Aklı gelip gidenin namazı ve diğer muameleleri

Aklı bazen normal bazen anormal olan birine namaz farz mıdır? Diğer dinî işlevleri hakkındaki hükümler nelerdir? Suç işlerse cezası gerekir mi?

Soru: İsmi mahfuz bir okuyucu tarafından soruldu. Kategori: Soru – Cevap

*******

Selamün aleyküm.

1- Âlimlerin çoğunluğuna göre, ma’tûh'tan (bunamış kişiden) şer'î hitap kaldırıldığı için, o aynen akıl hastası gibi, namaz vb. bedenî ibadetlerle yükümlü değildir. Rasûlüllah Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki: "Üç kimseden kalem kaldırılmıştır (tasarrufları geçerli değildir, yaptıkları yazılmaz). Uyuyandan, uyanıncaya dek, çocuktan bâliğ oluncaya kadar, deliden kendine gelinceye dek." [Buhârî, Sahih, talâk 11, hudûd 22; Ebû Dâvûd, Sünen, hudûd 17; Nesaî, Sünen, talâk 21;Ibn Mace, Sünen, talâk 15; Dârimî; Sünen, hudûd 1; İmam Ahmed, Müsned, I, 118,140, VI, 101]

Açıklama

Bu hadîs-i şerife dayanarak Ibn Kudâme (rh.) diyor ki: İlim ehli kimseler, sarhoşluk ve (insanın kendi ihtiyarıyla yaptığı) o anlamdaki şeyler dışında aklı giden insanın boşamasının geçerli olmadığında icma' etmişlerdir. Hz. Osman, Hz. Ali, Saîd b. Müseyyeb, Hasan, Nehaî, Şa`bî, Ebû Kilâbe, Katâde, Zührî Yâhya el-Ensârî, Mâlik, Sevrî, Şâfiî, Ashâb-i re`y (Hanefiler) böyle söylemişlerdir.

Ayrıca Rasûlüllah`ın (s.a.v.), "Aklı bozuk ma’tûh (bunak) dışında herkesin talâkı geçerlidir" [Buhârî, Sahih, talâk 11; Tirmizî, Sünen, talâk 15; ibn Mâce, Sünen, talâk 15] dediği de rivayet edilmiştir. Çünkü talâk mülkiyeti izâle eden / ortadan kaldıran bir sözdür. Öyleyse bunda alış-veriş gibi akla itibar edilmesi (akılnı esas alınması) gerekir. Aklının; delirme, bayılma, uyku, ilaç alma, zorla içirilen içki ve aklı giderdiğini bilmeden içtiği böyle birşey ile kişinin aklı gitmiş olması halleri eşittir. Bunların hepsi boşamayı geçersiz kılar. Bununla beraber bu hususta faklı/değişik görüşler de bilinmemektedir: [ibn Kudâme, el-Muğnî, VI, 113-114] 

Deli, ma`tûh (atehli, saldırgan olmayan bunak, ifadeleri karışık, tedbiri bozuk) mübersem (menenjitten etkilenen), sar`alı, medhus (korku ya da unutmaktan aklı giden) melankolik, panorayak hastalar da bu hükümde aynıdır. Ancak bunlarda nöbetin bulunmadığı ya da söylediklerinin farkında oldukları zaman sarfettikleri sözler ve yaptıkları tasarruflar geçerlidir. [Etraflı bilgi için bkz. İbn Âbidîn (Âmirâ) II, 426-27] Zira boşamanın şartlarından biri de akıldır ve aklı gideren bu tür hastalıklara mübtelâ olanların hasta iken boşanmalarına itibar edilmez. [el-Cezîrî, Kitâbu`I-fıkh`ale-I-Mezâhibi`I-erba`a 4, 281]

2- Bunağın hukukî tasarrufları mümeyyiz küçükte olduğu gibi üç kısma ayrılır. Bkz. https://www.halisece.com/genel-fikhi-konular/4956-ma-tuhun-bunak-hukuki-durumu-namazi-ve-isledigi-suclarin-cezasi.html

Edâ ehliyeti açısından eksikliği bulunan çocuk, bunak ve akıl hastalığı olan kimseye, hukukî açıdan kâsır denir. Kâsırların ise ihtiyaçları ikiye ayrılır. Bunlar;

a) Evlendirmek, okutmak, sanat ve meslek edindirme gibi şahısla alâkalı olanlar…

b) Akit, tasarruf gibi mal ile alâkalı olanlardır.

Şahısla alâkalı işlerde kâsır olan kimsenin temsiline velâyet, temsil edene ise velî denmiş... Mal ile alâkalı olan işlerde kâsır olan kimseyi temsile vesâyet, temsil eden şahsa da vasî denilmiştir. Ma’tûh bu hususlarda tasarrufta bulunamaz, bulunursa da geçerli olmaz. Tasarruf velî vasîle aittir.

3- Ma’tûh'un fiil (bir şeyi yapma-işleme) ehliyeti kısıtlı olduğundan, İslam hukukuna göre suç işlediğinde, uygulanması fâilin kasd ve tecavüzüne bağlı olan kısas, el kesme, dayak gibi cezalar uygulanmaz. Fakat hapis gibi tedbir maksatlı veya diyet gibi tazmin amaçlı cezalar uygulanabilir.