Selamün aleyküm hocam; Hanefi mezhebine göre teşehhüdde parmak kaldırmanın hakikati ve hükmü nedir? Ali Erdoğan - İstanbul

*******

Ve aleyküm Selâm, Ali bey;

Tahiyyat’ı okurken teşehhüdde başlayıp ‘Eşhedü en lâ ilâhe illallah’a ulaştığında parmakla işaret etmenin haramlığı muteber rivayetlerle sabittir. Mekruh olduğunu bildiren ve ondan nehyeden / onu yasaklayan fetvalar da vardır…. 

“Bizim gibi mukallid Müslümanların, hadislerin gereğince amel ederek teşehhüd esnasında parmak kaldırmaya cür’et etmeleri, müctehid âlimlerin birçok fetvasıyla haram kılınmış veya mekruh görülmüş ya da yasaklanmış bir işi işlemeleri caiz değildir.  

Hanefî mezhebine mensup olup da teşehhüdde parmağıyla işaret eden kişi

- Ya bu müctehid âlimlerin, parmak işaretlerinin caizliğiyle ilgili hadisleri bilmediğini kabul etmektedir… 

- Ya da bildikleri halde bu hadislerin gereğince amel etmeyip, tersine, kendi görüşleriyle amel ederek haramlık ve kerahetle hükmettiklerini sanmaktadır.

Her iki anlayış da fasittir/bozuktur; ancak sefih/âdi ve inatçı kimselerin ileri sürebileceği nevidendir (o tür bir anlayış bozukluğundan ileri gelmektedir)…. 

“Şayet bunun hilafına/tersine, yani ‘teşehhüdde işaretin sünnet olduğuna dair delilimiz var’ denirse, şöyle cevap veririz: 

- Helâlin ve haramın tesbitinde, mukallidin bilgisi muteber değildir… Bu mevzuda itibar edilen, müctehidin ictihadıdır/zannıdır/görüşüdür. ‘Müctehid delillerinin örümcek ağından daha zayıf olduğu’nu söylemek (bu düşünceye sahip olmak ise), büyük cür’etkârlıktır! Kişinin, kendi bilgisini büyüklerin ilminden üstün tutmasıdır… Hanefi mezhebinin büyüklerinin ‘Usûlünün zâhiri’ni yok saymak, tercihe şâyân olan rivayetleri yıkmaktır.  

Oysa o büyükler, bu hadislerin zayıf olduğuna hükmetmişlerdir. Onlar; hadislere daha yakın bir dönemde yaşamaları, ilimlerinin derinliği, takvâ ve vera’ sahibi olmaları sebebiyle o hadisleri, hadislerin sıhhatini, zayıflığını, neshedilen hadisleri ve edilmeyenleri, bizim gibi âcizlerden daha iyi bilmekteydiler. Bu hadislerle amel etmemelerinin tabii ki bir sebebi vardır….” [İmâm-ı Rabbânî (k.s.), el-Mektûbat, Fazilet Neşriyat, İstanbul, 1, 312]  

*** 

N e t i c e

Müridin fıkhı mürşidinin amelidir” fehvasınca, son olarak bu mesele hakkında, Hz. Üstâzımız  Süleyman Hilmi Tunahan Efendi (k.s.) hazretlerinin tavsiyelerini hâvi, emekli müftü ve parlamenterlerimizden Hüsnü Yılmaz hocaefendiden aldığım bir notu aynen paylaşmak isterim. Şöyle:

“…Şâfiîler diğer fetvayı [Teşehhüdde şahadet parmağının kaldırılıp indirilmesi hükmünü] alırlar… Onun için onlara dalaşmamak gerekir.

İkincisi, Hanefîlerden de bilerek ve dikkatlice yapanlar olursa, ses çıkarılmaz.

Ancak, Hz Üstazımız da, ‘ara sıra yapılması iyi olur’, buyurmuştur...

Şahsen ben haftada bir veya iki defa yaparım..

[Fakat], câhilane yapılmasından ise, hiç yapılmaması daha evlâdır..

Mânâ ilmine vâkıf olmayan [okuduklarının manasına anlamayan] avamın / halkın yapmaması gerekir. Ama şuurlu bir şekilde yapabilecek kişilere de ‘hepten terk et’, denilmez. “Ara sıra yapılması iyi olur”, denilmesi gerekir..

Yıllardır bu işi yapanlara dikkat ederim. Dosdoğru yapanı, hemen hemen görmedim.. Ancak bazı ilim sahibi kişilerden dosdoğru yapan bir kaç kişi müşahede etmişimdir.

Netice olarak, çiğ sofuluk taslayanların dışında bunda ısrar eden yoktur...

Ellerini kıyamda nasıl bağlayacağını ve yine kıyamda ayaklarını birbirene ne miktar yaklaşık tutacağını [Hanefîlerde 4 parmak miktarı, Şâfiîlerde ise 1 karış] bilmeyen ve ayaklarını 50 santim açanlardan da, böyle bir meselede titiz ve riayetkâr davranmaları beklenemez haliyle...

Her şeyi hakkıyla yapanların, ara sıra bu parmak kaldırma sünnetine de haftada bir iki defa ve bilhassa kendi kendine ve yalnız olduğu hallerde riayet etmesi / yapması, yerinde olur.."

Go to top