"Gençlik" bir hayat devresi değil, bir akıl hâlidir…

Yıllar yüzde çizgiler, ciltte kırışıklar, saçta beyazlıklar oluşturabilir. Ama ruh, ancak heyecanların bitişiyle kırışır-buruşur, yaşlanır.

İnsan kendine güveni kadar genç, kuşkusu kadar yaşlı…

Cesareti kadar genç, korkuları kadar yaşlı…

Umudu kadar genç, bezginliği kadar yaşlı...

İnancı kadar genç ve dinç, şüpheleri-tereddütleri kadar yaşlıdır.

Aslında hiç kimse fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz.

İnsanları yaşlandıran; kendine güvenin, cesaretin, umudun inancın, ve nihayet ideallerinin bitmesidir!

Kalbi Yaradan'ını, Peygamberini, O'nun varislerini... ve topyekün imanda kardeşlerini sevdikçe, onlarla karşılaştığında neşe duydukça, Sâni-i Teala'nın önüne serdiği güzellikleri, sınırsız nimetleri görüp fark ederek şükre devam ettkikçe, gönlü ve beyni yeni şeyler keşfettikçe, herkes geçtir. Hem de ölünceye kadar...

İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, halbuki yaşamadıkça/hayattan bezdikçe yaşlanırlar…

İhtiyarlık ihtiyarîdir; ihtiyarında/tercihinde/seçeneğinde 'ihtiyarlık' olmayan insan, asla yaşlanmaz.

Kısacası insan, yaşlı olduğunu düşündüğü gün yaşlanır. Çünkü tercihini o yönde kullanmış demektir. 

 

Go to top