Hocam, bir süredir kıldığım namazlardan zevk alamaz alamıyorum, çektiğim tesbih ve zikirlerden tad bulamaz oldum, teşbihi elime alınca uykum geliyor. Bunun sebebi ne olabilir, çaresi nedir? Selam ve dua ile.. Zekeriya İnceyol
es-Selamu Aleykum..Hocam..Cep telefonlarına kaynağı belli olmayan bu tür mesajları çok alıyoruz hocam..Taktir edersiniz ki insanlar bu mesajlar yüzünden terettüte kalmaktadır..Bu tür mesajlara itibar edilmeli midir? Allah razı olsun..
halis hocam sizlere birkaç sorum olacak.
1-hocam baş örtüsüile ilgili ayette başörtülerini yakalarının üstüne salsınlar diyor.mantonun içine sokmak filan caiz değil mi.
2-saçı topuz yapmak ile ilgili hadislerde lanet tehdidi var.ama orada deve hörgücü gibi diyor.yukarı doğru değil de arkaya doğru topuz da bu hükmün içine giriyor mu. bir de pardesü ile tesettür olur mu.
3-bu sorum ise hocam gıybet ile ilgil.ben mesela tesettüre girdiğini zanneden ama aslında tesettür olmayan kişiler ile ilgili onları gördüğümde yanımdakilere onlar hakkında böyle tesettür olur mu ya da tesettüre girdiğini zannediyor gibi sözler söylüyorum.ya da bir arkadaşım hakkında arkasında da bu gibi şeyler söylüyorum.bu yaptığı açıktan bir günah olduğu için bunu konuşmak caiz olur mu.yoksa bu da gıybet mi olur.Allahu teala razı olsun hocam. ebru dağ
*******
1. “baş örtüsüile ilgili ayette başörtülerini yakalarının üstüne salsınlar diyor.mantonun içine sokmak filan caiz değil mi?”
Bilindiği gibi cahiliye devrinde de başörtüsü vardı. Ancak enselerine bağlar ve arkaya bırakırlardı. Yakaları önden açılır, gerdanları ve boyunları görünürdü. İşte bu durumu düzeltmek için ayet-i kerimede Allah Teala, “Başörtülerini yakalarının üzerine (kadar) vursunlar (örtsünler)...” buyurmuştur. Bu örtünün şekli ve biçimi ise önce açık yer kalmayacak şekilde başı, boyun ve gerdanlığı örtmektir. Sonra da ince ve çekici olmayan bir örtüyü kullanmaktır. Mutlaka şu şekilde ve şöyle olmalıdır demek doğru değildir. [Bkz. Elmalı’lı, Hak Dini Kur’an Dili, Nûr suresi 31. ayet tefsiri]
Buna göre başörtüsünü yakaların üzerinden örtmenin hikmeti; boyun, gerdan ve göğsün örtülmesini sağlamaktır. Zamanımızdaki kadın giyiminde, başörtüsü mantonun-pardesünün ve sair üst elbisenin içine konduğunda boyun ve gerdan örtülmüş olmaktadır. Bu örtünme temin edildiğine göre, başörtüsünü bu şekilde bağlamak caizdir. Önemli olan, İslâm’a uygun olarak tesettürün sağlanmasıdır, şekilcilik değildir.
Müslüman bir hanımın başını kapatması hem Allah Teala'nın hem de Rasûlullah’ın (s.a.v.) emridir. Yani yüz kısmı açık kalacak şekilde başın kalan kısmını, boyun ve göğüsleri, gerdanliği örtmek farz-ı ayındır; açmak ise bir farzın terki sayıldığından haramdır.
Velhâsıl; Müslüman kadınlar başlarındaki ziynet yerlerini de yani saç-baş, kulak, boyun ve gerdanlarını örtmek şartiyle, birçok hanımın uyguladığı gibi, başörtülerini pardesülerinin-mantolarının… içine koymalarında mahzur olmaz. Hatta rüzgâra karşı filan da daha emniyetli olur.
2. “saçı topuz yapmak ile ilgili hadislerde lanet tehdidi var.ama orada deve hörgücü gibi diyor.yukarı doğru değil de arkaya doğru topuz da bu hükmün içine giriyor mu. bir de pardesü ile tesettür olur mu.”
