es-Selamu aleykum hocam..Yağmur duası yapılır iken ellerin aşağıya doğru tutulması mı yoksa semaya doğru kaldırılarak yapılması mı uygundur?Allah razı olsun Hocam..Selam ve dua ile..
*******
Ve aleyküm selam.
Bkz. http://halisece.com/sorulara-cevaplar/925-duada-ellerin-ters-cevrilmesi.html
Selamun aleyküm, iyisinizdir İnşaallah.. Şahıslara takılan Hazret kelimesini Allah’ta neden kullanırız? Ne Kur’an’da ne hadiste yok, diyerek ifade eden birisine, delil olarak ne diyebiliriz Halis abi? Hürmetler..
*******
Ve aleyküm selam.
Hazret mefhumu sözlükte yakınlık, huzur, ön taraf-ileri taraf demektir.
İlm-i Vazı’ üslûbiyle ifade edecek olursak asıl itibariyle bu kelime, “ ح ض ر Ha, Dad, Ra” maddelerinden teşekkül etmiştir. Bu haliyle lûgavî manası, yukarda verdiğimiz sözlük anlamlarına yakın olarak; hazır olmak, mevcut bulunmak, göz önünde olmak demektir. Bu lafzın muştaklarından (bundan türemiş, meydana gelmiş kelimelerden) bazıları; hazır, hazırlık, hazır olmak, hakk-ı huzur, huzurda bulunmak gibi öz anlamıyla Türkçemizde de kullanılır. Kelimenin sonundaki he’li “ ة / T” harfi de, mubâlağa içindir; yani zaten yüce olanı, biraz daha fazlaca yüceltip methetmektir.
Hazret mefhumu ilk önce Allah Teala için kullanılmıştıır ki; “Allah Teala hazretleri, Hazret-i Allah” denince, “Her zaman ve her yerde hâzır / var olan Allah” manası kastedilir. Bu ifade “Allah (c.c.) Hâzır ve Nâzır’dır” tarzında da söylenmektedir.
Daha sonra “Hazret”, saygı duymak / saymak, hürmet göstermek üzere peygamberler (aleyhimüsselâm) sahâbe ve sair büyükler hakkında da kullanılan bir ünvan olmuştur. Hazret-i Allah, Hazret-i Rasûlullah, Hz. Ebu Bekir, Hz. Mehdî, Hz. Üstâz… gibi. Bunların dışında da kullanılır: Mesela büyük melekler hakkında Hz. Cebrâil, Hz. Mikâil, Hz. İsrâfil… Kitabımız Mushaf-ı şerif hakkında da, Hz. Kur’an deriz. Bkz. http://halisece.com/sorulara-cevaplar/692-hazret-ne-demek.html
Kunuştuğumuz, kullandığımız her kelime ve ismin illâ da Kur’an’da ve hadislerde bulunması icap etmez. Nitekim günlük konuşmalarımızda geçen kelime ve kavramlardan kaçta kaçı ayniyle Kur’an’da ve Sünnet’te geçmektedir? Böyle saçma-sapan ölçü de soru da olmaz. Bu aynen, her meseleyi Kur’an’da sarahaten aramaya-bulmaya çalışmak gibi abesle iştigâldir. Diğer şer’i delilleri (aslî ve fer’î) görmezden gelmektir. Örfü-uygulamaları gözardı etmektir. Tabir caizse, asırlardır dilimize-konuşmamıza-yazışmalarımıza girmiş ve bu güne kadar aklı başında hiçbir kimse tarafından yanlışlığı dile getirilmemiş bir ifadenin hatalı olduğunu iddia etmektir ki, abestir. Akl-ı selime de, mantığa da, ilmî kıstaslara / kriterlere de aykırıdır.
Bu noktada önemli olan; kullanılan kelime ve tabirlerin manalarının güzel olması ve yerinde telaffuzudur. Kur’an’da ve Sünnet’te geçen nice kelime ve kavram vardır ki; kullanılması da, insana isim olarak verilmesi de uygun değildir. Nitekim bunlardan bazıları, bizzat Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) tarafından değiştirilmiştir.
Hayırlı günler Hocam..
Umrede, hanımların özel günlerinin denk gelmesi halindeki fıkhî hüküm nedir? Bilgilendirmeinizi istirham ederiz...
*******
Size de hayırlı günler olsun…
Malum olduğu üzere umre, kelime olarak ziyaret etmek manasına gelmektedir. Müslümanların, hac gibi bir zamana bağlı olmadan Kâbe’yi ziyaret etmelerine umre denir. Ziyaret biçimi hacca benzer. Fakat hac gibi Zilhicce ayında olması şart değildir. Dini bir tabir olarak umre, ‘Belirli bir zamana bağlı olmaksızın ihrama girerek Kâbe’yi tavaf etmek, Safâ ile Merve arasında sa’y yapmak ve tıraş olup ihramdan çıkmak’tan ibarettir.
Umrenin iki farzı vardır:İhram ve tavaf. Bunlardan ihram şart; tavaf, rukündür.
Tavaf, İslâm âlimlerinin tamamına göre umrenin farzıdır. Bir ibadetin farzı terk edilince o ibadet bâtıl olur; yeniden yapılması gerekir.
