Ergun Babahan, Sabah Gazetesi, 04.12.2006


"Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin refahı ve huzuru ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulamasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar."

Anayasa'nın 41'inci maddesi aileye bakışı böyle anlatıyor ve devlete özellikle ana ve çocuğun korunması görevi veriyor.

Aynı anayasa, basın özgürlüğünün kamu ahlakını koruma adına kısıtlanabileceğini söylüyor.

Bu satırların yazarı, kimsenin özel yaşamına müdahale hakkını kendinde bulmaz.

İnsanların yaşam tarzlarını dilediğince seçmekte özgür olduğuna inanır ama ahlaksızlığın yüceltilmesinin karşısında durur.

Türkiye'de uzunca bir süredir üç-beş erkek arasında turnike misali dolaşan ve kendilerine manken diyen bir grup genç hanımın yaşam tarzı, genç kızlara örnek olarak sunuluyor.

Genç delikanlılara da aynı mekanda bulunduğu, arkadaş olduğu insanların eski sevgilileriyle birlikte olmanın normal olduğu anlatılıyor. Bu yetmiyor, bunu haftada bir yapanlar övülüp göklere çıkarılıyor. Fahişeliğin gazete sayfalarında prim yaptığı nadir ülkelerden biriyiz herhalde.

Üstelik bunu yüzde 99'u (yoksa 95'i miydi) Müslüman olan ve çoğunluğun kendini giderek daha fazla dindar hissettiği bir ülkede yapıyoruz.
Bununla da kalmıyoruz, anneleri fahişeliğe teşvik ediyoruz.

Bir annenin hasta çocuğunu kurtarma adına 150 bin dolar karşılığı patronuyla yatmasını yüceltiyoruz.

Fahişe annenin kutsallaştırılmasına tanıklık ediyoruz.

Şimdi sırada 300 bin dolar var. "300 bine verir mi" gündemin en önemli sorusu.

Bu diziyi hasta çocuğu ve eşiyle izleyen bir annenin neler hissedeceğini gözlerimin önüne getirmeye çalışıyorum veya annesi yaşlı ve çirkin olduğu için bir gecede ameliyat parası çıkaramayacak anneleri.

Ya da yavrusunun sağlığı için bile olsa fahişeliği kabul edemeyecek olan anneleri.

Türkiye en önemli sermayesi olan sosyal yapısını 3-5 reyting uğruna bozuk para gibi harcıyor.

Oysa başta AB olmak üzere herkese karşı ortaya koyduğumuz en önemli kozumuz genç ve dinamik nüfusumuz.

Ahlaken özürlü bir nüfusun kimseye yararı olmayacağını kimse düşünmüyor, düşünmek istemiyor.

Ekran önünde hep birlikte kirlenip fahişeleşiyoruz.

Satılık ruhlar ülkesi haline geliyoruz.
Go to top