Sizin de işaret ettiğiniz gibi hadis-i şerifte buyrulmuştur ki, “Ümmetimin son dönemlerinde…. Hanımları(ın).… başları üzerinde arık deve hörgücü gibisi (topuz) vardır. Onlara lânet edin, zira onlar lânet olunmuşlardır.” [Ahmet b. Hambel, Müsned, Hadis no: 6786; İbn Hibban, Sahih, Hadis no: 5655-7347]
Görüldüğü üzere bu özenti, kadının başörtüsü altındaki saçına, dikkat çekmeyi sağlamak için verdiği şekildir. Kadının örtüsü-kıyafeti, duruşu, tavrı-üslûbu, bir erkeğin dışarıdan baktığında, onun bedenine, cazibesine ait ayrıntılara takılmayacağı, farklı şeyler hissetmeyeceği tarzda olmalıdır. Aksi haramdır. Saçlarını başının üzerinde deve hörgücü gibi topuz yapmasındaki yasağın sebebi de açıktır. Binaenaleyh eğer arkaya doğru yapılan topuz da üste yapılan topuz gibi aynı sakıncaları taşıyorsa, onun da cevazından söz edilemez. Fakat bu o maksatla değil de, tesettürü daha iyi ve daha rahat temin ettiği ve dikkat çekiciliği de olmadığı söylenebiliyorsa, bir mahzuru olmayabilir. Ve illâ felâ…
Pardesü ile tesettür meselesi...
Dar ve şeffaf olmayan, örtünme kıstaslarına uygun bulunan pardesü ile tesettür niçin olmasın..?! Bu hususta şüphe etmek için insanın ilmî ölçüleri bir yana bırakıp, aklını-mantığını, muhakeme ve mukayese hasletlerini de tatile göndermesi gerekir diye düşünüyorum. Çünkü ortada kuşkuya mahal olabilecek bir durum yok. Yüce dinimiz tesettür için şekil değil, ölçü koymuş ortaya... Ölçü de sünnete uygun tarzda örtünmektir.
3. Üçüncü olarak gıybet sorunuzua gelince…
Evet, yaptığınız basbayağı gıybettir, çok çirkindir, haramdır, şiddetle kaçınmanız gerekir! Madem tesettüre girdiğini zanneden bu kardeşinizin eskiği-kusuru var, onun gıybetini yapacağınıza noksanlarını tamamlamasına yardımcı olmanız gerekmez mi? İşin doğrusu, İslâmî âdap ve usûl bunu iktiza etmez mi?
Peki bu durumda yapmanız lazım olan nedir?
Gıybet'i yapana farz olan; pişman olmak, tevbe ve istiğfar etmek, yaptıklarından dolayı üzülmektir. Bunu yapmakla umulur ki Allah'ın hakkını ödemiş olur! Sonra gidip gıybetini yaptığı kimseden affını dilemeli, hakkını helâl ettirmeye çalışmalıdır. Tabii o da helâl ederse… Ancak o takdirde ona yapmış olduğu zulmün cezasından kurtulması ümit edilebilir. Gıybetini yaptığı insandan helâllik istediği zaman mahzun, mükedder ve yaptığından dolayı pişman olmalıdır. Çünkü riyâkâr bir kimse de bazen gıybetini yaptığı kimseden, müttakî olduğunu göstermek için helâllik ister. Oysa içinde gıybetten dolayı pişmanlık diye birşey yoktur. Böylece ikinci bir günah işlemiş olur! Bunu da dikkat etmek gerekir.
Ayrıca tâbiîn’in büyüklerinden İmam Mücahid (rh. m. 645-723) hazretlerinin buyurduğu gibi, “Kardeşinin etini yemenin keffareti, onu övmen, kendisine hayır-dua etmendir.” Yani o kardeşin için diyebilirsin ki; ne iyi, ne güzel bir insan, noksanları olmasına rağmen hidayet yolunu buldu, tesettüre girdi, inşaallah eksiklerini tamamlayıp kâmil bir mü’mine olacak… Arkadaşlarının yanında bunu böyle söylediğin / konuştuğun gibi, dualarında da hem kendin hem onun için Allah’tan afv u mağfiret ve rahmet dileğinde bulunmayı ihmâl etmezsin.
