Kim Allah’ın, ona dünyada ve ahirette asla yardım etmeyeceğini zannediyorsa, o zaman semaya bir sebep uzatsın. Sonra da onu  kessin de baksın onun hilesi öfkelendiği şeyi giderir mi?

Bu ayette ilgili şahıslara kendilerini öldürmelerini mi emrediyor acaba tefsirlerde bu kişilerin evinin tavanına astıkları iple kendilerini intihar etmelerinden bahsediliyor halbuki intihar haram,internetten bir bakayım dedim ateist forumları''İNANMAYAN İNTİHAR ETSİN '' başlığıyla abuk subuk konuşmuşlar.Meşgul ettiğim için özür dilerim,ayetin manasını  kısaca açıklarsanız müteşekkir olurum.

*******

Mevzuu bahsettiğiniz ayet-i celilenin meali:

Her kim, ona (Rasûle-Peygambere) Allah dünyada ve ahirette aslâ yardım etmez zannediyorsa, hemen semâya (yani yukarıya, evinin tavanına) bir ip uzatsın (o ipi sımsıkı boynuna taksın); sonra kendini (yerden) kessin (intihar edip boğsun) de baksın; (bu hilesi) keydi gayzını (kendisini öfkelendiren şeyi)  giderecek mi?[Hacc suresi, 15]

Açıklama

Yani kim ki O’na / Peygamber’e (s.a.v.) Allah Teala’nın dünya ve ahirette kesinlikle yardım etmeyeceğini zannediyorsa, hemen yukarıya bir ip uzatsın. Sonra kendini boğup nefesini keserek intihar etsin de baksın… Çünkü onu böyle bir zanna sevk eden / iten, onun Rasûlullah’a (s.a.v.) olan kin ve kıskançlığıdır. Dünya ve ahirette Allah’ın (c.c.) ona yardım edip işlerinde (tebliğinde) muvaffak kılmasını görmek istememesidir. Halbuki Hz. Mevlâ’nın Rasûlüne (s.a.v.) dünyada ve ahirette yardımı o derece kesin ve şüphesizdir ki; onu istemeyenin hakkı (bu hususta yapabileceği tek şey), kahrından kendi kendini boğmaktır. O halde Nebî sallallahu aleyhi vesellem’in ve dolayısıyla dinin zafere ulaşmasını istemeyen kimse, onu dünyada görmek istemediğine göre, intihar etsin de, ahirette bir baksın… Bu hîlesi-oyunu-kendi kendini aldatması, kin beslediği şeyi kesin olarak giderecek mi? Allah’ın nusretini-yardımını Rasûlü’nden (s.a.v.) kesecek mi? Din gâlip gelmesin diye kurduğu tuzak, çevirdiği oyun, gerçekleşmesi kesin olan ‘Allah’ın dinine yardımı’na sanki mâni olacak mı?

Hayır, Allah Teala’nın Rasûlüne (s.a.v.) vâdettiği / söz verdiği yardım dünyada ve ahirette şüphesiz tahakkuk edecektir.Ve işte böyle, ey Rasûlüm Muhammed! Her türlü şek ve şüpheden uzak bir kesinlikte, biz o Kur’ân’ı apaçık ayetler (pek âşikâr belgeler) olarak indirdik. Şüphesiz Allah, dilediğini doğru yola iletir.’ [A.g.s., 16]

Ayrıca müşrik-münkir ve münafıkların amelle-ibadetle, haramla-helâlle değil, öncelikle “iman”la muhatap ve mükellef olduklarını unutmamak lazım. Mü’minlere hitap etmiyor ki Mevlâ-yi zû’l-Celâl! Kâfirlere söylüyor bunu… Bu kadar basit temel akâid bilgisinden ve anlayışından mahrum birileriyle neyin nesini konuşacaksın? Kâfire niçin namaz kılmıyorsun’, ‘niçin alkol alıyorsun ve saire denmez ki.

Neden?

