Selamün aleyküm hocam. Kıyamet alametlerinden olduğu bildirilen Ye'cûc ve Me'cûc nedir, kimlerdir? Nerede ortaya çıkacaktır? Bir akademisyen yazarımız 2 şubat 2017 Perşembe günkü yazısının bir bölümünde şöyle diyor:

Çinliler Ye’cûc ve Me’cûc hakkında zikredilen hadislere çok benziyorlar. Hepsi ufak ve birbirine benziyor. Ahlak sıfır, belediye başkanlarına da, Mao’ya da resmen tapıyorlar. Kadın sayısı çok olduğundan ve ahlaki bir filtre olmadığından bir erkek kaç kadın ile beraber olduğunu bile bilmiyor. Her şeyi yiyebiliyorlar. Yedikleri en pahalı şey maymun beyni. Hatta cenin bile yiyorlar. Bir tek hadislerde bakır bir setten bahsediliyor. Çin’de sadece onu bulamadım. O da olsa rahatlıkla Ye’cûc ve Me’cûc Çinliler diyeceğim.”

Onunu dediği gibi Ye'cûc ve Me'cûc Çinliler olabilir mi?

Allaha emanet olun.

Soru: Berkin Şakıyan tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Ye'cûc-Me'cûc'un varlığı, evleviyetle Kitap’la yani Kur'an-ı Kerim’le sâbittir. Kehf suresinin 93-99'ncu âyetleri ile Enbiyâ suresinin 96'ncı âyeti açık ve net olarak bu hususa temas eder.

Tefsirlerde ilgili âyetler açıklanırken, mevzu enine-boyuna ele alınır.

Hadis kaynaklarımızda ve onların şerhlerinde de etraflı bilgiler mevcuttur.

Keza Akaid kitaplarımızın metin ve şerhleri de bu mevzuda sahih ve sağlam bilgiler ihtivâ eder. Mesela bunlardan Akaid-i Ömeru’n-Nesefî’de şu açıklamayı görüyoruz:

“Nebîaleyhi’s-salâtü ve’s-selam’ın haber verdiği kıyamet alâmetlerinden Deccâl’in çıkması, Dâbbetül arz’ın çıkması, Ye’cûc ve Me’cûc’ün çıkması, İsa aleyhisselam’ın semâdan / gökten inmesi, Güneş’in battığı yerden doğması haktır.”

Bu alâmetler hadis-i şeriflerde on madde halinde sayılmıştır. Ayrıca üç de yer batması zikredilmiştir. Detaylı bilgi için bkz. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/509-nuzulu-isa-as-ve-hz-mehdi-ks.html

Demek ki sayılan diğer alâmetler gibi, Ye’cûc ve Me’cûc’ün çıkması da Kıyamet alâmetlerinden olduğunda şüphe ve tereddüt yoktur.

Ye'cûc ve Me'cûc'un kimler olduğu hakkında ise çok değişik görüşler vardır.

Ancak kıyâmetin büyük alâmetlerinden biri ve insan topluluklarından oldukları kesindir. Öncekiler gibi kıyamete yakın da ortaya çıkıp yeryüzünü fitne ve fesatla dolduracak, ulaştıkları her yerdeki her şeyi yiyip bitireceklerdir.

Nerede ortaya çıkacaklarına dair ise kesin bir bilgiye sahip değiliz.

Her zaman ifade etmeye çalıştığımız gibi, bu vb. mevzularda Allah ve Rasûlü / Kitap ve Sünnet bize ne miktar bilgi vermişse, onları tefsir ve te’vil istidadına sahip âlimlerimiz ne kadarını açıklamışlarsa, ancak o kadarını bilme imkânına sahibiz. Bunun ötesinde söylenilenler ise birtakım te’viller-izahlar, yorumlar-tahminler ve şahsî kanaatlerden ibaret olduğu için bağlayıcı bir yanı olamaz.

