Cuma namazı kılınan bir yerde, sonradan gelen ikici bir cemaat tekrar cuma namazı kılabilir mi? Müsait vaktinizde ilgilenirseniz memnun olurum. Selamlar. İsim mahfuz

*******

Ve aleyküm selâm.

Sorduğunuz hususla alakalı, Mehmed Emre Hocaefendi merhumun Fetvaları’nda 3 soru ve cevaba rastladım. Onları aşağıda zikredip her bireri hakkında âcizane kanaatimi de belirtmeye çalışacağım. Son olarak da Hanefî fıkıh kitaplarımızdan Kudurî’nin, hâşiyelerle zenginleştirilmiş sualli-cevaplı eski bir tercemesinden nakilde bulunup meseleyi noktalamak istiyorum.

Soru 1: Cuma namazında, cami cemaate yeterli olmazsa, artan cemaat ayrı bir imamla ikinci bir cemaat olarak namaz kılabilir mi?

Cevap: Yerin darlığı sebebiyle cuma namazını iki cemaat halinde kılmak doğru değildir. Yeri genişletmek, caminin dışına taşmak veya içerideki cemaat bir öndeki safın sırtına, dinî usûl dairesinde, secde etmek suretiyle namaz kılmak gerekir. [Mehmed Emre, Fetvâlar, Çile yayınları, İst., 1983, Sh. 354, Soru no: 1402]

Bu cevap gayet net, ne dendiği açık; üzerinde konuşmak, bir şey söylemek herhalde zait olur.

Soru 2: Bir camide aynı vakitte iki defa cuma namazı kılınabilir mi?

Cevap: Hanefî ve Şâfiî mezhebi gibi iki hak mezhebin ihtiva ettiği ictihadî hükümlerin ortaya çıkardığı zarûretler sebebiyle olursa câizdir. Bundan başka bir sebeple cemaati bölmek doğru olmaz. [Mehmed Emre, a.g.e., Sh. 361, Soru no: 1433]

Burada ‘ictihadi hükümlerin ortaya çıkardığı zaruretler’ cümlesi müphem. Bundan kasıt nedir, net olarak neler olabilir, bilemiyorum. Aklıma ilk gelen, ‘kişilerin bir takım insanî zaruretleri dolayısiyle cumaya vaktinde gelememeleri’ gibi durumlar oluyor. Çok istisnaî bir hâl gibi de olsa, vukuu mümkün diye düşünüyorum. Bu cevapla, ancak o durumlarda ikinci bir Cuma cemaatinin caiz olabileceği ifade edilmiş oluyor. Lakin buna da ruhsat bulunduğu bilgisine vâkıf değilim. Keşke hâl-i hayatlarında Hocaefendiye sorabilmiş ve kasıtlarının ne olduğunu öğrenebilmiş olsaydık, diye temenni etmekten öte de yapabileceğimiz bir şeyin olmadığı mâlum.

Soru 3: Bir şehir halkından bazı kimseler Cuma namazına yetişemeseler, öğle namazını cemaatle eda edebilirler mi?

Cevap: Onlar, öğleyi kılacaklardır; fakat bunda ezan ve ikamet okumadıkları gibi, cemaat de teşkil edemezler. [Mehmed Emre, a.g.e., Sh. 635, Soru no: 2556]

Bu cevapta maksat aşikâr değilse de, delâlet yönüyle bellidir:  Yani ‘o kişilerin, öğle namazını ezansız ve ikametsiz olarak münferiden kılmaları gerektiği; zira cemaatle eda edemeyecekleri gibi, ikinci bir cemaat teşkil edip cuma da kılamayacakları’na işaret edilmektedir.

Yukarıda ismini zikrettiğimiz eserde bu mesele, “Cuma namazı kılmak hangi kimselere vâcip olmaz” sorusunun cevabına ait 2 no’lu dipnotta şöyle anlatılmaktadır (biraz sadeleştirerek):

“Cuma ile mükellef olmayanlara ve hapistekilere Cuma günü şehir içinde öğle namazını, -gerek Cuma namazı kılındıktan sonra ve gerek ondan evvel- cemaat ile kılmaları tahrîmen mekruh olduğu gibi, ezan ve ikamet getirmeleri dahî mekruhtur. Şehir halkından Cuma namazını geçirmiş olan kimseler dahî öğle namazını ezansız-ikametsiz ve cemaatsiz olarak kılarlar. Zira cemaat olmakta mâzur olmayan (cemaat oluşturmakta özrü bulunmayan kişi) dahî mâzûra iqtifa ve iltihak ederek, cemâat-i matlûbe (özrü olana dâhil edilerek, eklenip katılarak, namazın sıhhati için istenen gerekli cemaat) olan Cuma cemaatinin azlığına sebep olma mahzuru olur (sakıncası vardır). Hem de, ondan başka cemaat ikame olunmakla, [bir nevi] ona suret-i muâraza görünüyor (o cemaatten başka ikinci bir cemaat oluşturmakla bir bakıma ona karşı çıkma, muhalefet etme gibi hoş olmayan bir durum ortaya çıkmış oluyor). [Dürrü Muhtâr ve Tahtâvî’den naklen; Hüseyin Hüsnü, Kudûri-yi Şerif Tercemesi, Dersaadet, 1329 (1911), s. 99-100]

N e t i c e:

Bir camide aynı vakitte iki defa cuma namazı kılınamayacağı, bunun tahrîmen mekruh olacağına işaret edilmiş oluyor.

Go to top