Selamun aleykum hocam. Efendimiz (SAV)'in haram kılma yetkisi var mıydı?

Bazılarının şu şekildeki beyanına cevabımız nasıl olmalı?

"iddia edildiği gibi Efendimiz (SAV)'in bir takım haram kılmaları ki biz buna yasaklamaları demeyi doğru buluyoruz, illete mebni yasaklardır. Yani şartların gereği getirilen yasaklardır.  İn zale'l-'illet fekad zalel humk, in 'ade'l-Ille fekad 'ade'l-hukm: illet ortadan kalkarsa hüküm de kalkar, illet ortaya çıkarsa hüküm de çıkar..Mesela, eşek eti'nin yasaklanması, erkeğe altının ve saf ipeğin yasaklanması, resmin yasak oluşu vs." (İsmi bizde mahfuz bir okuyucu)

******* 

Ve aleyküm selam.

1) Farziyet ve haramlık hükümleri asıl itibariyle Allah’a aittir, Onun emri ve nehyi ile olur. Bu itibarla Allah Teala’ya Şâri’-i Mübîn, Şâri’-i Mutlak ve Şâri’-i Hakikî denir. Ancak Cenab-ı Hak, bu salâhiyeti (yetkiyi ) Rasûlüne de vermiştir. Binaenaleyh O da Şâri’dir, bir şeyi haram etme ve farz kılmada o da yetkilidir. Onun her şeyi vahye dayanır. Bu hususta gelen bazı ayet-i kerimeler şöyledir: 

“Onlar ki, ellerindeki Tevrat ve İncil’de yazılı bulunan o Rasûle, o Ümmî Peygambere uyarlar. O ki kendilerine iyiliği emreder, onları kötülükten men’eder; onlara temiz ve hoş şeyleri helâl, pis ve çirkin şeyleri haram kılar…” [A’raf suresi, 157]

“Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve Ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Rasûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini din edinmeyenlerle, ezilip büzülüp zelil bir halde kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.” [Tevbe suresi, 29]

Bu ayetlerde Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) haram kılma yetkisi gayet sarih bir şekilde yani açıkça görülmektedir.

İkinci ayette "Allah’ın haram kıldığı..." denildikten sonra, Rasûlü’nün haram kıldığı da ayrıca belirtilmiştir. Bu sebeple her ikisini de sadece Allah’ın haram kıldığı ayetler olarak sınırlamak yanlış olur. Allah’ın haram kılması ayetlerle olduğuna göre, Rasûlü’nün haram kılması bundan ayrı olmalıdır. Ancak Rasûlü’nün haram kılması da tabii ki Allah’ın izni iledir. Bu arada müçtehitlerin, içtihatlarıyla ortaya koydukları haram-helâl, mekruh gibi görüşler-hükümler de, o yüce Rasûle (s.a.v.) olan tebaiyetleri ve verâsetleri sebebiyledir. Şer’î kaynaklardan hüküm çıkaran müçtehidlerin içtihatları, İslam’da teşri’de bulunma ameliyesi değildir. Kanun koyma hakkı, esas itibariyle Allah’tan başka -Rasûlü müstesna- kimsenin yetkisi dahilinde değildir. İçtihat; müctehit olan kişinin, herhangi bir şer’î hüküm hakkında kendisi için bir kanaat ve kuvvetli bir zann hasıl olana kadar bütün gücünü kullanması ve elinden geleni yapmasıdır.

Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:

"Bana, Kur’an-ı Kerim ve onun bir misli (hüccet olmada mümâsil, bir eş, benzer) daha verilmiştir. Karnı tok vaziyette koltuğunda oturarak, "Sadece şu Kur’ân'a sarılınız; içinde helal olarak gördüğünüz şeyleri helal sayın, haram olarak gördüğünüzü de haram kabul edin"diyecek bazı kimselerin gelmesi yaklaşmıştır. Şüphesiz Allah Rasûlünün haram kıldığı şey, Allah’ın (c.c.) haram kılması demektir." [İmam ahmed, Musned, 4, 130-133; Tirmizi, Sünen, İlm, Hadis no: 2660]

Aynı muhtevaya sahip bir başka hadis de, Mikdâm b. Ma'dîkerib (r.a.) tarafından rivayet edilmiştir. [Ebu Dâvud, Sünen, Sünneh, 6, Hadis no: 4604; Tirmizî, Sünen, İlm, 60, Hadis no: 2666; İbn Mâce, Sünen, Mukaddime 2, Hadis no: 12]

2) "iddia edildiği gibi Efendimiz (SAV)'in bir takım haram kılmaları ki biz buna yasaklamaları demeyi doğru buluyoruz, illete mebni yasaklardır. Yani şartların gereği getirilen yasaklardır.  İn zale'l-'illet fekad zalel humk, in 'ade'l-Ille fekad 'ade'l-hukm: illet ortadan kalkarsa hüküm de kalkar, illet ortaya çıkarsa hüküm de çıkar..Mesela, eşek eti'nin yasaklanması, erkeğe altının ve saf ipeğin yasaklanması, resmin yasak oluşu vs."

Naklettiğiniz bu kısım, tamamen M. İslamoğlunun iddialarıdır, üzerinde durmaya bile değmez. Ama, kısaca bir şeyler söylemek gerekirse, her zaman olduğu gibi gene kelime ve mantık oyunlarına girişmiş. Oysa haram nedir? Yasak olan şey demek değil mi? Yasak olan şey nedir? O da haramdır. Neymiş efendim, On sene önce öyle düşünmüş, 15 yıl aradan sonra böyle düşünmüş falan-filan… Boş laflar.

“İllet” meselesindeki sözler de tamamen “kıyas”la alakalı hususlardır. Usûl-i fıkıhta “illet”, kıyasın rükünlerinden biridir, ayrı bir bahistir. Şâri’ ile yani şeriat koymakla / hüküm vaz’etmekle doğrudan bir ilişkisi olan mesele değildir. Bunlar, kafa ve gönül bulandırmak ve bilmeyenleri yanıltmak için yapılmış mantık oyunlarıdır. Ayrıca hâs hükümleri / istisnai halleri de âm / umûmi hükümlerle karıştırmamak gerekir.

Velhâsıl mevzu, esas itibariyle oldukça geniş ve detaylı bir alanı ilgilendirmekle beraber şurası muhakkaktır ki, Şâri’ denildiğinde anlamamız gereken husus, mutlaka Allah ve Rasûlü olmalıdır.

Go to top