merhaba admin ben şifremi unuttum o yüzden başka hesap açtım ötekini silermisin hocamıza birşey sormak istiyorum rahatsız ediyorum ama dün sorduğum soruya verdiğiniz cevapta bir noktayı anlayamadım. kul hakkına sebep olan yazısını sildirtemeyen kişinin, mahkemeye başvurması gerektiğini söylediniz.peki bu kişinin davayı kaybetmesi halinde uğrayacağı zararı karşılayacak kadar maddi durumu yok ise ve başvurabileceği başka bir yol da kalmamışsa ne yapmalıdır? bundan sonraki veballerden kurtulması mümkün değil midir. bu noktada da beni aydınlatırsanız.iyi günler

*******

Merhaba.

Şifrelerini unutmuş olabilirsin. Bunca adresten ve kafa karışıklığından sonra bu normal. Ancak ben senin kim olduğunu da, öteki adresini de, diğer uyduruk tüm adreslerini de biliyorum. Ama merak etme; bu ‘sözde soru’na da cevap vereceğim. Maamafih son olarak senden ricam; başka yollara tevessüle gerek bırakmadan bu tür lüzumsuzluklara son vermendir. Bunu baştan hatırlatmış olayım.

Keza mûlumu i’lâm kabilinden belirteyim; bu sorunun cevabı, önceki cevabımızın içinde zaten mündemiç. Bunu görmemen, gördüğün halde anlamaman hemen hemen imkânsız gibi bir şey. Çünkü bu zırvaların-martavalların da mahiyet itibariyle önceki vesveselerinle hep aynı noktada buluştuğundan, haliyle cevabı da neticede aynı açıklamalara, fıkhî delillere istinad ediyor. Fakat sen, maalesef ‘mal bulmuş mağribî gibi’ vesveselerinin esiri olarak, güya bir iş yaptığını, bize sıkıntı verdiğini vehmederek, bundan da nefsanî-şeytanî bir hazz duyarak ‘ipe un serme’ye devam ediyorsun. Oysa o karışık beyninde sorular yumağı oluşturma gayretkeşliğiyle yeni bir soru soruyormuş gibi bunları inat ve ısrarla tekrarlayıp durmak, âdeta muhatabın idrâk ve mantığıyla alay etmeye kalkışmaktır.

Unutmayalım; hiçbir zaman İslâm hukuku ve fıkhı çaresizlikler girdâbı olmamıştır. Değil bu gibi basit günlük problem ya da problemler (! ), vukûu milyonda bir ihtimal olan vak’alar için dahi çözümler ortaya konulmuş, meseleler lime lime edilmiştir. Bizlerin bilip bilemememiz, bu komprime bilgilere ulaşıp ulaşamamamız ayrı bir bahis…

Sadede dönecek olursak, bu meselede (!) yani eveleyip gevelediğin noktada temel kaide şudur: Cenab-ı Hak kula vüs’atinin-gücünün üzerinde külfet yüklemez. Sen yapabildiğini yapacak, yapamadığın için de gerek kulundan, gerekse zatından afv u mağfiret talebinde bulunacaksın. O’nun engin-rengin rahmetine sığınacaksın. Mesele bundan ibaret! O’nun afvı da mağfireti de rahmeti de sonsuzdur…

Tekrar ediyorum; yazdığın, çok çok gereksiz sözde bir soru. Çünkü, önceki cevabın son cümlesi bunu zaten net bir şekilde açıklıyor. Ne diyor: “O bakımdan ‘çare yolları’nı tüketmediği müddetçe, nasıl ki onu silmeyen site sahibi vebâl altında ise, onu yazan da bu vebâle ortak olur.”