Çünkü bu nasihatlere muhatap olabilmesi için gereken zemin / iman yok. Önce Cenab-ı Mevlâ’nın “iman ediniz” emrine uyup iman etmesi lazım ki, emir ve yasaklarla alakalı hususların muhatabı olabilsin…

Kezâ Cenab-ı Hak o münkire / münkirlere niçin “…hemen tavana bir ip çeksin, sonra kendini assın da bir baksın…” buyuruyor?

Zira insanın dünyada görüşü sınırlıdır, ama ahirette öyle değil. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de , “Muhakkak ki sen, (dünyada iken) bundan bir gaflet içinde idin; imdi senden perdeni kaldırıp açtık. Artık bugün senin gözün keskindir, nâfizdir.” [Hadîd suresi, 22] buyrulur. Kâfirler de bu dünyada göremediklerini orada görecekleri için, Hz. Mevlâ onlara, intihar edip ahirete intikal ederek hakikati görmelerini ferman ediyor.  

Sadede gelcek olursak; sana ne kardeşim ateistten-ataistten? Ne yaparsa yapsın, ister intihar etsin, isterse bir başka yolla kendini imha etsin… Sen kendine bak. Doğru yolda, hidayet yolunda yürümene, hâlis mü’min olmana bak. Sen öncelikle kendinden sorumlusun. Kendini ikmâl etmeden kime ne yararın-yardımın olabilir? Atalarımızın meşhur sözleridir malum; ‘Kem âlât ile kemâlât olmaz.’  ‘Kendisi muhtac-ı himmet dede, nerede kaldı gayrıya himmet ede.’ ‘Yarım doktor candın, yarım hoca dinden eder.’

Bir ayetin tefsiri, bir hadis-i şerifin terceme ve izahı için bir yığın ilmî şartlar var. Bunlarla meşgul olabilmen için o ilimlere vakıf olman gerekir. Yoksa adım başı tökezler, hatta Allah korusun uçuruma yuvarlanma tehlikesiyle yüz yüze kalırsın!

Bir ayeti doğru anlayabilmek için en basitinden siyak ve sibâkı da gözetmek gerekir. Öyle oradan onu, buradan bunu alıp kafa karıştırmanın bir anlamı yok. Onun için tefsir ve hadis ilimleriyle değil, özellikle akâid-fıkıh-siyer v.s. ile alakalı derlenip toparlanmış ve kolay anlaşılır hale getirilmiş eserlerle meşgul olmaya çalış. Tefsir ve hadis ilmi âlî ilimlerdendir, dolayısiyle kadim medreselerimizde en son okunan dersler arasındadır. Sadece dört işlemi bilen, matematik alt yapısı olmayan birilerinin yüksek matematik okuması, onunla uğraşması ne kadar abesse, dinî sahada alet ve âlî ilimlerden nasibi olmayan birilerinin tefsirle-hadisle uğraşması da aynen öyledir, âmiyane tabirle ‘abesle iştigâl’dir.

Size tavsiyem;

Geçenlerde bir kardeşimize hatırlattıklarımıza [bkz. http://halisece.com/sorulara-cevaplar/2614-insirah-suresi-mana.html ] benzer şeyler olacak: Eğer alt yapınız yani alet ve âlî ilimlerle ünsiyetiniz yoksa bunlara kafayı takmak yerine, Ehl-i Hak / Ehl-i Sünnet âlimlerince söz konusu mevzularda komprime olarak kaleme alınmış eserleri okuyup kabul ediniz. Yok, eğer zikri geçen ilimleri talim etmişseniz, o zaman da Kur’an-ı Kerim’den / surelerin aralardan bir veya birkaç ayet meali cımbızlayıp ona-buna sormak yerine tefsirlere müracaat ediniz. Böylece hem bilmediklerinizi öğrenmiş, hem de bildiklerinizi tazelemiş, ayrıca tembellikten de kurtulmuş olursunuz.

Keza size de, yine bir önceki buna mümâsil sorunuzu cevaplarken hatırlatmıştık; “…eğer anlamakta zorlanırsanız, daha geniş açıklamalar için tefsirlere bkz.” diye… İnşaallah bu, gereksiz sorularınızın sonuncusu olur. Teşekkür filan da beklemiyoruz. Yeter ki söylediklerimiz dikkate alınsın.   

Go to top