Lâf eyleme zebân-ı tefâhur-feşân ile

                                               Bâlâ-yı bâma çıkma çürük nerd-bân ile

                                                                                             Kerkûkî Resûl Efendi

Şâir ne güzel söylemiş: Dilini cenk meydanlarında düşmana karşı kullanılan "gürz" gibi kullanarak şuna-buna pervâsızca hücûm etmeye kalkma; sakın ola ki, yüksek yerlere de çürük merdivenlerle çıkmaya çalışma; sonra o çürük merdiven kırılır ve kendini yerde kan revân içinde bulursun!.

"Bâlâ-yı bâma çıkma çürük nerd-bân ile" beytini, zayıf ve mesnedsiz delillerle ortaya çıkıp tafra satma, sonra hacîl duruma düşebilirsin, diye de anlamak mümkindir.

Yukarıdaki beyitten anlaşılması icap eden, aşağı-yukarı bu veya buna yakın bir şeyler olsa gerek. Her ne ise…

***

Bundan bir müddet evvel, Prof. Dr. Hayreddin Karaman ve arkadaşlarından bahsederek: "Bu Nasıl Bir Diyalog, Bu Gidiş Nereye?!." serlevhalı iki makalemiz neşredilmişdi. Makalelerimizin her ikisi de aynı mâhiyette olup, birisi 16 daktilo sahifesi, diğeri ise bunun muhtasar bir kısmı olup 5 sahifeden ibâret idi. Prof. Karaman mezkûr makalelerimizden birisini okumuş olmalı ki, -hangisini okuduğunu tasrih etmiyor, ama muhtemelen 5 sahifelik olanı okumuş olsa gerek- Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde (22, 29, 31 Ağustos 08 târihlerinde), üç ayrı makale ile cevab verdiler. Prof. Karaman bu yazılarında; makalelerimizde tenkid mevzûu olan;

1- "Bütün insanların Müslüman olmaları' dinin, Kur'ân'ın hedefi değildir."(Hayreddin Karaman, Polemik Değil Diyalog, s. 41);

2-  "Müslümanların çoğu 'Peygamberin, bütün din sâliklerini İslâm'a çağırdığına'inanırlar(Hayreddin Karaman, Polemik Değil Diyalog, s. 35);

3- "Peygamberimiz 'Yahudiler mutlaka Müslüman olsun!' demiyor,'Hıristiyanlar mutlaka Müslüman olsun!' demiyor.(Hayreddin Karaman, Polemik Değil Diyalog, s. 35);

4- "Diyaloğun hedefi, tek bir dine varmak, dinleri teke indirgemek olmamalı." (Hayreddin Karaman, Polemik Değil Diyalog, s. 36);

5- "Kur'ân-ı Kerîm'de Ehl-i kitabla ilgili devamlı vurgulanan şey; Allah'a iman, âhirete iman ve amel-i salihdir.Kur'ân birçok âyette bunu söylüyor; yani'Peygambere iman edin'demiyor." (Hayreddin Karaman, Polemik Değil Diyalog, s. 37);

6- "Ben diyorum ki, İslâm, Ehl-i kitâba, tek seçenek olarak –son dinin mensubu olma manasında- Müslüman olmaya çağırmıyor. 'Hanifiyyet'e (Hz. İbrahim çizgisindeki tevhîde ve bu manada İslâm'a) çağırıyor." (Hayreddin Karaman, Polemik Değil Diyalog, s. 37);

7- "Burada şu var, hani korkulan şey, böyle dersek, böyle inanırsak'Hıristiyan ve Musevi  Müslüman olmaz' deniyor, bundan endişe ediliyor.

-E olmazsa olmasın.

-Peki, ama Kur'ân bunları Müslüman olmaya davet ediyor.

-Acaba?"(Hayreddin Karaman, Polemik Değil Diyalog, s. 36)

İfadeleri aynen tekrar ederek tesbitlerimizde farklı bir nakletme olmadığını, bunların kendi ifadeleri olduğunu kabul etmişlerdir. Bu nokta, bilhâssa bizim için çok mühim idi. Ancak hiç tereddüd etmeden bu ve emsâli "uçuk" diye tavsîf edebileceğimiz iddialarını teker teker ele alarak cevablayacağı yerde, hedef saptırarak  meseleyi başka bir mecrâya taşımışdır: "Necât (ahirette kurtuluş)konusunda bir tartışma."

Ve Prof. Karaman mevzûya şöyle devam ediyor:

"Kur'ân-ı Kerîm'de Ehl-i Kitab'la ilgili devamlı vurgulanan şey; Allah'a iman, âhirete iman ve amel-i salihdir. Kur'ân birçok âyette bunu söylüyor; yani 'Peygambere iman edin' demiyor." (Polemik Değil Diyalog, s. 37) Bu son ifadem meşhur necat (ebedi kurtuluş) meselesi ile ilgilidir."

Ve hemen sözü "çağdaş âlimler"e bırakıyor:

"M. Abduh, Reşîd Riza ve Süleyman Ateş gibi çağımıza yakın veya çağdaş bazı alimlere göre ellerinde, aslı kısmen bozulmuş da olsa bir ilâhî kitap bulunan Hristiyanlar ve Yahudîler gibi Ehl-i kitab da, şirk koşmadan Allah'ın birliğine ve ahirete iman eder, salih amel işlerlerse, Son Peygamber'i de -bildikleri takdirde- inkar etmemek şartıyla ahirette kurtuluşa ererler"

Ve böylece makalemizin esâsını teşkil eden husûslardan işine gelen tek nokta üzerinde duruyor ve diğerlerine hiç temas etmiyor.