Çare yolları”ı ne demek? Bu sadece müracaat edilebilecek tedbirler manzumesi demek değil ki, aynı zamanda kişinin o tedbirlere başvurabilme, onları kullanabilme noktasındaki imkân ve gücü de bu ifadenin muhteviyatına dahildir. Mesela su var, fakat herhangi bir sağlık probleminden veya bir başka sebepten dolayı kişi onu kullanamıyor… Bu takdirde  o su nedir? Yok hükmündedir ve kişinin teyemmüm almasına cevaz yolu açılıyor. Mahkeme var, hukuk yolları açık; ama senin buraları kullanma imkânın yoksa, bu senin gücünün yetmediğidir. Öyle değil mi? Diyelim ki senin ihtimâl hesaplarına binaen; düşünmeden, işin enini-sonunu hasap etmeden davayı açtın ve kaybettin. Masrafları ödeyecek durumda değilsin. Avukat senin canını mı alacak?! Otur konuş. Halini anlat! Herhalde insanlık ölmemiştir! Ayrıca dünyada hiç mi insaf sahibi insan kalmadı, sosyal devlet ne güne duruyor? Keza o, düşüncesizce hakkına girdiğin kişi de belki ‘kalsın, uğraşma, sen yapabileceğini yaptın, kâfi’ diyebilir, ya da senin bu canhıraş gayretini görüp, sana maddi yönden yardımcı olabilir….. Daha neler neler olur, olabilir. Say sayabildiğin kadar. Yeter ki sen ümidini kesip, illâ da gemiyi karaya oturtmaya, yılana sarılmaya kalkışma! Ecdadımız Osmanlı’da içtimai ve hukuki alanda meselelerin halli için neden bir kaadîlik bir de şeyhülislamlık makamı vardı? Bunu hiç düşündün mü? Kafandaki vesveselerle problemler üretmeye çalışmaktan ve bunları bize yazmaya uğraşmaktan vakit ve fırsat bulabilirsen, o mevzular üzerinde de bir düşün, olmaz mı?

Tekrar sadede dönelim. Cenab-ı Mevlâ-yi zû’l-Celâl buyuruyor ki:

Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. Herkesin kazandığı hayır / iyilik kendisine, yaptığı kötülüğün zararı yine kendisinedir.”

Devamındaki beyanıyla da biz mü’minlere zâtına nasıl dua ve ilticada bulunmamız gerektiğini, bunun âdap ve usûlünü öğretiyor. Şöyle:

Ey Rabbimiz, eğer unuttuk ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz, bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Bağışla bizi, mağfiret et bizi, rahmet et bize! Sen bizim Mevlamızsın, kâfir kavimlere karşı yardım et bize.[Bakara suresi, 286]  

Hâsılı, kişi gücünün yetmediği şeylerle muahaze-muhasebe ve muhakemeye tâbi tutulmaz.

Daha önce sorduğun lüzumsuz sorularında ve itirazlarında da açıkladık... “Zaruretler-mecburiyetler haramları bile mubah kılar”. Ancak bu “Zaruretler de bir ölçü dahilinde kullanılır”. Yani zaruret-mecburiyet sınırlarını aştığında vebâle girer, sorumlu olursun. Bulunduğun vaziyette hakikaten şer’an / dinen zaruret halinde olacak, mecbur kalmış durumda bulunacaksın. Tekrar ediyorum: Kafana göre zaruret hali uydurmayacaksın. “Çare yollarının tüketilmesi” ifademizdeki kastımız bu. Yani diyelim ki aç kaldın, domuz etinden başka yiyecek bir şey yok; ya da susuz kaldın şaraptan başka bir içecek yok. Bunlardan yiyebilir ve içebilirsin; ama tıka basa, doya kana değil. Sadece ölmeyecek miktar. Tamam mı çok isimli, çok adresli, vesvese illetiyle muallel ve kafasında müteselsil soru ve sorunlarla bizim vakit hırsızımız olan ‘sevgi canan gurbuz’ nickli üyemiz. Tabii bu arada bizim hakkımızı da nasıl ödeyeceğini mutlaka düşünmeli, hesap etmelisin, öyle değil mi?.. Eğer bu halini devam ettirecek olursan, bir daha hiçbir şekilde muhatap almam, hakkımı da helal etmem, bilesin. Bu mesajıma da cevap hiçbir şekilde istemiyorum, yeter ki tedavini ol, sağlığına kavuş. Tek duam bu. Yolun açık olsun.

S o n u ç

Neyi ne kadar kaldırabiliyorsan, o miktar bir külfetin altına gireceksin. Öyle ulu orta konuşup, yazıp-çizip onun bunun hakkına girmemeye gayret edeceksin. “Köpeksiz köyde değneksiz dolaşır gibi” hesapsız-kitapsız adım atmamaya çaba göstereceksin. Bu yaşadıklarını da kendine ders edineceksin, ama idam sehpasındaki Temel’in ‘Ha bu pağa ters olsin” dediği gibi, iş işten tavşan yamaca geçtikten sonra değil! Tamam mı? 

Go to top