Bir çok ayet ve hadiste cehennem ehlinin gerek kendi arasında gerek cennet ehliyle ve meleklerle karşılıklı konuşmaları beyan ediliyor,ve Hz.Peygamber hadislerinde cehennemin kendisine gösterildiği bir çoğunun kadınlardan oluştuğunu beyan ediyor buna benzer bir çok sahih hadis var.Lakin Süneni İbni Mace Hadis No:4320,Süneni Tirmizi Hadis No:2591,Malik b. Enes,Muvatta,Cehennem,2 ve bir çok rivayette cehennem ateşinin karanlık olduğu alevinin aydınlık olmadığı belirtilmiş, peki insanların birbirini,melekleri ve Hz.Peygamber'in ateş ehlini görmesinin sağlayan ışık nerden gelmektedir,cehennemde aydınlık var mıdır?

*******

Cehennem’de nâr / ateş vardır; ancak onun nâr’ı nûrsuzdur. Bu sebeple Cehennem’de nûr, ışık, aydınlık gibi özellikler-güzellikler yoktur. Bütün bu güzel hasletler Cennet’e mahsustur.

O halde sizin dediğiniz gibi, ‘peki insanların birbirini, melekleri ve Hz. Peygamber'in ateş ehlini görmesini sağlayan ışık nerden gelmektedir?

Nerden gelecek, elbette ki Cenab-ı Hak’tan… Allah Teala’nın bir ismi de ‘Nûr’dur. Yeryüzünün de gökyüzünün de, hatta onların maverasının da münevviri (aydınlatıcısı) O’ndan başkası değildir. [Bkz. Nûr suresi, 35]

Âciz bir kul olarak insan, ‘gece görüş dürbünü’ yapabiliyor, zifiri karanlıkta görmeyi temin edebiliyor da, her şeyin Hâlık’ı olan Hz. Mevlâ Peygamberine (s.a.v.), meleklerine ve bazı kullarına mı bu gücü, bu hasleti veremeyecek hâşâ!

Bir hadis-i şerifte Cehennem’in karanlığı hakkında şöyle buyurulmuştur:

“Cehennem kıpkırmızı kesilinceye değin bin yıl yakıldı, sonra bembeyaz olana kadar bin yıl daha yakıldı, daha sonra da simsiyah olana kadar bin yıl daha yakıldı. O, şimdi simsiyah [Tirmizî, Sünen, Cehennem, 8; İbn Mâce, Sünen, Zühd, 38] ve kapkaranlıktır.” [Bkz. Fahruddin er-Râzi, Mefâtihu’l-Gayb (Tefsir-i Kebir Terc.), Akçağ Yayınları, 23, 407]

Bir başka rivayete göre, Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), “Cehennem ateşi dünya ateşinden yetmiş derece daha sıcaktır.” [Müslim, Sahih,  Cennet, 30; Tirmizi, Sünen, Cehennem, 8] buyurmaktadır.

Cehennem filasıl “Nâr” yani ateş olduğu için sıcaklığı gibi, dondurucu soğukluğu da vardır. Zemherîr [İnsan suresi, 13] Cehennem’in soğukluğunu anlatır. [Bkz. Buharî, Sahih, Bed’ul-Halk, 10; Tirmizî, Sünen, Cehennem, 9] Ateşin eksi mertebesi dondurucu soğuk olduğu bilenen bir husustur.

Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.), “Şüphesiz kıyamet gününde Cehennemliklerin azap itibariyle en hafif olanı, ayaklarının altına iki kor parçası konulan ve sıcaklığından beyni kaynayan kimsedir. O zanneder ki, kendisinden daha şiddetli azap gören hiç kimse yoktur. Hâlbuki o azabı en hafif olandır.” [Buharî, Sahih, Rikak, 51; Müslim, Sahih, İman, 363-364; Tirmizi, Sünen, Cehennem, 12] buyurur.

Dinin hedefi; insanları yaratılış gayesi olan imana, gerçek hayat olan ve ebedî olarak kalacağımız ahiret hayatına yönlendirmektir.

Allah Teala Kur’an-ı Kerim’de, Kim, (yalnız) dünya hayatını ve zinetini istemekte ise, amellerinin / işlerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar. İşte onlar, ahirette kendileri için ateşten başka hiçbir şeyleri (nasipleri) olmayan kimselerdir; (dünyada) yaptıkları da boşa gitmiştir; yapmakta oldukları şeyler (zaten) bâtıldır.” [Hud suresi, 15-16] buyururken, dünyada yapılan hiçbir şeyin karşılıksız kalmayacağını… ve ahirette ayrıca bir karşılığının olduğunu da,  “Kim zerre miktarı hayır işlerse onun karşılığını görür. Kim de zerre kadar şer işlemişse onun karşılığını görür.” [Zilzal suresi, 7-8] ayeti ile ifade etmiştir.

Cennet ve Cehennem’in dünya ve insan ile çok yakından alakası vardır. Amellerimizin neticeleri anında Cennete ve Cehennem’e ulaşır. “Cehennem şehvetlerle ve nefsin hoşuna giden şeylerle donanmıştır (günahların zulmet ve karanlıklarıyla çevrilmiştir). Cennet de nefsin hoşuna gitmeyen ibadetlerle (onların nûruyla-feyziyle) kuşatılmıştır.” [Buhari, Tecrid-i Sarih, 12, 195] Rasûlullah (s.a.v.) “Cennet size ayakkabının bağından daha yakındır. Cehennem de bunun gibidir.” [A.g.e.c. ve s.] buyurmuşlardır. Yani dileyene her ikisi de yakın ve kolaydır.

Hâsıl-ı kelâm netice-i merâm;

Kafayı bunlara takmaktansa, ne olduğu, nasıl olduğu, azabının şiddet ve dehşetinin büyüklüğü haber verilen Cehennem azabından uzaklaşmanın, Cennet ve Cemâl-i İlahi ile müşerref olmanın yollarını aramak ve bu uğurda kafa ve gönül yormak ve yorulmak gerektiğinin şuur ve idrâkinde olmamız icap eder. 

Go to top