Selamün Aleyküm Hocam,

Size bir sorum olacaktı İslam Alimleri okadar hadisi şerifleri nasıl ezberlediler vede arapça bilen birisi nasıl hadisi şeriflerin arapça metinleri kolay bir şekilde ezberleyebilir vede hadisi şerifleri ezberlemeye Ömer Ziyauddin Dağıstani Hazretlerinin Zübdetül Buharisinden başlamak uygun mudur yada buna mukabil bazı kitapları tavsiye edermisiniz?

*******

Ve aleyküm selam.

Hâfızamızın kuvvetlenmesi, kolay ezberleme ve unutkanlığımızın gitmesi için, öncelikle gözlerimizi-gönüllerimizi haram manzaralardan korumalı… Sâniyen, bu hususta müessir olan gıdaları soframızdan eksik etmemeliyiz.

Evliyâullah-ricâl-i mâneviyye hazerâtı hep, ‘isyânı çok olanın nisyânı da çok olur’ buyurarak, işlenen günahların unutkanlığa sebep olup hâfızayı da körelttiğine işaret etmişlerdir. Günahlar bir bakıma virüs gibi vücuda sirâyet ediyor… İçlerinde en muzır ve tehlikeli olanı ise, şehevî hisleri te­tikleyen günahlardır. Günümüzde maalesef dört bir taraf insanın nefsanî-şehevî hislerini tahrik edici tablolarla dopdolu!Korunmaksa, fevkalâde güç.

Onun içindir ki, hâfıza uzmanları, günümüzde unutkanlığın ve ezber zayıflığının artmasını yüzyılın bir beliyyesi olarak dile getiriyorlar. Onlara göre beynin çalışma akışının bloke edilmesi; fazla televizyon seyretme, kontrolsüz hayâller kurma gibi şeylerden dolayı beyin kapasitesinin zayıflatılması ve sistemsiz düşünme alışkanlığı gibi âmiller / faktörler insanlarda unutkanlığa sebep oluyor.

Bütün bu sebeplerden başka Şâh-ı Nakşibend hazretlerinden İmam-ı Rabbani hazretlerine, İmam-ı Azam’dan İmam Şafiî’ye, İmam Gazali'ye… Nihayet Süleyman Hilmi Tunahan (kaddesallahu esrarahum) hazretlerine kadar pek çok âlim-ârif-fâdıl, hafızaya tesir eden unsurlardan birisinin de haram manzaralara bakma olduğunu ifade etmişlerdir. Hâfızayı kuvvetlendirme usûlleri için Hâfıza zayıflığı, ezber, unutma başlıklı cevabî yazımıza bkz. İlimle alakalı bazı sözleri de aşağıda gelecek.

Günümüzde sokaklar, caddeler, çarşı ve pazar, televizyon ekranları, gazete-dergi sayfaları ve internet siteleri şehevî duyguları kamçılayan görüntülerle bezenmiş. Bu nevi görüntülere ısrarcı bakışlar, insanda çok ciddi ve köklü bir ezberleme güçlüğüne ve unutkanlığa sebebiyet verdiği gibi, aynı zamanda onun manevi latîfelerini de öldürmektedir. Göz harama yöneldiğinde, irade hükümsüz kalmış ve akıl, tamamen nefsin câzibe / çekim alanına girmiş demektir. Gözü harama kaydıran nefis, Allah korusun, bu haram yolculuk nihayete ulaşmadan teskin olmayacaktır. İmam Şâfiî (rh.) hazretleri, hafızasının zaafından dolayı hocası, İmam Azam'ın talebelerinden Veki’ İbn Cerrah'a (rh.) şikâyette bulunur. İmam Şâfiî bu durumu şu mısralarla ifade eder:

“Şekevtü ilâ Vekî’in sûe hıfzî

Fe-erşedenî ilâ terki'l-meâsıy

Ve qâle inne'l-ılme nûrun

Ve nûrullâhi lâ-yu'taa li'l-âsî.”

Bu mısra'ları şöyle tercüme edebiliriz: “Hocam Vekî'a ezberleme kabiliyetimin (hâfızamın) zayıflığından şikâyet ettim. O da beni, mâsıyetleri / günahları terk etmem yönünde irşad edip ikaz etti / uyardı (çarenin bu olduğunu gösterip günahlardan kaçınmamı tavsiye etti). Ve dedi ki, ‘İlim, (Allah'ın lütfu olan) bir nûrdur. Allah’ın nûru da, devamlı günahlara dalan kimselere / isyankârlara verilmez.” 