Oysa biz yukarıda yedi madde olarak hulâsa ettiğimiz iddiâları zikrettikden sonra aynen şöyle demişdik:

"Yukarıdaki ifâde ve iddiâların, bu ümmetin on dört asırdan bu yana takarrur edip, kazıyye-i muhkeme hâlindeki  kabûl, icmâ ve ittifaklarıyla yüzde yüz tezâd teşkil ettiğini söylemeye hiç de hâcet olmasa gerek. Zirâ, bunlar zarûriyyât-ı dîniyyeden olup, her müslümânın mutlaka bilmesi, imân ve ikrâr etmesi icâb eden husûsların başında gelmektedir. Bu makûle nev-zuhûr ifâde ve iddiâların tutarsızlığını isbât sadedinde zikredebileceğimiz o kadar çok âyet-i celîle ve hadîs-i şerif var ki… Şimdilik onları, bir başka makale mevzûu yapacağımızı va'dederek (Nitekim 16 sahifelik makalemizde 30 civarında âyet-i celîleden bahsederek, mezkûr iddiâların butlânını göstermeye ğayret etmişdik. Bkz. Ğurabâ, S. 4, Haziran 2008), sâdece sayın Karaman'ın üç arkadaşıyla müştereken hazırladıkları "Kur'ân Yolu Türkce  Meâl ve Tefsîr"den yapacağımız iktibas ile iktifa etmek istiyoruz."

Diyor ve şunları dile getiriyor idik:

"(…) Hz. Peygamber Selmân'ı çağırıp şöyle buyurdu: 'Bu âyet (Bakara: 62) senin arkadaşların hakkında indi. Kim benim peygamber olarak geldiğimi işitmeden önce Îsâ'nın dini ve İslâm üzere ölürse o hayırdadır. Ama bugün kim beni işitir de bana imân etmezse o da helak olmuştur.' (bkz. Taberî, I, 253-257). " (Kur'ân Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, Ankara 2006, 2. baskı C. I, s. 135)

"Âl-i İmrân: 81

"Allah peygamberlerden, 'Ben size kitab ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekini tasdik eden bir  rasûl size geldiğinde ona mutlaka imân edecek ve yardım edeceksiniz' diyerek söz (ahd) almış, 'Kabul ettiniz mi ve bu ahdimi üstlendiniz mi?' dediğinde 'Kabul ettik' cevabını vermişler; bunun üzerine 'O halde şâhit olun, ben de sizinle birlikte şâhitlik edenlerdenim' buyurmuştu. " (Kur'ân Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, Ankara 2003, C. 2, s. 456)

"Kur'ân-ı Kerîm'in üslûbu ve "mîsâk"la ilgili âyetler dikkatle incelendiğinde görülür ki, burada kasdedilen bizzat peygamberlerden söz alınması değil,  onların kendi ümmetlerinden Hz. Muhammed geldiğinde ona imân edeceklerine ve destek vereceklerine dâir söz almış olmalarıdır.(Taberî, III., 331-332; İbn Atıyye, I, 463-464; Râzî, VIII, 114-116) Bu bakış çerçevesinde kalmakla beraber söz verenlerin kapsamını daraltan iki yorum daha vardır: Burada kasdedilen, kendilerini peygamberlerin sayan İsrâiloğulları'ndan veya kendi kendilerini peygamberlik verilmeye daha lâyık gören Ehl-i kitab'dan alınan mîsâkdır. (Zemahşerî, I, 198)(Kur'ân Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, Ankara 2003, C. 2, s. 457)

"…Ehl-i kitab'dan alınan mîsâkdır"cümlesine lütfen dikkat buyurula!.

Peki, kimdir bu "Ehl-i kitâb"? Günümüzdeki Hıristiyan ve Yahudiler değil midir? O halde sayın Karaman'ın:

"Peygamberimiz 'Yahudiler mutlaka Müslüman olsun!' demiyor,'Hıristiyaanlar mutlaka Müslüman olsun!' demiyor.(Polemik Değil Diyalog, s. 35)

İfâde ve iddiâsının, Âl-i İmrân: 81'de beyân buyurulan ilâhî hakikat karşısındaki  vaziyetine ne buyuracaklar acaba?!.

"Keza Peygamberimiz (sallahü aleyhi ve selem)in Selmân (radıyallahu anh) a:        

"(…) Bu âyet (Bakara: 62) senin arkadaşların hakkında indi. Kim benim peygamber olarak geldiğimi işitmeden önce Îsâ'nın dini ve İslâm üzere ölürse o hayırdadır. Ama bugün kim beni işitir de bana imân etmezse o da helak olmuştur.' (bkz. Taberî, I, 253-257). " (Kur'ân Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, Ankara 2006, 2. baskı C. I, s. 135) buyurmasına ne diyecekler? Cidden son derece merak ediyoruz, bu husustaki cevabları ne olabilir acaba?!. (Prof. Karaman'ın, Afgânî, Abduh, Reşid Rıza, Süleyman Ateş gibi  "çağdaş"ların sözlerinden başka sadra şifâ ne diyebileceklerini, cidden merak ediyoruz.)

"Âl-i İmrân: 187:

"Allah, kendilerine kitab verilenlerden, 'Onu insanlara mutlaka açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz' diye sağlam söz (mîsâk) almıştı. Ama onlar bunu kulak ardı edip kitabı az bir dünyalıkla değiştiler. Karşılığında aldıkları ne kadar değersiz!" (Kur'ân Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, Ankara 2003, C. 2, s. 545)

Sayın Karaman'ın arkadaşlarıyla hazırladıkları "Kur'ân Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir"de, Âl-i İmrân: 187'nin tefsiri sadedinde şunlar ifâde edilmektedir:

