Halis ECE Hocam Allah razı olsun, Ancak Vahdet-i vücud gibi derin bir meselenin izahı sizin burada>> alıntıladığınız kısacık yazıyla yapılamaz. Ben tahmin ediyorumki siz o pek mübarek,zamanın Kur'an hizmetlerinin önderi Süleyman Hilmi Tunahan hz.lerinin talebesisiniz.Ve hazretin İmam-ı rabbani ekolünden olduğunuda biliyoruz.Ancak şu varki İmam-ı rabbani hz.lerine kadar bir çok nakşibendi şeyhi Şeyhü'l ekber Muhyiddin-i Arabi hazretlerinin fususuna şerhler düşmüşlerdir. Siz ne dersiniz?

CEVAP:

Sevgili Mekselina;

Yazdıklarına burada uzun uzadıya cevap vermenin lüzumuna da faydasına inanmadığım için kısaca maddeler halinde temas edip geçeceğim.

1. Yazının başlığı nedir? "Vahdet-i Vücûd'a dair en kat'î hüküm" Bu sözü kim söylüyor? Tarikat-ı Aliyye-i Nakşibendiyye-i Müceddidin kolunun 33. ve son halkasını teşkil eden zat: Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretleri... Yani İmam-ı Rabbani Müceddid-i Elf-i Sânî (k.s.) hazretlerinin 23. halkasını teşkil ettiği silsilenin mütemmim ve mükemmili... Bunun üzerine söz söylemek sana-bana mı kalmış! Kaldı ki bu meseleler, zâhirî ilim mevzuu değil, tamamen bâtınla alakalı... Konuşup yazdıklarımız-naklettiklerimiz de, bâtın ulemâsının bize bildirdiklerinden ibarettir. Ölçüsü de zâhirî ilim, akıl ve mantık kriterleri değildir. Zira bu hususlar, söz konusu ettiğimiz sahaların mâverâsında mevzulardır.

2. İmam-ı Rabbani (k.s.) hazretleri, "Fusûs"a şerh düşmek değil, bilakis 'onun fusûs'u varsa bizim de nusûsumuz (nasslarımız) var', ifadesini kullanmışlardır.

3. Nakledip anlatmaya çalıştığınız hususlar, asırlardır edilegelen laflardır. Bilinen şeylerdir. "Mâlumu i'lâmdan ibaret"tir.  Dolayısiyle tekrarında fayda yok, bilakis zararı melhuzdur. Onun içindir ki Süleyman Efendi (k.s.) hazretleri mevzuun girişinde ne buyuryordu:

"Bilinmelidir ki, ben, bu cümlelerin mânâları ve tasavvufî îzahları üzerinde durmayacağım. Çünkü hem meşrebime muvâfık değil, hem de bu mevzû ile meşgul olmak hakikatte vakti boşa harcamaktır. Yalnız bu sözlerin menşei, zuhur mertebesi ve sebepleri hakkında izahatta bulunacağım. Bu da sizin ve bizim maksadımıza uygun düşecek, meselenin esaslarını tenvîre hizmet edecektir."

***
Velhasıl, biz de bu yola bu usûle uyarak, bu mesele hakkındaki doğru ve öz bilgiyi -bilinmesi gerektiği kadarını- buraya aktarmaya çalıştık. Dileyen alır, dileyen beğenmez terk eder. O onun bileceği iştir.

Eskilerin tabiriyle, "Huz mâ safâ da' mâ keder" (güzel bulduklarını al, hoşuna gitmeyenleri terket).

Vesselâm...

İlgilenenler için bahis mevzuu yazının linki: http://www.halisece.com/akaid/131-qvahdet-i-vucuda-dair-en-kati-hukumq.html

 

Go to top