Esselamü Aleyküm... Halis Ağabey, Üç Aylarımız Mübarek Olsun. Size Nisan Yağmuru hakkındaki ''Yağmur Suyunu Alınız. Ona 70 Fatiha , 70 İhlas , 70 Felak ,70 Nas ,70 Tesbih Duasını okuyunuz...'' şeklindeki hadis-i şerifi ve Nisan Yağmuruna okunacak duaları soracaktım. Zira farklı farklı dualar ve usullerden bahsedilmekte... Meseleyi vuzuha kavuşturursanız müteşekkir olurum... Selam ve Dua ile... Rabbim sırat-i mustakimden ayırmasın... Amin . ali galip sarı
*******
Ve aleyküm selam kardeşim; bilmukabele sizlerin de üçaylarınız mübarek olsun.
Sorduğunuz hususa dair bende de farklı bilgiler yok. İmkânınız varsa, müsaitseniz anlatılan usûle göre toplar, okur ve şifasını Allah’tan beklersiniz.
Bahsettiğiniz malumata hemen her yerde ulaşabildiğinize göre bunları tekrar etmenin, herhalde bir gereği yok. Ama dilerseniz, bu mevzudaki bazı ilave bilgilerle birlikte aşağıya aktaralım.
***
Nisan yağmuru hakkında bir ayet, bir hadis
Cenab-ı Mevlâ-yi zû’l-Celâl buyuruyor ki: Esteıyzü billâh… Bismillahirrahmanirrahim:
﴿وَنَزَّلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً مُبَارَكًا﴾
Meali: “Biz gökten mübârek (feyizli-bereketli, hayırlı-uğurlu, kutlu-verimli) bir su indirdik”(Qaaf sûresi, 9)
Bu âyet-i kerîmede yağmur suyu bereketli olarak vasfedilmiştir. Bâhusus Nisan yağmuru çok şifalıdır. Nitekim bir hadîs-i şerifte şöyle buyrulmuştur:
“Her kim (nisan) yağmur(unun) suyundan bir miktar alır da onun üzerine her biri yetmiş kere olmak üzere Fâtihâ, Âyetü’l-Kürsî, İhlâs, Felak ve Nâs sûreleri okur, sonra yedi gün ardı ardına aç karnına bu sudan içerse, Allâh Teâlâ ondan bedenindeki bütün hastalıkları def’eder ve kendisine isabet eden her türlü derdi onun etinden, kanından, damarlarından ve (sair) tüm uzuvlarından çıkarır”. [Ebu’l-Abbâs Şihâbüddîn Ahmed b. Ömer ed-Deyrebî el-Mısrî (v. 1151/1738) Kitâbü’l-Mücerrebât, yyy., s. 119]
Nisan yağmurunu mümkünse teraslara kap koyarak bir yere değmeden direkt gökten gelen yağmurdan toplayıp, okuyup içmek muvafık ve mübârek olur.
Nisan yağmuru hakkında başka bazı hadis mealleri de naklediliyor. Ama tahricini yapma imkânımız olamadığı için burada zikredemiyoruz. Bunların tesbitini yapan bir kardeşimiz varsa ve bizi de bilgilendirirse memnun oluruz.
***
Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Durak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yağmurun, okyanus, deniz, göl ve diğer su kaynaklarının buharlaşması, su buharı şeklinde oluşan bulutların soğuyarak yeryüzüne dönmesiyle gerçekleştiğini belirtti.
Prof. Dr. Durak, Nisan yağmurlarının da benzer şekilde oluşarak yeryüzüne düştüğünü, ancak bu yağmura insanların özel bir önem atfettiklerini, bunun da bazı sebepleri olduğunu ifade etti.
