Hocam, bir süredir kıldığım namazlardan zevk alamaz alamıyorum, çektiğim tesbih ve zikirlerden tad bulamaz oldum, teşbihi elime alınca uykum geliyor. Bunun sebebi ne olabilir, çaresi nedir? Selam ve dua ile.. Zekeriya İnceyol

*******

Kıymetli kardeşim;

Allah (c.c.) buyuruyor ki: “İman edenlere vakti gelmedi mi ki, kalpleri Allah'ın zikrine ve inen hak/Kur'an aşkına huşu' ile çoşsun... Ve bundan evvel kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçip de kalpleri katılaşmış ve ekserîsi fıska dalmış/doğru yoldan çıkmış bulunanlar gibi olmasınlar.” [Hadîd suresi, 16]

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) de şöyle buyurdular: “Kul bir hata işlediği zaman, kalbine siyah bir nokta vurulur. Şâyet günahtan vazgeçer, istiğfâr ve tevbe ederse kalbi cilâlanır. Böyle yapmaz da tekrar hatalara yönelirse, siyah nokta artırılır ve netîcede bütün kalbini kaplar.” [Tirmizî, Sünen, Tefsîr, 83; İbn Mâce, Sünen, Zühd, 29]

Demek ki ibadet ve taatimizden, zikir ve fikrimizden zevk alabilmemiz için haramlardan ve sair günahlardan uzak durmamız, sık sık tevbe ve istiğfarla meşgul olmamız, tesbih namazından mahrum kalmamamız icap ediyor.

İbrâhîm bin Ethem (k.s.) hazretleri anlatıyor:

Bir gün Beyt-i Makdis mescidinde, hasıra sarınıp yatmıştım. Gece yarısı olunca mescidin kapısı açıldı, içeri bir pîr girdi. İki rek’ât namaz kıldıktan sonra arkasını mihrâba dönerek oturdu. Oraya kırk kişi daha geldi. İçlerinden biri:

“– Burada bir kişi yatıyor.” dedi. Pîr gülümseyerek:

“– O İbrahim bin Ethem’dir. Kırk gündür, kıldığı namazın tadını bulamıyor!” dedi. O sözü işitince dayanamayıp pîrin huzûruna geldim. Selam verip:

“– Allah aşkına, benim bu hâlimin sebebi nedir?” diye sordum. Şöyle dedi:

“– Falan gün, Basra’da hurma satın almıştın. Farkında olmadan yere düşen hurmaları kendinin zannederek heybene koydun. Halbuki onlar satıcıya âitti. Bu sebeple mâneviyattan bir miktar uzak düştün.” dedi.

Hemen gidip hurma aldığım kimseyle helâlleştim. Bu durum, satıcıya da çok tesir etti ve infâk sâhibi sâlih kimselerden birisi oldu. [Feridüddin Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ, 122-1239]

Neticede haliyle kendisi de o andan itibaren yaptığı ibadet ve tâatlerden umduğu, arzu ettiği hazzı duymaya, zevki almaya başladı ve manen ferahladı.

Go to top