Kur'an-ı Kerim'deki sayfa kenarlarında yazan hizblerin manası nedir?

*******

“Hizb” lûgatte bölük, cemaat, tâife, kısım, taraftar, parti, grup, güçlü insan topluluğu, bir kimsenin özel askerleri ve belli arkadaşları, toprağı katı ve kalın yer, silah, pay, siyasî-itikadî bir görüş üzere birleşmiş topluluk anlamlarına gelmektedir.

Kelimenin cem’îsi/çoğulu; hizibler, partiler, gruplar… anlamında “ahzâb” gelir. Kur’an-ı Kerim’in 33’üncü suresinin ismi de “Ahzâb”dır.

***

Kur’an-ı Kerim’de bu kelime müfred olarak (hizb) dokuz yerde, tesniyesi (hizbeyn) bir, cem’îsi olan ahzâb ise on bir yerde geçmektedir.

Bu kelimeden meydana gelen “Hizbullâh” tabiri; Allah taraftarları, Allah yolunda mücahidler, Allah Teala’nın emirlerine uyma, nehiylerinden kaçınma hususunda birleşen cemaat/topluluk, Allah’ın taifesi-zümresi manalarınadır. “…İyi bil ki, kurtuluşa ulaşacak olanlar, Allah'ın hizbidir” [Mücadele suresi, 58/22] ayetinde olduğu gibi. Ayrıca bu manaya uygun olarak “Hizbü’l-Kur’an” tabiri de zaman zaman kullanılmaktadır.

Hizbüşşeytan” terkibi ise, şeytanın hizbi, partisi, taraftarları anlamındadır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de, “Şeytan onları istilâ etmiş, onlara Allah'ı zikretmeyi/anmayı unutturmuştur. Onlar, şeytanın hizbi (taraftarı-yandaşı-partisi-taifesi)dir. İyi bilin ki şeytanın hizbi/askerleri kaybedecektir” [Mücadele suresi, 58/19] buyrulmuştur.

***

Kur’an’ın belli bölümlerine de “hizb” adı verilmektedir. Bu bölümler bir cüz’ün dörtte biridir. Bir başka ifadeyle, yaklaşık olarak Kur'an-ı Kerim'in her 5 sayfasına "1 hizb" denir. Bir cüz 20 sayfa olduğuna göre, 1 cüzde 4 hizb vardır. Bildiğiniz gibi Hizbler bir cüzde 1, 2, 3, 4 şeklinde numaralanır. Sonraki cüzde 5, 6, 7 diye devam etmez; diğer cüzlerin tamamında yine 1, 2, 3, 4 şeklinde numaralar tekrarlanır. Kur’an-ı Hakîm’deki toplam hizb sayısı 120'dir.

***

Tasavvuf lisanında “hizb”; belli zamanlarda, belli miktarda ama devamlı olarak okunan Kur’an, dua, vird, zikir manalarında kullanılmaktadır. Şeriatın zahirinin olduğu gibi bâtının yani tasavvufun da birinci kaynağı Kur'an’dır. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) ve Onun varisleri olan evliyûllah hazeratı, Kur'an’ı çokça okumuşlar, hatta bir zikir olarak onu "vird" edinmişler… Belli “hizbleri”, yani Kur’an-ı Kerîm’in muayyen kısımlarını kendilerine ders edinmişlerdir. Bir yandan hem çok okumuşlar, hem de üzerinde derin-derin düşünmüş; tefekkür, tezekkür ve tedebbürde bulunmuşlardır.

Ashab-ı kiramdan Evs b. Huzeyfe (r.a.) anlatıyor:

“Sakîf Heyeti içinde Rasûlullah’ın (s.a.v.) huzuruna geldik. Ahlâf sülâlesi Mugîre b. Şu'be'ye müsâfir oldu. Benî Mâlikileri de Rasûlullah (s.a.v.) kendisine ait bir çadıra aldı…. Efendimiz her gece yatsıdan sonra bize gelir ve -Ebû Said'in dediğine göre- ayak üstü du­rarak anlatırdı. Hatta uzun süre ayakta kalmaktan dolayı biraz bir ayağı üzerine, biraz da diğeri üzerine yaslanırdı. Rasûlullah’ın (s.a.v.) en çok anlattığı şey, kavmi olan Kureyş'ten gördüğü ezâ ve cefâ idi. Rasûlul­lah (s.a.v.) şöyle derdi: "Onlarla biz eşit değildik. Biz zayıf ve zelil idik, (onlarsa kuvvetli idiler). -Müsedded Mekke'de der- Medine'ye gelince harb nöbetleri onlarla bizim aramızda devam etti. Kâh biz onlara gâlib ge­liyoruz, kâh onlar bize… "Bir gece Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) her zamanki geldiği vakitten geç geldi. Biz,

- “Bu gece geç kaldın(ız yâ Rasûlallah?)” dedik.

- “Kur'ân'dan (okuduğum) cüz'üm aklıma geliverdi. Onu tamamlamadan gelmeyi istemedim” buyurdu. [Buhârî, Sahih, İ'tikâf 1, Leyletü'1-Kadr 3; Müslim, Sahih, Sıyâm 213-216; Nesaî, Sünen, Sehv 98; Malik, Muvatta, i'tikâf 9]

***

Demek oluyor ki; o İki Cihan Güneşi'nin (s.a.v.) sünnet-i seniyyelerinden biri de, Kur’an’dan kendimize hizb-vird edinmek… Yani her gün belli bir kısmı/miktarı okumayı ihmal etmemektir. Aynen yapmaya gayret ettiğimiz diğer evrad u ezkârımız, manevi vazifelerimiz gibi, Kur’an-ı Kerim'den de günlük hiç olmazsa bir hizb okumalıyız. Tabii tilavet adabına riayet ederek ne kadar çok okuyabilirsek o kadar güzel ve elbette ki mükafatı da o derece büyük olacaktır.

 

 

 

Go to top