"Mîsâk 'yeminle pekiştirilerek verilen söz' demektir. Yüce Allah gönderdiği kitabları insanlara tebliğ etme ve açıklama işini başta ilgili peygamber olmak üzere o dinin mensublarına emretmiştir; nitekim bu âyette bildirildiği üzere Tevrat'ta Yahudilerden, İncil'de de Hıristiyanlardan, kendilerine indirilen kitabı ve içindeki hükümleri –son peygamber (Hz. Muhammed s.a.v.) ve getireceği kitab (Kur'ân) hakkındaki bilgiler dahil olmak üzere insanlara açıklayacaklarına, onu gizlemeyeceklerine dair söz almıştı.  (bilgi için bk. Bakara 2/40-42; Âl-i İmrân 3/81). Buna rağmen Yahudiler dünya menfaatini görünce Allah'a verdikleri sözü (mîsâk'ı) göz ardı ettiler; dünya menfaatlerini öne çıkararak vaadlerini unutup Hz. Muahammed'in (s.a.v.) son peygamber olduğu hakikatini gizlediler ve Allah'ın âyetlerini görme(me)zlikten geldiler. Gerçekten Yahudi tarihi, dinlerine bağlı kalacaklarına dair Allah'a verdikleri sözleri bozan zümrelerle doludur. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm her fırsatta bunu vurgulamakta ve bundan dolayı Yahudileri kınamaktadır. (mesela bk. Bakara 263, 64, 84, 85, 100, 101; Nisâ 4/155; Mâide 5/70).

"Kendi dinlerine karşı sadakatsizlik gösteren (mesela bk. Çıkış, 16/13-30; Sayılar, 15/32-36, 12-50) ve peygamberlerini öldüren bir topluluğun Hz. Muhammed'in (s.a.v.) peygamberliğini inkar etmeleri fazla yadırganacak bir husus sayılmaz. Hz. Peygamber (s.a.v.), onların kitablarını ve peygamberlerini tasdik ettiği, ayrıca kendisinin vasıfları ve son peygamber olduğu Tevrat ve İncil'de belirtilerek ona imân etmeleri emredildiği haldeYahudi bilginlerinin bunu bilme(me)zlikten gelip kendi kitablarını dahi hiçe sayarak Hz. Muhammed'in (s.a.v.) peygamberliği ile ilgili Tevrat âyetlerini dünya menfaati karşılığında göz ardı etmeleri onların karakterlerine uygun bir durumdur.(Kur'ân Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, Ankara 2003, C. 2, s. 548-549)

"Hz. Peygamber (s.a.v.), onların kitablarını ve peygamberlerini tasdik ettiği, ayrıca kendisinin vasıfları ve son peygamber olduğu Tevrat ve İncil'de belirtilerekona imân etmeleri emredildiği halde …" cümlesini bir def'a daha okuduktan sonra; Prof. H. Karaman'ın;

"Müslümanların çoğu 'Peygamberin, bütün din sâliklerini İslâm'a çağırdığına'inanırlar(Polemik Değil Diyalog, s. 35);

"Peygamberimiz 'Yahudiler mutlaka Müslüman olsun!' demiyor,'Hıristiyaanlar mutlaka Müslüman olsun!' demiyor." (Polemik Değil Diyalog, s. 35)ifâde ve iddiâsındaki  (terbiyem icâbı "saçmalamayı" diyemiyorum) "tezâd"ı dikkatlerinize arz etmek isterim. Acaba bu "tezâd"a sayın Karaman ne buyuracaklar?!.

Bir hususa daha temas etmek istiyorum:

"Sayın Karaman hocamız; "Hz. Peygamber (s.a.v.), onların kitablarını ve peygamberlerini tasdik ettiği, ayrıca kendisinin vasıfları ve son peygamber olduğu Tevrat ve İncil'de belirtilerek ona imân etmeleri emredildiği halde Yahudi bilginlerinin bunu bilme(me)zlikten gelip kendi kitablarını dahi hiçe saydıkları"ndan bahsederek "Yahudi bilginlerini" kınamaktadır. Ve bunda yerden göğe kadar da haklıdırlar. Ancak şu endişemin de mâzur görülmesini bilhâssa ifâde etmek isterim:  Sakın, kendileri de Kur'ân'daki Ehl-i kitab'ın, Peygamberimize(s.a.v.) imân etmelerini emreden âyetleri "bilmemezlikten gelerek" aynı vartaya düşmüş olmasın?!.

Hatırlatması bizden. Gerisini kendileri bilirler."

demek sûretiyle, hiç de hafife alınmayacak bir şekilde tenkid etmişdik. Prof. Karaman, bunların hiç birisine cevab vermiyor ve es geçiyor. Oysa söylediklerinden emin olan bir ilim adamı kendisine karşı tevcih edilen tenkid ve bilhâssa ithamlara karşı bir şeyler söyleme mevkiinde değil midir?  Galiba "çırpınırsam, daha da batarım" gibi bir endişeye kapılarak, sükûtu tercih etmiş olsalar gerek.

İşte şâirin; "Bâlâ-yı bâma çıkma çürük nerd-bân ile" mısraıyle yaptığı hikmetli nasihati, Prof. Karaman'a hatırlatmanın tam yeri olsa gerek.

Şimdi bu noktada bir husûsu ifâde etmek isteriz ki, maksadımız, şununla-bununla fuzûlî cidâl ve münâkaşa etmek değildir. Gâyemiz sadece, kendilerini"müctehid" olarak vehmedenlerin, bu ümmetin on dört asırdır devâm eden kabûl ve ittifaklarını âdeta hiçe sayarak zihinleri teşviş edici beyân ve iddiâlara karşı, gücümüzün yettiği nisbette, Ehl-i Sünnete bağlı âlimlerimizin müellefât ve müdevvenâtına mürâcaat ederek, kazıyye-i muhkeme hâline gelmiş hakîkatleri ortaya koymakdan ibârettir. Bu, bir Müslüman olarak bizim hem vazîfe ve hem de mükellefiyetlerimizin en mühimlerinden birisi olsa gerek. Bu, hiç kimsenin gönül ve hâtırı için aslâ ihmâl edilemez. Maalesef günümüzde, Müslüman halkımızın nezîh imân ve akîdeleri, hiçbir devirde bu denlû teşevvüşe mâruz kalmamışdır. Ve birtakım dalâlet kılavuzları "çağdaş müfessir", "çağdaş müceddid", "ıslâhatcı" ve sâire gibi sahte ünvân ve sıfatlarla takdim ediliyor. Bunlar ileri sürülerek, insana ürperti veren iddiâlardan bahsedenler var. "Bir Müslüman için Peygamberimiz aleyhisselâm'a imân etmek şart mıdır, değil midir…" gibi süaller dolaşıyor ortalıkda.