***

Gelelim Ye’cûc ve Me’cûc terkibinin tahliline

Râgıb el-İsfahânî ile İbn Manzûr’a (rahımehumallah) göre bu iki kelime Arapça’dır. [el-Müfredât, ecc md.; Lisânü’l-Arab, ecc md.; Kāmus Tercümesi, I, 697-698]

İmam Zemahşerî, Fahreddin er-Râzî, Beyzâvî ve Ebü’l-Bekā el-Kefevî (rahımehumullah) gibi âlimlere göre ise Arapça’ya başka dillerden geçmiştir. [el-Keşşâf, II, 498; Mefâtîhu’l-Ğayb, 21, 170]

Birinci görüşte olanlar söz konusu kelimelerin;

“Ateş alevlenip durulmak; su tuzlu ve acı olmak; düşmana saldırmak, hızlı koşmak” anlamlarındaki “ecc”… “Ak kor haline gelmiş ateş, parlak nesne” mânasına gelen “evc”… Yahut “yayılmak, etrafa dağılmak” anlamındaki “ycc” ve “mcc” masdarlarından muştak olduğunu… Ayrıca “hızlı hareket eden, etrafa yayılan; ateş gibi yakıp yok eden kimse veya topluluk” mânalarında mecâzen kullanıldığını belirtirler.

Ye’cûc ve Me’cûc’ün Arapça’ya başka dillerden girdiğini kabul edenler, söz konusu dillerin İbrânîce, Âsurîce, Ârâmîce, Yunanca veya Türkçe olabileceğini söylerler.

Kehf sûresinde Ye’cûc ve Me’cûc’den zaman ve mekân belirtilmeden geçmişte yaşamış bir topluluk diye bahsedilmekte, onların etrafa zarar verdikleri ve Hz. Zülkarneyn’in yaptırdığı büyük sed sayesinde engellendikleri bildirilmektedir. [Bkz. Kur’an-ı Kerim, 18/93-97]

Enbiyâ sûresinde ise Ye’cûc ve Me’cûc’den gelecekte ortaya çıkacak bir topluluk olarak söz edilir, burada da yer ve zamana değinilmeden gerçek va‘d yaklaştığında Ye’cûc ve Me’cûc’ün önünün açılacağı kaydedilir. [Bkz. Kur’an-ı Kerim, 21/96-97]

Gerçek va‘d”den maksat müfessirlerin büyük çoğunluğuna göre kıyametin kopmasıdır, dolayısıyla Ye’cûc ve Me’cûc kıyametin yaklaştığına işaret eden bir alâmettir veya kıyametin ilk merhalesinde ortaya çıkacaktır.

Âyetlerin mefhum ve mealinden hareketle şunları söylemek mümkündür:

Ye’cûc ve Me’cûc çevreye yayılıp zarar veren, yakıp yıkan toplulukların bir tasviridir; Kur’an-ı Kerim, geçmişte olduğu gibi gelecekte de bu mahiyeti / niteliği taşıyan toplulukların ortaya çıkacağını haber vermektedir. Bunlar çok kalabalık bir topluluktur ve yeryüzünde fesat çıkaracaktır.

Hadis-i şeriflerde “Eşrâtu’s-sâa”, “Fiten ve Melâhim”, “Ķıyâmet”, “Enbiyâ” gibi fasıllar altında nakledilen rivayetlerde mevzu ile ilgili daha geniş bilgiler mevcuttur. Bu rivayetlere göre Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz bir gün uykularından uyandıktan sonra, “Vukuu yaklaşan felâketten dolayı vay Araplar’ın haline!” demiş ve Ye’cûc-Me’cûc’ün seddinde küçük bir deliğin açılacağını haber vermiştir. [Buhârî, Sahih, Enbiyâ, 7, Menâķıb, 25, Fiten, 4; Müslim, Sahih, Fiten, 1]

***

Ye’cûc ve Me’cûc’ün yeryüzüne dağılması

Yine kıyamet vakti gelince Ye’cûc ve Me’cûc’ün seddi yıktıktan sonra tepelerden akın edip yeryüzüne dağılacakları… Gittikleri her yeri yakıp yıkacakları, insanların korkularından kalelerine ve barınaklarına sığınacakları… Yeryüzündeki bütün suları içip Taberiye gölünü kurutacakları… Herkesi yok ettiklerini zannettikleri bir sırada Allahu Teâlâ’nın, boyunlarına isabet edecek bir deve kurtçuğu göndererek onları helâk edeceği… Sonunda insanların şehirlerden ve kalelerden çıkıp hayvanlarını serbest bırakacakları rivayet edilmiştir. [İmam Ahmed, Müsned, 3, 77; İbn Mâce, Sünen, Fiten, 33]

