Hocam s.a; günümüzde bazı hocalar kabir azabı vardır bazıları yoktur diye hüküm vermektedir. Konu hakkında görüşlerinizi rica ederim. Ali Ulusoy – Facebook

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat akîdesine (inanç esaslarına) göre,  kabir azabı haktır / gerçektir, asla şek ve şüphe yoktur. Kitap ve Sünnet’le yani Kur’an ayetleri ve Rasûlullah Efendimizin hadisleriyle sabittir. Binaenaleyh bunu inkâr eden kâfir olur. [Bkz. Fetva’l-Lecneti’d-Dâime, 2/56, 5/19-20]

Hâsılı bu husus gayet nettir, şüphe ve tereddüt götürecek, inkâr edilecek bir ciheti yoktur. Nitekim asırlardan beri gecelerini gündüzlerine katarak dinî ilimler üzerinde cehd u gayret gösterip bid’at ve dalâlet fırkalarına karşı mücadele veren binlerce Ehl-i Sünnet âliminin beyanları da akide olarak bunun böyle olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Bir diğer husus, hadi onların dediği gibi muhâl-farz yok dedik ve bu âlemde münakaşa bitti diyelim. Ya varsa kabir azabı!.. O zaman ne olacak? Âmiyane tabirle ‘Yandı gülüm keten helva’ değil mi! O halde ona karşı hazırlıklı olmanın ne mahzuru var ki? Bu da söz konusu iddianın aklî-mantıkî yönden gereksizliğini ve tutarsızlığını göstermiyor mu?

Ancak tarih boyunca olduğu gibi, maalesef bugün de bu tip inkâr ve itirazların önüne geçmek mümkün değildir. Nitekim Hz. Ömer (r.a.) buyurmuşlardır ki,

Gün gelecek şefâati ve kabir azabını inkâr edenler çıkacak.” 

Kısacası her devirde her türlü insan olmuş ve olacaktır. Bizim vazifemiz de bunlara karşı Ehl-i Sünnet inancını müdafaa etmektir.

Muhakkak ki kabirde insanlar Münker ve Nekîr adında iki melek tarafından  sorguya çekileceklerdir. Bu sorgu ve sualin neticesinde de; "Kabir, ya Cennet bahçelerinden bir bahçe yahut Cehennem çukurlarından bir çukur halini alacaktır." [Bkz. el-Akîdetu’t-Tahaviye,1, 169; Ahmed b. Hanbel, el-Akîde, s. 64-76; el-Lalekâî,  İtikadu Ehli’s-Sünneh, 1, 156, 158, 166 (Şâmile)]

İslam âlimlerine göre, kabir azabına işaret eden bazı ayet ve hadisler şöyledir:

A y e t l e r

1. “Onlar (Firavun ve taraftarları) sabah, akşam ateşin karşısına getirilirler. Kıyâmetin kopacağı gün de ‘Firavun ailesini en şiddetli azaba sokun!’ denilir.” [Mümin suresi, 46]

Bu ayet, Firavun ve ona taraftar olanların iki yerde azaba tâbi tutulacağını göstermektedir.

Birincisi, Kıyamet gelmeden önceki azap... Hiç şüphesiz bu kabir azabıdır, çünkü dünya ile ahiret arasında berzah (kabirden başka bir yer) yoktur.

İkincisi, Kıyamet koptuktan sonraki en şiddetli azaptır ki, Cehennemin azabından başkası değildir.

2. “Allah’a karşı yalan uyduranlardan veya kendisine bir şey vahiy edilmediği halde; 'Bana vahiy olundu’ diyen kimse ile ‘Allah’ın indirdiği gibi ben de indireceğim.’ diyenden daha zâlim kim olabilir? Ölümün şiddetli sıkıntıları içinde bulunurken ve melekler ellerini uzatarak; ‘Haydi ruhlarınızı çıkartıp teslim edin, bugün Allah’a karşı haksız yere söylediklerinizden, O’nun âyetlerine karşı büyüklük taslamanızdan ötürü, alçaltıcı azâbıyla cezalandırılacaksınız.’ derken o zâlimlerin hâlini bir görsen!” [En’âm suresi, 93]

İmam Buharî’ye (rh.) göre ayette geçen ve “alçaltıcı azâp” diye terceme edilen “azâbe’l-huun” terkibi aynı zamanda “hafif azap” demektir; bu ise şiddetli olan Cehennem azabından önce kabirde olacak bir azap olduğunu göstermektedir. [Bkz. Buharî, Sahih, Cenâiz, 87]

3. “Biz o münafıkları iki kez cezaya çarptıracağız. (İlk cezadan) sonra müthiş bir azaba uğratılacaklardır.” [Tevbe suresi, 101] Demek ki, ilk azap kabirde olacaktır.