Şimdi Prof. Karaman'a tekrar ve ısrarla soruyor ve cevab istiyoruz:

"Bütün insanların Müslüman olmaları' dinin, Kur'ân'ın hedefi değildir."diye iddia ediyorsunuz; buna dâir Kitab ve Sünnet'ten deliliniz nedir? Oysa, A'râf: 157 ve 158'inci âyet-i celîlerdeki İlâhî beyâna, husûsiyle de "De ki: Ey insanlar! Haberiniz olsun, ben size/sizin hepinize Allah'ın rasûlüyüm! (…) onun için gelin, imân edin Allah'a ve Rasûlüne/Allah'a ve Allah'ın bütün kelimâtına (kelâmına) imân getiren o ümmî peygamber'e ve ittiba edin (uyun) ona ki hidâyete erebilesiniz!" (Kur'ân-ı Kerîm ve Meâli, Elmalılı Hamdi Yazır, s. 169) Dikkat buyurula, burada Peygamberimiz (s.a.v.)'e sadece "imân" edilmesi emredilmiyor, bununla beraber "ittibâ" edilmesi, ona tâbi olunması da emrediliyor. Yani hem"imân", hem "ittibâ"…

"Müslümanların çoğu 'Peygamberin, bütün din sâliklerini İslâm'a çağırdığına' inanırlar"

"Peygamberimiz 'Yahudiler mutlaka Müslüman olsun!' demiyor,'Hıristiyanlar mutlaka Müslüman olsun!' demiyor" diye ortaya attığınız iddialarınızın cevabı da A'râf: 157 ve 158'inci âyet-i celîlerdeki İlâhî beyânda, hiçbir şübhe ve tereddüde mahal bırakmayacak kadar kat'î ve sarîhdir. Bu sarîh nassa rağmen "Müslümanların çoğu 'Peygamberin, bütün din sâliklerini İslâm'a çağırdığına' inanırlar" , "Peygamberimiz 'Yahudiler mutlaka Müslüman olsun!' demiyor, 'Hıristiyaanlar mutlaka Müslüman olsun!' demiyor." diye ısrar etmenin hükmü karşısında ürperip titrememenin mümkin olmadığını hâssaten ifâde etmek isteriz. "Bunları ben söylemiyorum, sâdece başkalarına âid olan sözleri naklediyorum…" gibi mâzeretlere sığınmanızın da kabul edilir tarafının olmadığını lütfen kabul ediniz. Zira "ben diyorum ki…" diye başlayan   "İslâm, Ehl-i kitâba, tek seçenek olarak –son dinin mensubu olma manasında- Müslüman olmaya çağırmıyor"cümleniz sizi ele veriyor.

 "Diyaloğun hedefi, tek bir dine varmak, dinleri teke indirgemek olmamalı" cümlesiyle ne kasdediliyor? Bu son derece tehlikeli ve muğlak bir ifâde. Peygamberimiz (s.a.v) in bize tebliğ buyurduğu bir tek din var; o da İslâm'dır. Allah (c.c.) ındinde makbul olan din de o dindir.  "Dinleri teke indirgemek olmamalı"temenninizi nasıl izâh edeceksiniz?

"Kur'ân-ı Kerîm'de Ehl-i kitab'la ilgili devamlı vurgulanan şey; Allah'a iman, âhirete iman ve amel-i salihdir.Kur'ân birçok âyette bunu söylüyor; yani'Peygambere iman edin'demiyor" diyorsunuz. Bu nasıl bir sözdür?!. Kur'ân: 57/7'de  "İman edin Allah'a ve Rasûlüne de…" emrine ne diyorsunuz? Keza, Kur'ân: 64/8'de "Onun için siz Allah'a ve Rasûlüne ve indirdiğimiz nûr'a(Kur'ân'a) iman ediniz ve Allah her ne yaparsanız haberdardır" buyurulmuyor mu?

"Ben diyorum ki, İslâm, Ehl-i kitâba, tek seçenek olarak –son dinin mensubu olma manasında- Müslüman olmaya çağırmıyor. 'hanifiyyet'e (Hz. İbrahim çezgisindeki tevhîde ve bu manada İslâm'a)çağırıyor." Diyorsunuz. Buna göre, İslâm, cihânşümûl bir din olmakdan çıkıp, muayyen bir veya bir birkaç kavme âid bir din hâline gelmiş olmuyor mu? Sizin İslâm anlayışınız bu mudur?

 "Buarada şu var, hani korkulan şey, böyle dersek, böyle inanırsak'Hıristiyan ve Musevi  Müslüman olmaz' deniyor, bundan endişe ediliyor.

-E olmazsa olmasın.

-Peki, ama Kur'ân bunları Müslüman olmaya davet ediyor.

-Acaba?"diyorsunuz. Böylece "Kur'ân(ın) bunları(Hırıstiyan ve Musevileri)  Müslüman olmaya davet"inden –en azından- şübhe ettiğinizi anlıyoruz. Bunun Kitab ve sünnetten delili nedir?

Mevlâmız izin verirse bu mevzûyla alakalı bir sonraki makalemizde, Prof. Karaman'ın "çağdaş âlimler" diye bahsettiği Cemâleddin Afgânî, M. Abduh, Reşid Rızâ, Süleyman Ateş, Musâ Bigiyef'den bahsedeceğiz. Tabii bu arada,Prof. Karaman'ın da "müctehid" mi, yoksa "mukallid" mi olduğunu öğrenmeye çalışacağız.

