KUR'AN KURSLARI'NIN KAÇAK ELEKTRİK KULLANMASININ İSLAM'DAKİ DURUMU NEDİR? 

Soru: İsmi mahfuz bir okur tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap

*******

Kaçak elektrik kullanan Kur’an Kursu düşünemiyorum. O hizmetle meşgul olanlar “kul hakkı”nın ne olduğunu bilirler. Böyle bir şeye tevessül etmezler. Çünkü bedel ödemeden kullanım durumunda hak sahibinin buna razı olmayacağı, helal etmeyeceği aşikârdır. Helal etse zaten bunun adı “kaçak” olmaz.

Ayrıca kullanılan 'kaçak’ların bedelinin, diğer abonelerden (sizlerden-bizlerden) tahsil edildiğini biliyoruz. Bunca insanın hukukuna girmeye kim cesaret edebilir!

Bunun dâru’l-harb hukukiyle de izahı olamaz. O kategoriye de girmez.

Evet, mezhep imamımız İmam-ı Azam Ebû Hanife (rh.) hazretleri, "Dâru'l-harbde bulunan bir İslâm ülkesi vatandaşı Müslümanın, bu ülke kanunlarına göre caiz ve meşru olan, ama İslâm’a göre caiz olmayan bir yoldan harbînin (gayrimüslimin) malını alması, mülkiyetine geçirmesi caizdir" demiş. [Bkz. el-Meydanî, el-Lubâb, İstanbul, yyy.] Böyle bir içtihadı var. 

Dilerseniz kısa da olsa bunu açıklamaya çalışalım ve “kaçak” meselesinin bu çerçevenin de dışında olduğunu-bulunduğunu hep birlikte görelim…

Mesela kumar oynamak ve faiz almak-vermek İslam'da haramdır… Ama dâru'l-harbde yasak değilse ve Müslüman, bir harbî ile kumar oynadığında kazanacağını biliyorsa, kumar oynayabilir... Harbiye faizle kredi verir ve bu yollardan elde ettiği gelir, bu içtihada göre helal olur.

Ancak bu hüküm, dâru’l-harb durumundaki bir ülkede ve kesin kazanılacak bir durumsa geçerlidir. Bunun yanında yapılan işin bu ülke kanun ve kurallarına uyması, orada meşrû kabul edilmesi gerekir.

Bu görüş, İmam-ı Azam hazretlerinin -kendi şartları içinde- bir içtihadıdır. İmam Ebu Yusuf ve diğer talebeleri (rahımehumullah) ise bu görüşe katılmaz ve umumi/genel bir hüküm olarak "Müslüman’ın tâbi olduğu kanun ve kurallar ülkeye göre değişmez, İslam ülkesinde haram olan akit ve davranışlar, izinle girilmiş diğer ülkelerde de haramdır, Müslüman orada da faiz alarak kumar oynayarak harbînin malını alamaz..." derler. Bu içtihadı da hatırdan çıkartmamak, gözardı etmemek lazım.

Kısacası, bu ve benzeri (doğalgaz, su gibi) ürünler, hiçbir yerde hiçbir zaman kaçak olarak kullanılamaz. Daha önce kullanılmışsa, bedeli tam, ya da hesaplamak mümkün değilse, yaklaşık olarak hak sahibine ödenmesi gerekir. O bulunamadığı takdirde varislerine, onlar da yoksa yoksullara, İslâmi hizmet müesseselerine verilerek ödeme yapılması gerekir.

Kaçak olarak kullanılan o ürünlerle yapılan farz ibadet ve ameller-hizmetler, üzerimizden borç olarak silinse bile, sevabından mahrum kalırız. Demek ki, bu durumda iki önemli tehlike söz konusu: Kul hakkı, amel ve ibadetlerimizin sevabından faydalanamama… Bunları da unutmamak lazım.