuz, bir tokalaşma yahut el öpme anlarında doğabilecek hissî heyecan, karşı cinse duyulabilecek süflî duygu, haramlığa sebeb olabilir, bu kadının kızı o kimseye haram hale gelebilir. Böyle şüpheli halden uzak kalmak ise en sıhhatli bir tedbirdir. Mümkün olduğu kadarıyla uzak kalmaya gayret etmeli, süflî bir his doğduydu, doğmadıydı gibi vesveseye mahal vermemelidir.

Hepimizin bildiği gibi, bir kızla evlenmeyi düşünmek ve nişanlanmak evlenmek mânâsında değildir. Bunun için kişinin nişanlısıyla gezip dolaşması ve onunla yalnız kalması da kesinlikle haram ve büyük bir vebaldir. Nitekim Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.), "Herhangi bir kimse, bir kadınla yalnız kaldığı takdirde mutlaka onların üçüncüsü şeytandır." [Tirmizî, Sünen, Rada', 16] buyurmuşlardır.

Birçok nişanlılar, tenha yerde yalnız kaldıklarında istenmeyen ve meşrû olmayan bir takım menfî neticeler meydana gelmekte ve sonunda herhangi bir sebeple nişan da bozulmaktadır. Geride kalan şey vebal ve iffetsizliktir. Bunun için dinini, dünyasını ve şerefini düşünen kimseler, meşru olmayan bu gibi şeylere dikkat etmeleri gerekir. [Bkz. Zuhaylî, el-Fıqhu'l-İslâmî ve Edilletuhu, 7, 25] 

Bilmukabele hayır-dualar…

Allah’a emanet olun.