Ye’cûc ve Me’cûc mevzuuna, yukarıda da belirttiğimiz gibi tarih, tefsir, akaid ve kelâma dair kitaplarda ve hadis şerhlerinde de yer verilmiştir.

Tarih kitaplarında Ye’cûc-Me’cûc’den Zülkarneyn (a.s.) ile bağlantılı olarak bahsedilir. [Makdisî, IV, 61; Sa’lebî, s. 362; Bîrûnî, s. 41; Kâtib Çelebi, s. 377-379] Zülkarneyn’in (a.s.) Ye’cûc ve Me’cûc’ün saldırılarını engellemek için yaptırdığı sed tarihte Sedd-i İskender diye anılır.

Tefsir ve hadis kitaplarında metinlerin izahları çerçevesinde Ye’cûc ve Me’cûc’den bahsedilirken kelâm’a dair eserlerde bu mevzuya “Eşrâtu’s-sâa” bahsinde temas edilir. Özellikle Ye’cûc ve Me’cûc’ün kimlikleri, sayıları, yerleri, ortaya çıkış zamanları gibi hususlarda geniş açıklamalar yapılır. [Şemsü’l-Eimme es-Serahsî, s. 45-46; Berzencî, s. 152-156]

Buna göre Ye’cûc ve Me’cûc Hz. Nûh’un oğlu Yâfes’in soyundan gelen bir topluluktur; Tâvil, Tâyis ve Mensik diye üç kola ayrılmıştır:

- Birinciler uzun,

- İkinciler orta,

- Üçüncüler ise kulaklarından birini döşek, diğerini yorgan yapacak kadar kısa boyludur.

Hiçbiri kendi soyundan bin çocuk dünyaya getirmeden ölmez.

Ye’cûc-Me’cûc Hz. Îsâ’nın nüzûlünden önce seddin arkasından çıkıp yeryüzünde bozgunculuk yapacaklardır. Bazılarına göre Ye’cûc ve Me’cûc tek bir topluluk değil farklı topluluklardır. Bazı rivayetlerde bunlar şöyle anlatılır: Geniş yüzlü, kırmızı tenli, küçük gözlü, basık burunlu diye tavsif edilir. Kıldan ayakkabı giydikleri ve deri kalkanlar kullandıkları, bu giyim-kuşam tarzının da doğu toplumlarına ait olduğu belirtilir. [Bkz. TDVİA,  43, 373-74-75]

***

Ye’cûc ve Me’cûc ilgili bir hadis-i şerif ve açıklaması

Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyete göre, Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), Kehf sûresi 94. ayette bahsedilen sed hakkında şöyle buyurdu:

"Ye’cûc ve Me’cûc her gün o seddi delmeye çalışırlar, delmeye yaklaştıkları vakit başlarındaki amir onlara şöyle seslenir: 'Dönün yarın delersiniz.' Allahu Teâla da ertesi güne o seddin oyulan kısmını öncekinden daha sağlam duruma getirir."

"Sonunda müddetleri dolup Allah (c.c.) onları insanlar üzerine salmayı isteyince; başlarındaki yetkili 'Dönün, onu inşallah yarın delersiniz.' diyerek, 'inşallah' kelimesini söyler. Onlar ertesi gün geldiklerinde seddi dünkü bıraktıkları şekilde bulurlar ve seddi delerek insanlar arasına çıkarlar. Bütün suları içerler. İnsanlar onlardan kaçar, oklarını göğe fırlatırlar, oklar kana bulanmış vaziyette geri döner. Bunun üzerine şımarık bir durumda şöyle derler: Yeryüzünde olanları kırıp geçirdik, gökte olanları da mağlup ettik. Sonra Allah celle şânuhu onların boyun köklerinde bir kurt meydana getirir de bu yüzden hepsi kırılıp yok olur giderler."