                                                                     

Ahmed Ali Aksoy 

تفسير النيسابوري - (ج 2 / ص 299)

وعن ابن عباس أن أهل الكتابين اختصموا إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فيما اختلفوا فيه من دين إبراهيم ، فكل واحد من الفريقين ادعى أنه أولى به فقال صلى الله عليه وسلم : كل الفريقين بريء من دين إبراهيم . فقالوا : ما نرضى بقضائك ولا نأخذ بدينك فنزلت .

Kur’ân: 3/81

تفسير الخازن - (ج 1 / ص 404)

فقيل إنما أخذ الله الميثاق على أهل الكتاب الذين أرسل إليهم النبيين ويدل عليه قوله ثم جاءكم رسول مصدق لما معكم لتؤمنن به ولتنصرنه وإنما كان محمد صلى الله عليه وسلم مبعوثاً إلى أهل الكتاب دون النبيين ، وإنما أطلق هذا اللفظ عليهم لأنهم كانوا يقولون نحن أولى بالنبوة من محمد لأنا أهل الكتاب والنبيون منا ، وقيل أخذ الله ميثاق على النبيين وأممهم جميعاً في أمر محمد صلى الله عليه وسلم فاكتفى بذكر الأنبياء لأن العهد مع المتبوع عهد مع الأتباع وهو قول ابن عباس قال علي بن أبي طالب : ما بعث الله نبياً آدم فمن بعده إلا أخذ عليه العهد في أمر محمد صلى الله عليه وسلم وأخذ هو العهد على قومه ليؤمنن به ولئن بعث وهم أحياء لينصرنه وقيل إن المراد من الآية أن الأنبياء كانوا يأخذون العهد والميثاق على أممهم بأنه إذا بعث محمداً أن يؤمنوا به وينصروه وهذا قول كثير من المفسرين وقوله { لما آتيتكم من كتاب وحكمة }

(…)

وقوله { ثم جاءكم رسول } يعني محمداً صلى الله عليه وسلم { مصدق لما معكم } وذلك أن الله وصفه في كتب الأنبياء المتقدمة وشرح فيها أحواله فإذا جاءت صفاته وأحواله مطابقة في كتبهم المنزلة فقد صار مصدقاً لها فيجب الإيمان به والانقياد لقوله ولام قوله { لتؤمنن به } لام القسم تقديره والله لتؤمنن به { ولتنصرنه } قال البغوي : قال الله عز وجل للأنبياء حين استخرج الذرية من صلب آدم والأنبياء فيهم كالمصابيح أخذ عليهم الميثاق في أمر محد صلى الله عليه وسلم { أأقررتم وأخذتم على ذلكم إصري } الآية .

تفسير الخازن - (ج 1 / ص 405)

قال فاشهدوا } يعني قال الله عز وجل للنبيين : فاشهدوا يعني أنتم على أنفسكم وقيل : على أممكم وأتباعكم الذين أخذتم الميثاق وقيل : قال الله للملائكة فاشهدوا فهو كناية عن غير مذكور ، وقيل : معناه فاعلموا وبينوا لأن أصل الشهادة العلم والبيان { وأنا معكم من الشاهدين } يعني قال الله يا معشر الأنبياء وأنا معكم من الشاهدين عليكم وعلى أتباعكم أو قال للملائكة وأنا معكم من الشاهدين عليهم .

تفسير النيسابوري - (ج 2 / ص 296)

وقيل : المراد أولاد النبيين وهم بنو إسرائيل على حذف المضاف ، أو أمة النبيين فقد ورد كثيراً في القرآن لفظ النبي صلى الله عليه وسلم ويراد به الأمة كقوله { يا أيها النبي إذا طلقتم النساء } [ الطلاق : 1 ] وقيل : النبيون أهل الكتاب وقد ورد على زعمهم تهكماً بهم لأنهم كانوا يقولون نحن أولى بالنبوة من محمد صلى الله عليه وسلم لأنا أهل الكتاب ومنا كان النبيون . ويؤكده قراءة أبي وابن مسعود { وإذا أخذ الله ميثاق الذين أوتوا الكتاب } وأما الاحتمال الثاني فالمعنى أن الأنبياء عليهم السلام كانوا يأخذون الميثاق من أممهم بأنه إذا بعث محمد صلى الله عليه وسلم فإنه يجب عليهم أن يؤمنوا به ، ويؤكده أنه تعالى حكم بأنهم إن تولوا كانوا فاسقين وهذا الوصف لا يليق بالأنبياء وإنما يليق بالأمم .

تفسير النيسابوري - (ج 2 / ص 299)

وعن ابن عباس أن أهل الكتابين اختصموا إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فيما اختلفوا فيه من دين إبراهيم ، فكل واحد من الفريقين ادعى أنه أولى به فقال صلى الله عليه وسلم : كل الفريقين بريء من دين إبراهيم . فقالوا : ما نرضى بقضائك ولا نأخذ بدينك فنزلت .

وعلى هذا تكون الآية كالمنقطعة عما قبلها ، ولكن الاستفهام على سبيل الإإنكار يقتضي تعلقها بما قبلها ، فالوجه أن هذا الميثاق لما كان مذكوراً في كتبهم ولم يكن لكفرهم سبب إلا مجرد البغي والعناد ، كانوا طالبين ديناً غير دين الله ، فاستنكر أن يفعلوا ذلك أو قرر أنهم يفعلون . ثم بيّن أن الإعراض عن دين الله خارج عن قضية العقل ، وكيف لا وقد أخلص له تعالى الانقياد وخصص له الخضوع كل من سواه ، لأن ما عداه كل ممكن وكل ممكن لذاته فإنه لا يوجد إلا بإيجاده ولا يعدم إلا بإعدامه ، فهو ذليل بين يدي قدرته ، خاضع لجلال قدرة في طرفي وجوده وعدمه عقلاً كان أو نفساً أو روحاً أو جسماً أو جوهراً أو عرضاً أو فاعلاً أو فعلاً . ونظير الآية { ولله يسجد من في السموات والأرض }

Bundan sonraki, yukarıdaki Arabi metinlere ilavedir. Mukerrerler silinecek.