Sorduğunuz meseleyle alakalı olarak karşımıza, uygulayabileceğimiz iki yol çıkmaktadır:
1) Şayet bekleme imkânı varsa tehir edilip, temizlik günleri beklenir ve tavaf yapılır, kurban da gerekmez.
2) Eğer beklemek mümkün değilse, kişi, bir başka zamanda yapacağı bir umre ziyaretinde bu tavafını ifa eder. Bu hâl irâdi (elinde olan bir durum) olmadığı için, farzı geciktirmeden dolayı kurban da gerekmez. Detaylı bilgi için bkz. http://halisece.com/sorulara-cevaplar/2087-tavafta-vekalet-caiz-mi.html
Sa’y ise, Hanefî mezhebine göre vaciptir. Meşrû bir mâzeret olmadan terkedilirse dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir, değilse bir şey icap etmez.
Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre ise sa’y etmek, haccın ve umrenin rukünlerinden biridir. Sa’y yapılmazsa hac ve umre sahih / geçerli olmaz. Bu sebeple umrenin tamamlanması için tavafla birlikte sa’yin de mutlaka yapılması gerekir.
Yukarıda da belirtildiği gibi, Hanefî mezhebine göre umrenin vacipleri, sa’y ile tıraş olup ihramdan çıkmaktır. İhramdan ancak saçlar tıraş edilmek suretiyle çıkılır. Erkekler saçlarını dipten tıraş eder veya kısaltırlar. Kadınlar ise saçlarının ucundan bir miktar keserler. Kısaltmada saçların uçlarından alınacak miktar, bir parmak buğumu uzunluğundan daha az olmamalıdır. Tıraş olduktan sonra umre ihramından çıkılmış olur. Hac için tekrar ihrama girinceye kadar eşiyle cinsî yakınlık dâhil, bütün ihram yasakları kalkar. İhramdan çıkma merhalesine (aşama) gelmiş ihramlı kimseler, birbirlerini tıraş edebilirler. Bu merhaleye gelmedikçe ihramlılar bir başkasını tıraş edemezler.
Umre, hacc-ı asğar’dır, yani küçük hacdır. Ömürde bir defa umre yapmak sünnettir.
Selamün aleyküm muhterem hocam,
Bir soru üzerine bankaların k.kartı veya banka kartları ile yapılan alış verişlerde verdikleri promasyon ödül den bahsedilmiş. http://halisece.com/sorulara-cevaplar/2502-chip-para-caiz-midir.html Burada POS cihazı kullanan bir esnaf olarak ek yapmak isityorum, müsadenizle. Bankanın verdiği bu chip/bonus/puan ları kendi kasalarından vermiyorlar. Alış veriş yaptığınız firma/esnaftan kesiyorlar. Mesela adı lazım değil bazı bankalar bizden yapılan ciro dan %1 (bazısı %2) kesip bir kısmını (tamamınıda değil!) tekrar kart sahibine veriyorlar. Arasıra fazla verdikleride var süreli olarak, onları zaten bu bir kısmını vermedikleri ile tekrar ağalık yapıyorlar. Bu sebeble şahsım adına söylüyorum o ödülü biz verdiğimiz için müşterimizin bankaya bırakmasını istemiyorum.
Selam, dua ve hürmetler ederim.
*******
Ve aleyküm selam Murat kardeşim;
Bilgi mesajın için teşekkür ederim.
Malum; bankalar bir, telefon firmaları iki... Bunların yaptıkları hemen her şey -tabir yerindeyse- sahtekârlık üzerine müesses... Ama ne yaparsın ki, ortada bir de realite var. Onlarsız da hayat -neredeyse- yürümüyor. O bakımdan dikkatli ve ihtiyatlı olmaya mecburuz.
Hoşça kalın.
Rabbime emanetsiniz...
selamun aleyküm hocam
şafii mezhebinde istibra da tuvaletten çıktıktan sonra 30 40 adım yürümenin mantığı nedir.sonuçta bu yürüyüşde bir damla idrar çıksa bu namaza engel olacak.damla çıkmayacaksa yürümenin mantığı nedir.bu biraz kafama takıldı.bu konu da beni aydınlatırmısınız hocam.
*******
Ve aleyküm selam.
Bu güne kadar kimse bunun mantığını (!) düşünememiş, mâşâallah bunu da sen akletmişsin sevgili Cenk. Bravo doğrusu! Küçük abdestten sonra erkeklerde, fıtratları-hilkatleri-anatomileri icabı idrar hemen kesilir mi? Hiç vaki mi? İşte bunu temizlemenin, gidermenin, bitirmenin farklı yollarından / yöntemlerinden biri de, tuvaletten sonra / abdestten önce yürümektir. Tabii bu da, hiç tedbirsiz yürüyüp damlayı külotuna akıtmak değil elbette. Usûlünce tedbirini alıp gidermek, yıkayıp temizlemektir.
Hâsılı, bu işin mantığı tedbirdir!
Temizlikteki dikkati, hassasiyeti, ihtiyatı, uyduruk deyimiyle ‘önlem’i hiç mi akledemedin?
Detaylı bilgi için aşağıdaki linkler bk.
http://halisece.com/sorulara-cevaplar/2399-taharet-istinca-istibra-istinka.html
http://halisece.com/sorulara-cevaplar/1063-istibra-kagit-veya-pamuk.html
http://halisece.com/sorulara-cevaplar/1067-idrar-sicramasi.html