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle devam etti:

"Muhammed’in canını yed-i kudretinde tutan Allah’a yemin ederim ki, o kırılıp yok olan Ye’cûc ve Me’cûc’un leşlerini yeryüzündeki tüm hayvanlar yiyecek ve çok güzel beslenerek etlenip yağlanacaklardır." [İbn Mâce, Sünen, Fiten 27] Bu hadis-i şerifi Tirmizi, Hâkim, İbn Hibbân (rahımehumullah) da rivayet etmiştir. [Bkz. İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, 13, 108] Âlimler bu hadisin sahih olduğunu belirtmişlerdir. [Bkz. Şuayb el-Arnavutî, el-İhsân fî Takrîbi sahihi İbn Hibban, 15, 243] İmam Hâkim de hadisi, Buharî ve Müslim’in (rahımehumullah) şartına uygun olduğunu söyleyerek tashih etmiş ve Zehebî de ona muvafakat etmiştir. [Bkz. Hâkim, el-Müstedrek, 4, 534]

Dilerseniz şimdi burada, bazılarınca kâfir oldukları hakkında problem gibi gözüken ve gösterilen “inşaallah” ifadesinin kullanılmasını birkaç ihtimalle açıklamaya çalışalım:

1. Evvela bu hadis-i şerif müteşâbihtir; mânâsı açık değildir. Söz konusu ifadelerin ne anlama geldiğini kesin olarak bilmemiz imkânsızdır. Mesela;

- “Seddin delinmesi” ne mânâya geliyor?

- İncelen seddin eretesi gün tekrar kalınlaşması neyi ifade ediyor? 

Bunları anlamak kolay değildir. Bu gibi müteşabih hadis ve ayetlerin mânâsı eskiden beri âlimlerin dikkatini çekmiş ve bazıları te’vil cihetine giderken, bir kısmı da işin mahiyetini Allahu Teâla’ya havale ederek susmayı tercih etmişlerdir.

2. Ye’cûc ve Me’cûc’ün çok zalim, müfsit / bozguncu bir topluluk olması, onların Allah’a inanmadıklarını göstermez. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de buyruluyor ki:

Nihayet Ye'cûc ve Me'cûc(un seddi) açıldığı zaman, ki onlar her dere ve tepeden akın edip çıkarlar. Ve gerçek vaad yaklaştığında, işte o zaman kâfir olanların gözleri beleriverir. ‘Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gaflet içindeydik, hayır biz zalim kimselerdik. derler.” [Enbiya suresi, 96-97]

Bu ayetlerde Ye’cûc-Me’cûc’ün ateist olduklarını gösteren bir ifade yer almamaktadır. Müslüman olmamalarından dolayı kâfir olmaları, onların ateist olmalarını gerektirmez. Başka bir inanç zafiyetinden dolayı küfre düşmüş olabilirler.

3. Buradaki “inşaallah” ifadesi, kâinatta câri olan ilahî kanunlara uygun hareket etmelerinden ibaret olan fiillerinin bir sözlü açıklaması olabilir. Yani, onlar bir gün medenî (uygar!) dünyanın kullandıkları teknik ve teknolojiyi kullanarak dünyaya meydan okuyacaklarından kinaye olarak bu ifade kullanılmış olabilir. 

***

N e t i c e

Ye’cûc ve Me’cûc, Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde zikredilir. Bu isimlerin birer özel isim olduğunu söyleyenler olduğu gibi, cins isim olduğunuifade edenler de vardır.  

Geçmişte yaşadıkları ve gelecekte ortaya çıkacaklarına dair kitabımız Kur’an-ı Kerim’de yer alan bilgiden hareketle Ye’cûc ve Me’cûc’ün yaşadıkları yerden çıkarak dünyaya yayılıp çevrelerine zarar veren, her yeri yakıp yıkan topluluklar olduğu… Tarihte geçtiği gibi gelecekte de bu mahiyeti / niteliği taşıyan toplulukların ortaya çıkacağı anlaşılmaktadır. 

Go to top