تفسير الخازن - (ج 1 / ص 404)

فقيل إنما أخذ الله الميثاق على أهل الكتاب الذين أرسل إليهم النبيين ويدل عليه قوله ثم جاءكم رسول مصدق لما معكم لتؤمنن به ولتنصرنه وإنما كان محمد صلى الله عليه وسلم مبعوثاً إلى أهل الكتاب دون النبيين ، وإنما أطلق هذا اللفظ عليهم لأنهم كانوا يقولون نحن أولى بالنبوة من محمد لأنا أهل الكتاب والنبيون منا ، وقيل أخذ الله ميثاق على النبيين وأممهم جميعاً في أمر محمد صلى الله عليه وسلم فاكتفى بذكر الأنبياء لأن العهد مع المتبوع عهد مع الأتباع وهو قول ابن عباس قال علي بن أبي طالب : ما بعث الله نبياً آدم فمن بعده إلا أخذ عليه العهد في أمر محمد صلى الله عليه وسلم وأخذ هو العهد على قومه ليؤمنن به ولئن بعث وهم أحياء لينصرنه وقيل إن المراد من الآية أن الأنبياء كانوا يأخذون العهد والميثاق على أممهم بأنه إذا بعث محمداً أن يؤمنوا به وينصروه وهذا قول كثير من المفسرين وقوله { لما آتيتكم من كتاب وحكمة }

(…)

وقوله { ثم جاءكم رسول } يعني محمداً صلى الله عليه وسلم { مصدق لما معكم } وذلك أن الله وصفه في كتب الأنبياء المتقدمة وشرح فيها أحواله فإذا جاءت صفاته وأحواله مطابقة في كتبهم المنزلة فقد صار مصدقاً لها فيجب الإيمان به والانقياد لقوله ولام قوله { لتؤمنن به } لام القسم تقديره والله لتؤمنن به { ولتنصرنه } قال البغوي : قال الله عز وجل للأنبياء حين استخرج الذرية من صلب آدم والأنبياء فيهم كالمصابيح أخذ عليهم الميثاق في أمر محد صلى الله عليه وسلم { أأقررتم وأخذتم على ذلكم إصري } الآية .

تفسير الخازن - (ج 1 / ص 405)

قال فاشهدوا } يعني قال الله عز وجل للنبيين : فاشهدوا يعني أنتم على أنفسكم وقيل : على أممكم وأتباعكم الذين أخذتم الميثاق وقيل : قال الله للملائكة فاشهدوا فهو كناية عن غير مذكور ، وقيل : معناه فاعلموا وبينوا لأن أصل الشهادة العلم والبيان { وأنا معكم من الشاهدين } يعني قال الله يا معشر الأنبياء وأنا معكم من الشاهدين عليكم وعلى أتباعكم أو قال للملائكة وأنا معكم من الشاهدين عليهم .

تفسير النيسابوري - (ج 2 / ص 296)

وقيل : المراد أولاد النبيين وهم بنو إسرائيل على حذف المضاف ، أو أمة النبيين فقد ورد كثيراً في القرآن لفظ النبي صلى الله عليه وسلم ويراد به الأمة كقوله { يا أيها النبي إذا طلقتم النساء } [ الطلاق : 1 ] وقيل : النبيون أهل الكتاب وقد ورد على زعمهم تهكماً بهم لأنهم كانوا يقولون نحن أولى بالنبوة من محمد صلى الله عليه وسلم لأنا أهل الكتاب ومنا كان النبيون . ويؤكده قراءة أبي وابن مسعود { وإذا أخذ الله ميثاق الذين أوتوا الكتاب } وأما الاحتمال الثاني فالمعنى أن الأنبياء عليهم السلام كانوا يأخذون الميثاق من أممهم بأنه إذا بعث محمد صلى الله عليه وسلم فإنه يجب عليهم أن يؤمنوا به ، ويؤكده أنه تعالى حكم بأنهم إن تولوا كانوا فاسقين وهذا الوصف لا يليق بالأنبياء وإنما يليق بالأمم .

تفسير النيسابوري - (ج 2 / ص 299)

وعن ابن عباس أن أهل الكتابين اختصموا إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فيما اختلفوا فيه من دين إبراهيم ، فكل واحد من الفريقين ادعى أنه أولى به فقال صلى الله عليه وسلم : كل الفريقين بريء من دين إبراهيم . فقالوا : ما نرضى بقضائك ولا نأخذ بدينك فنزلت .

وعلى هذا تكون الآية كالمنقطعة عما قبلها ، ولكن الاستفهام على سبيل الإإنكار يقتضي تعلقها بما قبلها ، فالوجه أن هذا الميثاق لما كان مذكوراً في كتبهم ولم يكن لكفرهم سبب إلا مجرد البغي والعناد ، كانوا طالبين ديناً غير دين الله ، فاستنكر أن يفعلوا ذلك أو قرر أنهم يفعلون . ثم بيّن أن الإعراض عن دين الله خارج عن قضية العقل ، وكيف لا وقد أخلص له تعالى الانقياد وخصص له الخضوع كل من سواه ، لأن ما عداه كل ممكن وكل ممكن لذاته فإنه لا يوجد إلا بإيجاده ولا يعدم إلا بإعدامه ، فهو ذليل بين يدي قدرته ، خاضع لجلال قدرة في طرفي وجوده وعدمه عقلاً كان أو نفساً أو روحاً أو جسماً أو جوهراً أو عرضاً أو فاعلاً أو فعلاً . ونظير الآية { ولله يسجد من في السموات والأرض }