Cenab-ı Mevlâ-yi zû’l-Celâl ve’l-Kemâl hazretleri, Nûr suresinin otuzuncu ayetinde gözlerimizi haram manzaralara bakmaktan sakınmamızı emrediyor. Binaenaleyh bu noktada a’zamî dikkati göstermeli ve kendimizi korumalıyız. Vazife ve mes’uliyetlerimizin gereği olarak çarşıda-pazarda, meclis ve toplantılarda yer yer karşımıza bu kabil görüntüler çıksa da, dinimizin bu mevzudaki emrine hassâsiyet göstermeli ve bunu bir ahlâk haline getirmeliyiz.

Fahr-i Âlem Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “Üç kişi vardır ki; gözleri, kıyâmet günü Cehennem ateşi görmez: Bunlar;

1. Allah korkusundan ağlayan göz.

2. Allah yolunda nöbet tutan göz.

3. Allah'ın haram kıldığı şeylere bakmaktan sakınan göz.” [Tirmizî, Fedâilü'l-Cihâd, 12; Süyûtî, Câmiu’s-Sağîr,  2/878; Benzer hadis için de bkz. 4/1336]

Bir de şu husus var: Hafıza uzmanları zihnî temrinlerin / alıştırmaların / egzersizlerin hâfızayı canlı tuttuğu tesbitinde bulunuyorlar. O bakımdan mevzu ile ilgili en güzel yol, Kur'an-ı Kerim'den ayetler ezberlemek… Zira bu durumda hiç şüphesiz, Allah kelâmıyla beslenmiş olan beynin hücreleri başka misafire kapısını aralamayacak, hâfızada onlara yer bırakmayacaktır! Bu şekilde yapılan egzersizler beyni devamlı olarak canlı ve zinde tutacaktır. Ayrıca sizin yaptığınız gibi hadis ezberlemek… Keza kelâm-ı kibâr / hikmetli sözler, dinî-millî şiirler / beyitler, yerine göre can alıcı nesir ör­nekleri ile vecîzelerin ezberleri de yapılabilir. Bunlar da sünnet şumûlüne girer, Efendimizin (s.a.v.) tavsiyeleri arasındadır.

Maamafih, unutkan­lığın sebebini sadece ma­neviyat ile alakalı meselelere bağlamak da tam isabetli bir teşhis olmayabilir. Kalbin-letâifin ve beynin düzenli ve sağlıklı çalışmasını engelleyen, yerine göre beyin hücrelerine ulaşan gıda yetersizliği, kişinin yaşadığı coğrafyada şahit olduğu hadiselerin ruhunda bıraktığı tesir; belki stres, belki üzüntü, yorgunluk, uykusuzluk ve benzeri daha pek çok sebep de bu noktada müessir olabilir. İşin bu yönünü de gözardı etmemek gerekir.

Hadis ezberine dilediğiniz kitaptan başlayabilirsiniz. Bu, Zübdetü’l-Buharî de olabilir, Tecrîd-i Sarih de olabilir, Muhtâru’l-Ehâdis de olabilir… Ama hakikaten hadis hâfızı olmaya niyetlendiyseniz, Sahih-i Buharî’den başlayın derim. Sonrasında Müslim’le devam edersiniz…

Rabbim (c.c.) cümlemizin kalbimizi-letâifimizi, zihnimizi açık, aklımızı-hafızamızı kavî eylesin. Sa’y u gayretimizi rızâsına muvafık şekilde muvaffak kılsın.

İlim hakkında söylenmiş birkaç vecîz söz

• Hulûs-i kalble tahsil olunan ilim, ayn-ı ibâdettir.

• İlim; muhabbet, kâmil itikad ve havf isyâna mânidir.

• İlim, nûr-i ilâhidir; insan ise kovan… Kirli bir kovanda arının durmadığı gibi, isyan ve zulmetle kirlenmiş vücud ve kalbde de ilim durmaz.

• İlim vukûata tâbidir. Vukûat ilme tâbi değildir. Ve herkesin işi kendi efâl-i ihtiyârisine bağlıdır.

• İlmin farz-ı ayn olduğu bu günde, sekiz saatten aşağı ders okumak kâfî gelmeyecek.

• İlim Mevlâ’dan ruha iner. Oradan kalbe geçer. Akıl ise tercüman vazifesi görür. Avâm-ı ulemâ ilmi, tercüman kabilinden olan akla öğrettiler. Halbuki akılda / tercümanda iş yoktur.

• Arı, hayvan iken balı bulur da [ondan] ayrılmaz. İstidâtlı insanlar da nûr’dan, ilim’den ayrılmazlar. Şu dünyanın tapusunu verseniz, [sahip ve nail oldukları ilmin ve nûrun] zerresiyle değişmezler. [Süleyman Hilmi Tunahan kaddesallâhu sırrahu’l-azîz]

Go to top