Sultan Abdülhamid'in (r.aleyh) hanımı Müşfike Kadın Efendi anlatıyor:

İkinci Abdülhamid Selanik'ten İstanbul'a getirildikten sonra oturduğu Beylerbeyi Sarayı'nda bir gün 'İttihat ve Terakki' kumandanlarının devleti Birinci Dünya Savaşı'na sokmakla işledikleri tarihi faciadan söz ettikten sonra susmuş... Biraz düşünmüş... Ve nihayet şöyle bir şey söylemiş:

- İnsanlara 'Arslan' ve 'Kaplan' gibi hayvan adları takılıyor da, acaba neden dolayı hayvanlara hiçbir insan adı takılmıyor? Mesela neden dolayı yılana 'Talât', çiyana 'Enver' ve akrebe 'Cemâl' denilmiyor?..
(İ.H.Danişmend, Tarihi Hakikatler, 2, 554-55)


***

Acizane derim ki Sultanım!

Herhalde o isimler bile onların işledikleri cinayetleri anlatmaya yetmez de ondan... Hani "teşbihte hata olmaz, hatasız da teşbih olmaz" buyururusunuz ya; bu durum aynen, günahının büyüklüğünden, dünyadaki ceza türlerinin hiçbirisiyle telafisinin mümkün olmadığından dolayı, şer'an livatanın ve yemin-i gamûs'un keffaret cezasının olmaması gibi bir şey...

Devlet-i Aliyye'ye bu necip millete kim yapmıştır ki onların ettikleri kötülüğü... Onun içindir ki Rabbimiz böyleleri hakkında "İşte bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar." (A'raf suresi, 179) "Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut akıllanacağını mı sanıyorsun? Gerçekte onlar hayvanlar gibidir, hatta gidişçe daha sapıktırlar." (Furkan suresi, 44) buyurmuyor mu?

Ayrıca müsterih olun Sultanım! Artık hayvanlara da insan isimleri verilmeye başlandı... Özellikle de köpeklerin avlulardan-bahçelerden evlerin-dairelerin içlerine taşınmasıyla birlikte...

Ruhun şâd, mekânın cennet olsun Sultanım!
Go to top