تفسير البغوي - (ج 2 / ص 63)

قوله عز وجل: { أَفَغَيْرَ دِينِ اللَّهِ يَبْغُونَ } وذلك أن أهل الكتاب اختلفوا فادّعى كل واحد أنه على دين إبراهيم عليه السلام واختصموا إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال النبي صلى الله عليه وسلم: "كلا الفريقين بريء من دين إبراهيم عليه السلام" فغضبوا وقالوا: لا نرضى بقضائك ولا نأخذ بدينك، فأنزل الله تعالى: { أَفَغَيْرَ دِينِ اللَّهِ يَبْغُونَ }

تفسير الألوسي - (ج 3 / ص 112)

{ أَفَغَيْرَ دِينِ الله يَبْغُونَ } ذكر الواحدي عن ابن عباس أنه قال اختصم أهل الكتابين إلى رسول الله/ صلى الله عليه وسلم فيما اختلفوا بينهم من دين إبراهيم عليه السلام كل فرقة زعمت أنها أولى بدينه فقال النبي صلى الله عليه وسلم : كلا الفريقين بريء من دين إبراهيم فغضبوا وقالوا : والله ما نرضى بقضائك ولانأخذ بدينك فأنزل الله تعالى هذه الآية ،

تفسير الرازي - (ج 4 / ص 283)

المسألة الثالثة : روي أن فريقين من أهل الكتاب اختصموا إلى الرسول صلى الله عليه وسلم فيما اختلفوا فيه من دين إبراهيم عليه السلام ، وكل واحد من الفريقين ادعى أنه أولى به ، فقال عليه الصلاة والسلام : « كلا الفريقين برىء من دين إبراهيم عليه السلام ، » فقالوا : ما نرضى بقضائك ولا نأخذ بدينك فنزلت هذه الآية ، ويبعد عندي حمل هذه الآية على هذا السبب لأن على هذا التقدير تكون هذه الآية منقطعة عما قبلها ، والاستفهام على سبيل الإنكار يقتضي تعلقها بما قبلها ، فالوجه في الآية أن هذا الميثاق لما كان مذكوراً في كتبهم وهم كانوا عارفين بذلك فقد كانوا عالمين بصدق محمد صلى الله عليه وسلم في النبوّة فلم يبق لكفرهم سبب إلا مجرد العداوة والحسد فصاروا كإبليس الذي دعاه الحسد إلى الكفر ، فأعلمهم الله تعالى أنهم متى كانوا طالبين ديناً غير دين الله ، ومعبوداً سوى الله سبحانه ، ثم بيّن أن التمرد على الله تعالى والإعراض عن حكمه مما لا يليق بالعقلاء فقال : { وَلَهُ أَسْلَمَ مَن فِى السموات والأرض طَوْعًا وَكَرْهًا وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ } وفيه مسألتان :

تفسير النيسابوري - (ج 2 / ص 299)

وعن ابن عباس أن أهل الكتابين اختصموا إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فيما اختلفوا فيه من دين إبراهيم ، فكل واحد من الفريقين ادعى أنه أولى به فقال صلى الله عليه وسلم : كل الفريقين بريء من دين إبراهيم . فقالوا : ما نرضى بقضائك ولا نأخذ بدينك فنزلت . وعلى هذا تكون الآية كالمنقطعة عما قبلها ، ولكن الاستفهام على سبيل الإإنكار يقتضي تعلقها بما قبلها ، فالوجه أن هذا الميثاق لما كان مذكوراً في كتبهم ولم يكن لكفرهم سبب إلا مجرد البغي والعناد ، كانوا طالبين ديناً غير دين الله ، فاستنكر أن يفعلوا ذلك أو قرر أنهم يفعلون . ثم بيّن أن الإعراض عن دين الله خارج عن قضية العقل ، وكيف لا وقد أخلص له تعالى الانقياد وخصص له الخضوع كل من سواه ، لأن ما عداه كل ممكن وكل ممكن لذاته فإنه لا يوجد إلا بإيجاده ولا يعدم إلا بإعدامه ، فهو ذليل بين يدي قدرته ، خاضع لجلال قدرة في طرفي وجوده وعدمه عقلاً كان أو نفساً أو روحاً أو جسماً أو جوهراً أو عرضاً أو فاعلاً أو فعلاً . ونظير الآية { ولله يسجد من في السموات والأرض }

الكشاف - (ج 1 / ص 292)

( 178 ) أن أهل الكتاب اختصموا إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فيما اختلفوا فيه من دين إبراهيم عليه السلام؛ وكل واحد من الفريقين ادعى أنه أولى به ، فقال صلى الله عليه وسلم : «كلا الفريقين بريء من دين إبراهيم» فقالوا : ما نرضى بقضائك ولا نأخذ بدينك . فنزلت

مختصر تفسير البغوي المسمى بمعالم التنزيل - (ج 1 / ص 481)

