Halis ECE

Cenâb-ı Hakk buyuruyor ki: “Eğer onlar (anne ve baban) sence ilimde (yeri) olmayan herhangi bir şeyi bana eş tutman üzerinde seni zorlarlarsa, onlara itaat etme! Onlarla, dünyada iyi geçin! Bana dönenlerin yoluna uy! Nihayet dönüşünüz ancak banadır. (O vakit), ben de size, ne yapıyor idiyseniz, onu haber veririm.” (S. Lokman, 15)

Bu âyet-i kerîmenin tefsirinde Fahreddîn-i Râzî hazretleri şu açıklamalara yer veriyor:

“Söylediklerinde, Allâh’a itaati terk etme durumu bulunmadığı sürece, anne-babanıza hizmet etmeniz vâciptir; onlara itaatte bulunmanız gereklidir. Ama onların tavırları böyle bir neticeye (isyâna) götürüyorsa, onlara itaat edilmez! Cenâb-ı Hakk burada, “Bana dönenlerin yoluna uy!” buyurmuştur ki, bu, onlara cisminle-bedeninle sahip çık. Çünkü onların hakkı, senin bedenin üzerindedir. Fakat, aklınla da Resûlüllah (s.a.v.)’ın yoluna uy! Çünkü Resûlüllah (ve onun vârisleri) de, tıpkı babanın, senin bedenini terbiye edip büyütmesi gibi, aklını ve rûhunu terbiye edip büyütmektedir, demektir.”


Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) de, “Allâh’ın rızâsı, anne ve babayı kendisinden memnun ve râzı etmekle kazanılır” buyurmuşlardır.


Çocukların anne ve babalarına karşı vazifeleri; gerek Kur’ân-ı Kerim’de, gerekse Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) mübârek sözlerinde apaçık beyan olunmuştur. Bunları şu şekilde maddeleştirebiliriz:

1) Annesine ve babasına nâzik davranmak, maddî ve mânevî imkânı nisbetinde onlara iyilikte bulunmak.

2) Anne ve babaya karşı dili ile veya tavır ve hareketleriyle, en ufak bir hürmetsizliği ve bıkkınlığı andıracak hiçbir davranışta bulunmamak.

3) Anne ve babaya sert söylememek ve gönüllerini kıracak bir dil kullanmamak, kaba bir harekette bulunmamak.

4) Yüzlerine sert ve öfkeli bakmamak, onlara karşı ekşi ve asık suratlı olmayıp güler yüzlü ve yumuşak sözlü olmak.

5) Çağırdıkları vakit hemen yanlarına koşmak, her ne söylerlerse yumuşak ve tatlı sözle karşılık vermek.

6) Anne ve babamızın bütün dediklerini, Allâh’a itaatsizlik ve dîninin emirlerine aykırılık olmadıkça, ciddiyetle dinlemek ve kabul etmek.

7) Her hususta onların rızâsını kazanmaya, onları kendimizden memnun bırakmaya çalışmak.

8) Onların hizmetlerine koşmayı, kendi hizmetlerimize ve mühim işlerimize tercih etmek.

9) Onları yardıma muhtaç vaziyette görünce, bütün varlığımızla yardımlarına koşmak ve bu vazifeyi yaparken de izzet-i nefislerini aslâ kırmayarak seve seve yapmaya çalışmak.

10) Bir yerde otururken annemiz veya babamızın gelmesi hâlinde, hemen ayağa kalkmak ve onlar oturmadıkça yahut müsâadelerini almadıkça oturmamak.

11) Yolda yürürken önlerine geçmemek.

12) Onlardan müsâade almadan bir yere müsâfirliğe gitmemek.

13) Vefatlarından sonra onları daima rahmetle anmak, arkalarından hayır duâ etmek, onlar için hayırlar yapmak, vasiyetlerini yerine getirmek, dostlarına ikram etmek, onlara başkasının fena ve kaba sözler söylemesine sebep olmamak.

İşte bütün bunlar, Müslümanlığın bize öğrettiği ahlâkî vazifelerdir. Bunları yapmak hususunda kusur göstermemek, ihmalkâr davranmamak lâzımdır. Anne ve babamıza ne kadar iyilik yapar, onları kendimizden memnun edersek, çocuklarımızdan da o derece iyilik görür, memnun kalırız. Sözlerimizi bir hadîs-i şerif mealiyle noktalayalım:

Anne ve babasına iyilik yaparak onların gönüllerini alanlara müjdeler olsun. Allah onların ömürlerini bereketlendirir.

Go to top