Selamün aleyküm hocam;

Borsa oynamak caiz midir? Borsa altın yatırımıyla mukayese edilebilir mi? Murat Kansu

 

 

*******

Ve aleyküm selam.

Değerli kardeşim;

İsterseniz meseleye “Borsa” kelimesinın kısa bir tahlili ile başlayalım. Bu kavram ne Türkçe ne de Arapçadır. Onaltıncı asırda Belçika tüccarları zaman-zaman, “Van der Beurs” isimli büyük bir tüccarın evinde toplanıp ticaret hakkında müzakerede bulunuyorlardı. Bilahare içinde ticari işlem yapılan yer ve pazara da “Borsa” denildi. Yani bu isim, o tüccarın isminden alınmıştır.

Borsa ile diğer ticarethane ve pazar yerleri arasında bir fark yoktur. Borsada satılan şey bir fabrikanın veya şirketin hisseleri veya hazır olmayan altın ya da pamuk vb. şeylerdir. Yani hazır olan malların çarşısı-pazarı olduğu gibi, hazır olmayan fabrika ve şirketlerin de çarşı ve pazarı oluşturuldu.

İki çeşit Borsa vardır:

1. Akit Borsası

2. Hisse Senedi Borsası

Akit borsası pamuk, yün, altın, buğday… gibi her çeşit malın alış-verişinin yapıldığı yerdir. İslâm âleminde bu ismi ilk kullanan Osmanlı Devleti ile Mısır olmuştur. İskenderiye şehrinde 1860 tarihinde, pamuk gibi hazır olmayan malların satıldığı yere, “el-Borsatü’l-Mısriyye” ismi verilmiştir. Bu borsa hâlâ devam etmektedir. Tabii bu günlerde (Ağustos 2013) ne kadar sağlıklı devam edebiliyorsa…

Mevcut olmayan, menkul olan böyle bir malın satışı olduğu takdirde “selem(para peşin mal veresiye olmak üzere yapılan satım akdi) şartlarını haiz olursa caizdir ve selem kabilindedir. Müslemünfıhi (üzerinde selem akdi yapılan malı) kabz etmeden önce, onu başkasına devredip satmak caiz değildir. Bu hususta ihtilâf yoktur.

Ayrıca altın borsasında hazır olmayan altını satmak ve satın almak hiçbir surette caiz değildir. Ve bu hususta selem söz konusu da olamaz. Altını veresiye satmak-almak caiz değildir. Rasûlullah Efendimizimiz (s.a.v.) altın alım-satımının peşin olmasını ve altının derhal teslim alınmasını şart koşmuştur. Ancak malesef bugün çok yerde ortada altın olmadığı halde altın alış-verişi yapılıyor. Haram mı helâl mi diye kimse sormuyor. Mevcut olmayan bu gibi şeylerin alış-verişini yapmaktan maksat, fiyat farkından faydalanmaktır. Hisse senedi borsası ise; akit borsasından ayrı bir şeydir ve çok sonra ortaya çıkmıştır.

Hisse senedinin anlamı şudur: Fabrika gibi sabit bir akar veya şirket-holding, birçok bölüm ve hisseye ayrılır. Bu hisseler borsada satılan senetler değil, müessesenin hisseleridir. Verilen senet de bir tapu evrakı mesabesindedir. Fabrika-kurum hisselerini temsil eden bu senetleri satmak veya satın almak caizdir. Ancak şu hususlara dikkat etmek lazımdır:

1- Satın alınan hissenin fabrikanın/müessesenin tamamına nisbeti yani kaçta kaçından ibaret olduğunu bilmek lazımdır.

2- Mal olması gerekir. Sermayesi olmayan vücuh-kredi şirketi gibi, bir müesesenin hisselerini satın almak caiz değildir.

3- Hisseleri satılan fabrikanın meşru olması ve İslâm'a uygun alarak çalışması lâzımdır. Binaenaleh elde mevcut olmayan malı veya şarap / alkollü içki fabrikasının hisselerini satın almak caiz değildir. Fakat aslında helâl olan fakat İslâm'a uygun olarak çalıştırılmayan bir fabrikanın hisse senetlerine sahip olan birisinden alacağını alabilmek için, bu kişinin hisse senetlerini almak caizdir.