قوله عز وجل : { أَفَغَيْرَ دِينِ اللَّهِ يَبْغُونَ } ، وذلك « أن أهل الكتاب اختلفوا فادعى كل واحد أنه على دين إبراهيم عليه السلام واختصموا إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال النبي صلى الله عليه وسلم : " كلا الفريقين بريء من دين إبراهيم عليه السلام " ، فغضبوا وقالوا : لا نرضى بقضائك ولا نأخذ بدينك » ، فأنزل الله تعالى : { أَفَغَيْرَ دِينِ اللَّهِ يَبْغُونَ وَلَهُ أَسْلَمَ } ، خضع وانقاد ، { مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا } ، فالطوع : الانقياد والاتباع بسهولة ، والكره : ما كان بمشقة وإباء من النفس ، واختلفوا في قوله : ( طوعًا وكرهًا ) قال الحسن : أسلم أهل السموات طوعًا وأسلم من في الأرض بعضهم طوعًا وبعضهم كرهًا خوفًا من السيف والسبي ، وقال مجاهد : طوعًا المؤمن ، وكرهًا ذلك الكافر ، وقيل : هذا يوم الميثاق حين قال لهم { أَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ قَالُوا بَلَى } ، فقال بعضهم : طوعًا وبعضهم : كرهًا ، وقال قتادة : المؤمن من أسلم طوعًا فنفعه الإيمان ، والكافر أسلم كرهًا في وقت اليأس فلم ينفعه الإسلام ، وقال الشعبي : هو استعاذتهم به عند اضطرارهم ، كما قال الله تعالى :

مختصر تفسير البغوي المسمى بمعالم التنزيل - (ج 1 / ص 482)

{ فَإِذَا رَكِبُوا فِي الْفُلْكِ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ } وقال الكلبي : طوعًا الذي ولد في الإسلام ، وكرهًا الذين أجبروا على الإسلام ممن يسبى منهم فيجاء بهم في السلاسل ، { وَإِلَيْهِ يُرْجَعُونَ } لأن مرجح جميع الخلق إلى الله عز وجل .

تفسير السراج المنير - (ج 1 / ص 509)

روي «أن أهل الكتاب اختصموا إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فيما اختلفوا فيه من دين إبراهيم عليه الصلاة والسلام وكل واحد من الفريقين ادّعى أنه أولى به فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم «كلا الفريقين بريء من دين إبراهيم» فقالوا: ما نرضى بقضائك ولا نأخذ دينك فنزل.

زاد المسير - (ج 1 / ص 416)

قال ابن عباس اختصم أهل الكتابين فزعمت كل فرقة أنها أولى بدين إبراهيم فقال النبي صلى الله عليه و سلم كلا الفريقين بريء من دين إبراهيم فغضبوا وقالوا والله لا نرضى بقضائك ولا نأخذ بدينك فنزلت هذه الآية والمراد بدين الله دين محمد صلى الله عليه و سلم وله أسلم انقاد وخضع طوعا وكرها الطوع الانقياد بسهولة والكره الانقياد بمشقة وإباء من النفس

الكشف والبيان ـ للثعلبى - (ج 3 / ص 129)

قال ابن عباس : اختصم أهل الكتاب إلى رسول الله {صلى الله عليه وسلم} فيما اختلفوا بينهم من دين إبراهيم (عليه السلام)كل فرقة زعمت أنّه أولى بدينه،

قال النبي {صلى الله عليه وسلم} كلا الفريقين بريء من دين إبراهيم،

فغضبوا وقالوا : والله ما نرضى بقضائك ولا نأخذ بدينك،

فأنزل الله {أَفَغَيْرَ دِينِ اللَّهِ يَبْغُونَ} وهو قراءة الحسن وحميد ويعقوب وسلام وسهل وصفوان بالياء لقوله : {أُولَاكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ} ،

تفسير البحر المحيط - (ج 3 / ص 307)

{ أفغير دين الله يبغون } روي عن ابن عباس : اختصم أهل الكتاب فزعمت كل فرقة أنها أولى بدين إبراهيم ، فقال النبي كلا الفريقين بريء من دين إبراهيم ، فغضبوا.

وقالوا : والله ما نرضى بقضائك ولا نأخذ بدينك.

فنزلت هذه الآية.

ومناسبة هذه الآية لما قبلها ظاهر جداً.

والهمزة في : أفغير؟ للإنكار والتنبيه على الخطأ في التولي والإعراض ، وأضيف الدين إلى الله لأنه تعالى هو الذي شرعه وتعبد به الخلق ، ومعنى : تبغون ، تطلبون ، وهو هنا بمعنى : تدينون لأنهم متلبسون بدين غير دين الله لا طالبوه ، وعبر بالطلب إشعاراً بأنهم في كل الوقت باحثون عنه ومستخرجوه ومبتغوه.

وقال الماتريدي : فإن قيل كل عاقل يبتغي دين الله ويدعي أنّ الذي هو عليه دين الله.

قيل : الجواب من وجهين.

أحدهما : أنه لما قصر في الطلب جعل في المعنى كأنه باغ غير دين الله ، إذ لو كان باغياً لبالغ في الطلب من الوجه الذي يوصل إليه منه ، فكأنه ليس باغياً من حيث المعنى ، ولكنه من حيث الصورة.

والثاني : أنه قد بان للبعض في الابتغاء ما هو الحق لظهور الحجج والآيات ، ولكن أبى إلاَّ العناد ، فهو باغ غير دين الله ، فتكون الآية في المعاندين.

انتهى كلامه.

العجاب في بيان الأسباب - (ج 2 / ص 706)

208 - قوله تعالى أفغير دين الله يبغون 83

نقل الثعلبي عن ابن عباس اختصم أهل الكتاب إلى رسول الله فيما اختلفوا بينهم من دين إبراهيم كل فرقة زعمت أنه أولى بدينه فقال النبي كلا الفريقين بريء من دين إبراهيم فغضبوا وقالوا والله ما نرضى بقضائك ولا بدينك

تخريج الأحاديث والآثار الواقعة في تفسير الكشاف للزمخشري - (ج 1 / ص 192)

روي أن أهل الكتاب اختصموا إلى رسول الله {صلى الله عليه وسلم} فيما اختلفوا فيه من دين إبراهيم عليه السلام وكل واحد من الفريقين ادعى أنه أولى به فقال {صلى الله عليه وسلم} كلا الفريقين بريء من دين إبراهيم فقالوا ما نرضى بقضائك ولا نأخذ بدينك فنزلت

قلت غريب أيضا ونقله الواحدي في أسباب النزول عن ابن عباس

Go to top