İmam Buharî (rh.) bu üç ayeti kabir suali / sorgusu ve azabı için delil olarak zikretmiştir. [Bkz. Buharî, Sahih, Cenâiz, 87]

4. Abdullah b. Abbas’a (r.anhuma) göre, “Muhakkak ki o zalimlere  bundan başka azap da vardır.” [Tuur suresi, 47] mealindeki ayette de kabir azabına işaret edilmektedir. [Bkz. Beyhakî, İsbatu Azâbi’l-Kabr (Kabir azabının isbatı), 1, 63]

Kabir hayatını gösteren bazı   h a d i s l e r

Aşağıdaki hadis-i şeriflerden anlaşılacağı üzere,  Rabbimiz (c.c.) ve Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) ile ilgili ilk sorgulama kabirde başlayacaktır. Ve bu sorgulamanın sonucuna göre; “Kabir, ya Cennet bahçelerinden bir bahçe yahut Cehennem çukurlarından bir çukur olacaktır.” [Bkz. Tirmizî, Sünen, Kıyamet, 26]

I.  “Ölü kabre konduktan sonra, Münker ve Nekîr adında iki melek gelip Peygamber Efendimizi (s.a.v.) kastederek ‘Bu adam hakkında ne düşünüyorsunuz?’ diye sorarlar. Mü’min kimse, daha önce / dünyada iken dediği gibi der: ‘O Allah’ın kulu ve Rasûlüdür. Ben şahadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur ve yine şahadet ederim ki, Muhammed Allah’ın kulu ve Rasûlüdür.’ Melekler; ‘Senin böyle diyeceğini biliyorduk’ derler ve kabrini genişletip aydınlatırlar. Münafık -ve kâfir- kişi ise, bu soruya ‘Bilmiyorum’ diye cevap verir. Melekler ona da, ‘Senin böyle diyeceğini biliyorduk’ derler. Yere denilir (arza-toprağa-kabre emredilir), o da adamın kaburgalarını iç içe geçirecek şekilde onu sıkar ve kıyamete kadar orada azap çeker.” [Buharî, Sahih, Cenâiz, 87; Tirmizî, Sünen, Cenâiz, 70; (Hadis meali özet olarak Tirmizî’den alınmıştır)]

II. Ölünün defninden sonra ölüye telqın vermenin müstahap olduğuna dair rivayetler vardır. Telqınlerin başında Allah Teâla’nın rubûbiyeti gelir. Ölüye hitaben: “De ki: Rabbim Allah’tır, Dinim İslam’dır, Peygamberim Muhammed’dir (s.a.v.)

III. Bera b. Âzib (r.a.) anlatıyor: Nebî sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Allah iman edenleri hem dünyada hem ahirette  o sabit  söz üzerinde sağlam bir şekilde tutar’ [İbrahim suresi, 27] ayeti, kabir sorgusu ile ilgili olarak nazil olmuştur. Ona denilir ki; ‘Rabbin kim?’ o da ‘Rabbim Allah’tır, dinim Muhammed’in (s.a.v.) dinidir.’ İşte ‘Allah iman edenleri hem dünyada hem ahirette  o sabit  söz üzerinde sağlam bir şekilde tutar’ ayeti bu sağlam söze işaret etmektedir.” [Müslim, Sahih, Cennet, 73; Nesâî, Sünen, Cenâiz, 114; Tirmizî, Sünen, Tefsir, 14]

IV. Tirmizî, İbn Mace ve Hâkim’in (rahımehumullah) rivayet ettikleri bir hadis-i şerifte ise şöyle bildirilmiştir:

“Kabir, ahiret menzillerinden ilk menzildir. Eğer kişi ondan kurtulursa, artık ondan sonrası daha da kolay olur. Eğer ondan kurtulmazsa, ondan sonrası daha da sıkıntılı olur." [Bkz. Kenzü’l-Ummâl, Hadis no: 42504]

V. Mülk suresi, onu okuyana şefaat eder, onu kabir azabından kurtarır. [Bkz. Mecmau’z-Zevâid, 7, 128; Süyûtî, el-İtkan, 2, 194-198] Kabir azabı yoksa, Mülk suresi onu okuyana niçin şefaat edip onun üzerindeki azabı kaldırsın?!

Go to top