İlkbaharda tabiatın canlanmaya başlamasıyla birlikte bitki ve ağaçların çiçek tozları, reçine, eterik yağları (bitki kaynaklı, ağır kokulu yağlar) ve çiçek polenlerinin rüzgâr ve hava akımlarıyla atmosfere karıştığını bildiren Prof. Dr. Durak, şunları kaydetti:
''Bu sebeple nisandaki yağmur yağışı sırasında, havadaki bu zerrecikler yağmurla birlikte yer yüzüne düşer. Nisan yağmurları içme ve kullanma sırasında da bu özellikleri sebebiyle önemli fayda sağlar. Ancak hava kirliliğinin yoğun olduğu kentlerde, havada asılı bulunan çeşitli karbon ve kükürt partikülleri ile birlikte çok sayıda zararlı kimyevî madde parçacıkları da yağmur sularına karışıyor. Bu itibarla havası kirli yerlerde yağmur suları faydadan çok zarar veren bir durumun ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Havanın temiz ve kirletici unsurların olmadığı yerlerde yaşayanlar, Nisan yağmurlarını temiz kaplarda toplayarak kullandıkları takdirde, sağlık açısından bir tehlikeden söz edilemez.'' (Zaman, 7 Nisan 2009)
Bir şairimiz de “Nisan yağmuru” başlıklı şiirinde şu güzel mısra’ları terennim etmiş:
Göklerden damla-damla gelen hayat
Yerden fışkırır rengârenk nebâtat
Sel olur akar akar âb-ı hayat
Ninni söyler iner nisan yağmuru
Global kuraklık masalmış meğer
Damlalarla doldu nehirler göller
Suya kandı coştu aktı dereler
Derin derin inler nisan yağmuru
Sanki felaket tellalına inat
Ver Allah’ım ver uyansın mahlûkat
Suya kansınlar toprak ve cemâdat.
Havzasında diner nisan yağmuru
Âlemin bereket yağsın üstüne
Bolluk gelsin tarla çayır bostana
Şifâ olsun cümle âlem dostuna
Derinlere siner nisan yağmuru
***
“Nisan yağmuru”nun toplanacağı günler
“Nisan yağmuru”nun toplanacağı günler, Rumî yılı Nisan ayının 7'sinden, bu ayın sonuna kadardır. Bu yıl (Miladî 2014) Nisan yağmuru toplanacak tarihin başlangıcı; Rumi 7 Nisan 1430 / Miladi 20 Nisan 2014 Pazar gününe tekabül ediyor. Dolayısiyle Miladi 20 Nisan 2014 Pazar gününden başlayıp, 13 Mayıs 2014 Salı gününe kadar Nisan Yağmur suyu toplanabilir.
***
“Nisan yağmuru”suyuna okunacaklar
Yukardaki hadiste anlatılanların hangi usûl ve tertip üzere okunacağını, Allah dostları / bâtın ulemâsı, bu husustaki diğer rivayetleri de nazar-ı dikkate alarak şöyle tarif edip haber vermişlerdir:
1- 70 Salevât-ı şerife
2- 70 Fâtiha suresi
3- 70 Ayetü’l-Kürsî
4- 70 Leqad câeküm… (Tevbe suresinin son iki ayeti)
5- 1 Yâsîn-i şerif
6- 70 Kâfirun suresi
7- 70 İhlâs suresi
8- 70 Felak suresi
9- 70 Nâs suresi
10- 70 defa tesbih duası (Sübhânallahi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber velâ havle velâ kuvvete illa billâhil aliyyilazıym)
11- 70 Salevâıt-ı şerife
Not 1- Okunan salavât, sure, âyet ve tesbihlerin her birerinde 70’den sonra ve Yâsîn-i şerif'teki her ‘mübîn’den sonra suya ‘Huu’ diye nefes edilecek.
Not 2- 7 sabah abdestli aç karnına içilecek.
Not 3- Bunu içen kişinin bedeninden Allah Teala her türlü derdi kaldırır. Ona bütün hastalıktan ve açlıktan âfiyet verir. Gözlere şifâ olur. Ateşi ve göğüs ağrısını giderir, balgamı keser. Faydası sayılamıyacak kadar çoktur.
Selamün aleyküm.sayın hocam ben sizin yazılarınızı takip etmeye gayret ediyorum.hocam size sorulan sorulardan hürmeti müsahere diye birşey öğrendim.bu konuyla ilgili çok soru gelmiş.benim sorum hocam ben anneme sarılırken bir an şehvet hissi duydum.bu şehvet hissi o belirtilen şartlara uyuyor.ama benim sorum bu hürmeti müsahere olayını yeni öğrendiğim için o olayı tam olarak hatırlayamıyorum.yani sarılırken çıplak tenine bir temasım oldumu olmadı mı tam hatırlayamıyorum.annem tesettürlü olduğu için çıplak tenine temas olmuş da olabilir olmamış da.bir türlü hatırlayamıyorum.bu konu da şafii yi taklit gerekir mi.yoksa bu olay şüpheyle amel edilmez kuralının kapsamı içine girer mi. erhan mertoğlu