Şu var ki, bu hisseleri bir an evvel elden çıkarıp satmak gerekir. Ve bu arada hissesine bir kâr düşerse, onu âmme maslahatına (kamu yararına) veya fakirlere vermesi gerekir.

Malum olduğu üzere ‘hisse senetlerinin satışı’ meselesi yenidir. Bunun için eski fıkıh kitaplarımızda bununla ilgili bir şey bulmak pek mümkün değildir. Günümüzde fıkıhla meşgul olan ilim çevreleri ise, mevcut fıkıh kaidelerine istinaden alış-veriş şartlarını haiz olan bir fabrikanın veya bir şirketin hisselerini satın almanın caiz olacağı kanaatindedirler. İsterseniz bu alanda yazılmış muasır eserlere bakabilirsiniz.

“Fıkıh konseyi” de borsanın müsbet ve menfi yönlerini beyan ettikten sonra, “İşlemin İslâm'a uygun olarak yürüyebilmesi için Müslüman idarelerin [tabii dünyanın neresinde varsa böyle bir idari sistem], borsaya müdahale etmeleri gerekir” diye tavsiye etmektedir.

Spekülasyoncuların borsaya müdahale edip, külliyetli miktarda hisse senetlerini piyasaya sürerek, birden bire küçük tüccarların ellerindeki hisse senetlerinin kıymetini düşürmeleri ve bunun üzerine bu kişilerin daha fazla kıymeti düşecek endişesi ile ellerindeki hisseleri ucuz bir fiyatla elden çıkarmak istemelerinden istifâde düşüncesi ile bu hisseleri toplamaları, asla İslâmiyetle bağdaşmayan bir davranıştır. Spekülasyonun mânâsı, daha sonra satmak için malı geniş ölçüde alıp saklamaktır. İhtikârdan farkı şudur :

Spekülasyon, şiddetli ihtiyaç olduğu bir zamanda bir malın hangi çeşidi olursa olsun geniş ölçüde satın alıp, kıymeti daha fazla artsın diye stok etmek olduğu gibi, şiddetli ihtiyaç olmadığı bir zamanda bu muamelelerin olabilmesidir.

İhtikâr ise sadece insanların çok muhtaç olduğu bir zamanda geniş ölçüde malı satın alıp stok etmektir. Cumhur-i ulemâya göre ihtikâr sadece gıda maddelerinde câridir. İmam Gazali (rh.) ise ihtikâr, gıda maddelerinde câri olduğu gibi, meyvelerde de câridir, der. İmam Ebû Yusuf’a (rh.) göre ise ihtikâr, insanların muhtaç olduğu her şeyde câridir.

Hisse senetleri borsada ve açıkça satıldığı için herkes, Müslüman olmayan kimseler de hisse senetleri satın alıp fabrikaya ortak olabilirler. Bunda bir sakınca yoktur. Müslüman olmayan kimselerle ortaklık yapmak caiz değildir, diyen yoktur. Esas mesele, ortak olunan fabrikanın / müessesenin İslâm'a uygun bir vasıfta olması ve İslâm'a uygun olarak çalışmasıdır. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), Yahudi olan Hayber halkıyla ortaklık kurmuştur. Hayber arazisini onlara işletmiştir. Ayrıca Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir Yahudiden vadeli olarak yiyecek satın almış ve zırhını da borcuna mukabil rehin bırakmıştır.

Ancak şirket-i müfâvezada Hanefi mezhebine göre ortağın Müslünan olması şarttır. Yani iki ortağın, tasarruf cihetinden (ortağın biri her neye kadir ise, diğeri de aynı şey'e kadir olması), din yönünden (her ikisinin İslâm veya kâfir olmaları gibi), mal cihetinden ve kazanç (kâr) cihetinden müsavi olarak ortak olmalarıdır. Şirket-i müfâveza, vekâlet ve kefaleti mütezammin olur (ortağının her biri diğerine vekil ve kefil olmuş olur). Binâenaleyh şirket-i müfâveza; İmam-ı Azam ile İmam Muhammed’e (rahımehumallah) göre, Müslüman ile zımmî (gayrimüslim) arasında caiz değildir.

Benzer mesele daha önce de sorulmuş ve borsa ile ilgili geniş ve detaylı açıklamalarda bulunmuş idik. Lütfen oraya da bkz. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/817-borsaya-girmek.html

 

Go to top