Sevgili Halis Hocam,

Allah-u Teala'nın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Umarım sıhhatiniz daha iyiye gitmektedir. Sağlığınıza duacıyız. Efendim sorum şu: Hz. İsa'nın bizlere bildirilen mucizeleri nelerdir? Son zamanlarda sıkça karşılaştığım Hz.İsa'nın suyu şaraba çevirdiğine dair bir mucizesi olduğu doğru mudur? Bu yöndeki itikadımız nasıl olmalıdır? Çabanız, sabrınız ve ayırdığınız zaman için şimdiden teşekkür ederim. Hayırlı günler. Doruk

*******

Kıymetli kardeşim; bilmukabele hayır-dualar ederim. Hamdolsun, iyi diyelim iyi olmaya çalışalım. Tedaviye devam… Derdin de devanın da sahibi Allah (c.c.). Her isteğimiz asıl itibariyle O’ndan. Dualarda birbirimizi unutmayalım. Cenab-ı Rabbi’l-âlemîn cümlemize ve bilcümle Ümmet-i Muhammed’e ve evladına sıhhat ve âfiyet üzere hayrlı-bereketli ömürler, hüsn-i hulk, akl-ı selîm, hidâyet-i kamile, istikâmet, itaat ve sadakat ihsân eylesin. Ve kâmil bir imanla da huzuruna çıkabilmeyi nasib ü müyesser kılsın.

Mesajınızda söz konusu ettiğiniz mesele, muharref İncil’lerden sadece Yuhanna’da anlatılmaktadır. Biz Müslümanları ilzam edecek, inanmamızı gerektirecek doğru bir husus değildir. Zira anlatılanlar, temel ilmî-itikadî esaslara tamamen aykırıdır. Bu hikâyede Hz. İsa (a.s.) gibi ülû’l-azm bir peygamber gûya, içilmesi haram olan şarap gibi alkollü bir içkinin tüketildiği, kadın ve erkeklerin karışık bir halde bulunduğu bir düğün davetine icabet etmiştir. Bir de üstüne üstlük, şarap bitince, mûcizeyle suyu şaraba çevirmek gibi, insanlara zararlı ve haram bir madde olan alkolün imalatına girişmektedir. Sözü edilen bu hadise, hiç onun veya başka herhangi bir peygamberin tebliğ vazifesinin özü ile bağdaşır mı? Hz. İsa'nın gösterdiği söylenilen bu sözde mucizede, onun tebliğine yardımcı olacak / olabilecek ne gibi bir şey vardır?! Binaenaleyh hadise tamamen uydurmadır, İncil’i tahrif eden papaz ya da papazların yakıştırmalarından ibarettir! [Detaylı bilgi için bkz. Prof. Dr. Şaban Kuzgun, Dört İncil Farklılıkları ve Celişkileri, s. 256-57. Değerli kardeşimi rahmetle yâd ediyorum. H.E.]

Bunların hiçbiri akıl kârı şeyler değildir. Âmiyane tabirle buna, ‘kargalar bile güler’!

Hani meşhur bir hikâyemiz vardır, “Bunun neresini düzelteyim” diye… Bu da aynen öyle.

Hikâyeyi bilirsiniz… Adam namaz sonunda dışarıda İmam’ı bekliyormuş… Nihayet imam, herkes camiden çıkıp kapıyı kilitledikten sonra tam ayrılayım derken;

- Hele eylen bakalım Hoca efendi.. Sana birkaç sorum var, demiş adam.

- Buyur efendi, ne sormak istiyorsun?

Adam şöyle bir sakalını sıvazlamış ve başlamış konuşmaya:

- Şimdi sana soracağım birçok şeyi ben de biliyorum da, bir yere takıldım onu sormam lâzım..

- Sor efendi ne soracaksan? diye meraklanmış imam.

- Efendi! Hani Hz. Nuh’un çocuğu olmuyordu ya…

- Ee?

- Hani, “Allah’ım bana bir kız çocuğu ver, onu sana kurban edeyim” dedi ya…

- Eee!

- Hani Allah da ona bir kız verdi, ismini Ayşe koydu, sekiz yaşına gelince kesmeye dağa götürdü, bıçağı çıkarıp kayaya çaldı kaya yarıldı, tam kıza çalacakken...

- Eeeeee!

- Birden ortaya Azrail çıktı elinde bir keçi ile..

- Eeeeeeee!

- Ey Nuh! Dur kesme.. Bu keçiyi sana Allah gönderdi. Kızının yerine bunu kes, dedi ya…

- Eeeeeeeeeeee!

- İşte buraya kadar hepsini biliyorum. Yanlışım varsa düzelt. Sadece keçi erkek miydi, dişi miydi onu bir türlü bilemedim. Onu soracaktım Hoca efendi…

Hoca efendi kenarda duran çalı süpürgesini almış eline, bir yandan adama vuruyor, bir yandan söyleniyormuş…

“Bre gâfil! Ben şimdi bunun neresini düzelteyim?

Bir defa o Nuh değil İbrahim peygamber… (Bir taraftan vurmaya devam ederek...)

İki… Kız değil, erkek...

Üç... Haliyle adı da Ayşe değil İsmail.

Dört… Gelen melek Azrail değil Cebrail…

Beş.. Keçi değil koç…

Kanaatimce mesele anlaşılmıştır, buna ilave edilecek bir şey zait olur. 

Go to top