Hacda farz olan ziyaret tavafının vakti ne zamandır? Kadınlar özel hallerinde farz olan ziyaret tavafı için vekil tayin edilebilir mi? İsim mahfuz

*******

1- Hacda ziyaret tavafı, Arafat’ta vakfeden sonra, Kâbe-i Muazzama’nın etrafında yedi defa dolaşmaktır. Bunun dört defası, farz olan bir rükündür.

Ziyaret tavafının vakti ise, Kurban Bayramının ilk günü fecir doğduktan sonra ömrün / hayatın son gününe kadar uzayan bir zamanın herhangi bir kısmında yapılacak bir tavaf ile hac farizası tamamlanmış olur. Fakat bu tavafın vacip olan vakti, nahr (kurban kesme / boğazlama) günleri, yani Kurban Bayramının ilk üç günüdür. [Bkz. Bilmen, Ö.N., Büyük İslâm İlmihali, Altıncı Kitap, Fariza-i Hac ve Umre]

Ziyaret tavafını yapmak için Minâ’dan Mekke’ye inmek hususunda günlerin en faziletlisi / üstünü ilk gündür. Bu iniş, geniş zamanlı bir vaciptir; Kurban Bayramının birinci veya ikinci yahut üçüncü günü yapılması  haccın vacipleri arasındadır. Eğer bu üç günden sonraya bırakılırsa, vâcibi terkten dolayı bir şât, yani koyun veya keçi kurban etmek gerekir. [Bkz. Mehmed Zihni Efendi, Nimet-i İslâm, Kitâbü’l-Hacc]

2- Malum olduğu üzere âdet görmeğe başlayan bir kadın, haccın bütün menâsikini (yerine getirilmesi gereken ibadet ve rükünleri, vazifeleri) yapar. Fakat bu hali ile tavaf yapamaz. Eğer mümkünse tavafı te’hir eder, sonraya bırakır. Bu geciktirmeden dolayı kendisine kurban kesmek veya başka bir ceza gerekmez. [Bkz. Bilmen, Ö.N., a.g.e., Hac Kitabı, Hac Farizası hakkında tatbikat bahsi] Ziyaret tavafını büyük hades ile yapmanın keffâreti ise, bedene, yani deve kurban etmektir. Çünkü bu tavaf farzdır. [Bkz. Mehmed Zihni Ef. A.g.e., Haccın Cinayetleri bahsi]

Tavafta vekalet mevzuuna cevaz veren bir kaynağa rastlamadım. Ayrıca bu durumdaki bir kadının, âcizler için olduğu gibi bir başkası onun yerine tavafını-haccını yapması da caiz olmaz. Hastalık, sakatlık, hapis vs. gibi sebeplerle yerine başkasını gönderme ruhsatı burada kullanılamaz; çünkü hayızlı kadının durumu farklıdır.

Ziyaret tavafından sonra âdet gören kadından vacib olan veda tavafı ise düşer.

***

Sağlam Hanefî kaynaklarda bu meseleye, yukarıda anlatıldığı gibi temas edilmektedir. Dolayısiyle bu noktada çare olarak karşımıza, uygulayabileceğimiz iki yol çıkmaktadır:

1) Şayet bekleme imkânı varsa tehir edilip, temizlik günleri beklenir ve tavaf yapılır, kurban da gerekmez.

2) Eğer beklemek mümkün değilse, kişi, bir başka zamanda yapacağı bir umre ziyaretinde bu tavafını ifa eder. Bu hâl irâdi (elinde olan bir durum) olmadığı için, farzı geciktirmeden dolayı gene kurban da gerekmez.

***

Bu mesele hakkında Diyanet İlmihali'ndeki açıklama da şöyle:

"Hanefilere göre, hayızlı olarak tavaf yapılması geçerli olmakla birlikte, ceza kurbanı kesilmesi gerekir. Ancak, hayızlı (özel haldeki) kadının (temizliği bekleyememesi durumunda) bu haliyle tavaf edebileceği ve bir ceza gerekmeyeceği görüşü de vardır. [Herhalde İbn Teymiye’nin talebesi ve Hanbelî olduğunu söyleyen İbn Kayyim el-Cevziyye gibi bazıları… H.E.] Çünkü hayız, iradi olmayan bir hükmi kirlilik hali olduğundan, cünüplükten farklıdır. Hac ibadetinin özel konumu sebebiyle hayızlı kadına tavafta tanınan bu ruhsat (!), namaz ve oruç ibadeti için kıstas teşkil etmemiştir..." [A.g.e., s. 213]

Söz konusu İlmihal’in 560’ncı sayfasındaki tesbitte ise daha net olarak şöyle denilmektedir:  "Bazı alimler, sebebi ve temizlenme imkanı iradi olmayan bu mazeret hallerini, cünüplükten ayrı tutup, bu durumdaki kadınların ziyaret tavafı yapabileceğini ve bir ceza da gerekmeyeceğini belirtirler. Grup halinde seyahat edilip kafilenin bekleyememesi halinde bu son görüşün getirdiği kolaylıktan istifade edilebilir!.."

***

Bu mevzuda -sözde kolaylıklar adına- başka yerlerde başka türlü açıklamalar da mevcuttur. Ancak yukarıda belirttiğimiz üzere bizim tatbikatımız bellidir, onun dışındaki açıklamalar bizleri ilzam etmez.

Ayrıca bilindiği üzere, bazıları yola çıkarken doktora danışarak ilaçlar alıyor, hayız halini hac ibadetleri boyunca durdurabiliyor... Bu tedbirin de şer’an yasak olmadığı ifade ediliyor... Ama vücut dengesiyle alakalı sonuçlarının ne olduğunu / olabileceğini bilmiyorum. O da tıb uzmanlarının alanına girer. Dinî hükmü de haliyle bu neticeye göre tebellür eder. 

Go to top